24 Temmuz 2014 Perşembe

SİLAH, PKK VE BARIŞ!


İdris Baluken, Öcalan’ın HDP projesine yönelik çekincelerini “HDP projesinin çok önemli stratejik proje olduğunu ifade etti. Hem Kürt ilkel milliyetçi çevreler hem de bazı Türk sol gruplarının ve sahte aydınların HDP projesinden rahatsız olduğunu kendisinin de takip ettiğini söyledi.” diyerek dile getirmişti. Öcalan’ın HDP karşı gösterilen tepkilere yönelik rahatsızlığı açıklamasından sonra, KCK Üst düzey yöneticilerinden (C. Bayık, D. Kalkan, M. Karasu)  de benzer açıklamalar geldi.  Peki, kendileri için silahı sigorta olarak gören KCK’nın bu açıklamalarını nasıl okumalıyız?

Bir hafta önce, üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun “Eskiden devlet kurma anlayışı vardı. Bundan vazgeçtik.” diyen bir KCK, bir hafta sonra,  üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan’ın “Eğer gerçekten de çözüm yönünde adım atılmaz, Önder Apo’nun ortaya koyduğu projelere karşılık verilmez, halk üzerindeki bu baskı terör devam ederse Kürdistan’da güya işte her taşın ve her tepeciğin üzerine karakol yaparak tam bir asker hegemonyası sistemi kurulmak isteniyor gerilla da müdahale eder, halk da müdahale eder.” diyen bir KCK.

KCK Üst düzey yöneticilerinin birbiriyle çelişen bu açıklamaları gösteriyor ki, Kandil şu an kendi içerisinde bir birliktelik oluşturabilmiş değil. Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda “silahlar sussun, fikirler konuşsun” açıklamasından sonra, PKK içerisinde silahlı mücadele mi, silahsız mücadele mi tartışmalarının sonlanmadığı, örgüt içerisinde “silahlı mücadeleyi devam ettirelim” düşüncesinin, devam ettiğini göstermektedir.

Peki, Duran Kalkan’a bunu söyleten güç nedir? Elbette ki hâlihazırda ellerinde bulundurdukları silah. Duran Kalkan, eski tüfek Maocu ve PKK’nın en karanlık yöneticisidir. Sık sık uluslararası derin yapılanmalar ve Türkiye’deki bağlantılarıyla irtibatlı olduğu iddia edilmektedir.

Duran Kalkan’ın bu açıklamalarından sonra, PKK’nın yerleşim yerlerindeki marjinal  grupları, (özellikle gençlik yapılanması)  yakında yeniden yol kesme, kimlik kontrolü yapma hatta dağa adam kaçırma gibi eylemlere başvurabilirler.

KCK’nın “bağımsız devlet kurma anlayışından” vazgeçtiğini açıklaması, silahı bıraktığı anlamına gelmiyor. Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılında da devlet kurma isteklerinden vazgeçtiklerini açıklamalarına rağmen, yıllarca Türkiye’ye silahlı mücadeleyi dayattılar. PKK-KCK-Kandil’in, sığ ifadeler kullanmak yerine, silahı, silahlı mücadeleden vazgeçtiklerini açıklamaları en doğru tercihtir.

Elinde silah bulunduran bir PKK/KCK, sadece Türkiye için değil, tüm Orta Doğu için de bir tehdit unsurudur. Silahı elinde güç olarak bulunduran bir yapılanmayı, Kürt Siyasal Hareketi (KSH) olarak değerlendirmek, bunu kamuoyu ile paylaşmak, silahı legalize etme gayret ve çabalarıdır. PKK ne zaman ki silah bıraktığını ilan eder, tamamen silahtan arınır, silahsız bir mücadeleyi ve siyaseti benimsediğini dünyaya deklare ederse, işte o zaman PKK yasal, siyasi bir hareket olarak tanımlanabilir.

“Yasal, (HDP-BDP. HDK, DTK)  yarı yasal (nasıl bir oluşum olduğunu bilmiyorum),  ve yasa dışı (PKK-KCK-Kandil)  tüm oluşumları Kürt Siyasal Hareketi (KSH) olarak adlandıran yazarlar, kimi gazeteci ve terör uzmanları!”
Peki, HAK-PAR, KADEP, TKDP hatta Hüdapar gibi partiler, bu dâhiyane tanımlamanın neresinde yer alıyorlar? Bunlar da Kürt siyasi partileri değil mi?

Peki,  neden ve ne için?

Benzer bir tanımlamayı İrlanda Cumhuriyet Ordusu (İRA) ya da Bask Vatanı/Yurdu ve Özgürlüğü  (ETA) için yapmıyorsunuz?

Sinn Fein için İRA’nın siyasi kanadı, Batasuna için ETA’nın siyasi kanadı ifadesini kullanırken,  bütünü için,  neden İrlanda Siyasi Hareketi (İSH) veya Bask Vatanı ve Özgürlüğü Siyasi Hareketi (BSH) gibi isimlendirmelerini kullanmıyorsunuz? Muhtemelen bunlarla ilgili talimat almadığınızdandır.

Hukukçularımızdan istirhamımızdır. Üçü bir arada olan, yasal-yarı yasal ve yasa dışı (isterseniz ifadesi, isterseniz tanımlaması deyin ne derseniz deyin artık) ifadesi, hukukun hangi dalının, hangi maddesine göre tanımlanabiliyor?

Sonuç olarak, tüm illegal silahlı yapılanmalar, (PKK ya da bir başkası) insanlık için her zaman bir tehdit unsurudur. Silahlı mücadeleyi hedef almış ve elinde silah bulunduran bir örgüt, nasıl ve ne şekilde yasal kabul edilir, edilebilir? Böyle bir mantıkla dünya üzerinde silahlı mücadele yürüten tüm örgütler, (El-Kaide, Hizbullah, Eş-Şebab vb.) yasal siyasi hareketler olarak mı değerlendirilmelidir?

Amacı, sadece şiddet olan birisine, karşı şiddetle mukabele ederseniz, kalıcı bir çözüm bulamazsınız.

Unutmayın! Şiddet, şiddeti doğurur.

Huzurla kalın efendim…

(Bu yazı ilk olarak 12 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder