4 Temmuz 2014 Cuma

MİSYONER AJANLAR

           Misyon, Latince “missio” sözcüğünden gelip,  Türkçe’de “görev” anlamındadır. En geniş manasıyla “misyon”, İncil’i Hristiyan olmayanlara tanıtmaktır. Bu nedenle, tarihten günümüze kilise, rahipler ve Hristiyan devletlerin birçoğu,  kendilerince kutsal olan bu görevi yerine getirmek için büyük çaba sarf etmişlerdir.  Hristiyanlığı yaymak için görev alan rahip, papaz veya din adamlarına ise misyoner denir.

 İslam’a ve Anadolu’ya yönelik gerçekleştirdikleri Haçlı seferleriyle istediklerini elde edemeyen Batı, misyoner ajan faaliyetleriyle hedeflediklerine ulaşmaya çalışmışlardır.  Osmanlı döneminde Anadolu’ya ilk olarak Fransız Katolik misyonerler gelmiştir. Bu  “misyoner ajan”lar, Anadolu’daki faaliyetlerine her dönem devam etmiştir.  Günümüze gelindiğinde, “misyoner ajanlar”  bazen bir gazeteci,  bazen bir eğitimci,  bazen bir doktor, bazen de bir “barış gönüllüsü” vb. olarak karşımıza çıkabilmektedir.

 Bilindiği üzere Batılı devletlerin;  İslam dünyası ve özellikle de Türkiye üzerindeki emperyalist emelleri hiç bitmemiştir.   Batı, bu amaçlarını gerçekleştirmek için kimi zaman açık, kimi zaman da gizli faaliyetlere yönelmiştir.  Bu amaçla seçilen misyoner ajanlar,  ülkemizin özel ve kamu kuruluşlarına sızabilmekte, hatta bazen yüksek mevkilere kadar çıkabilmektedir. Dünyanın fitne merkezi olan İngiltere, aynı zamanda Londra’daki “misyoner ajanlığın” merkezi olan “Protestan Misyoner Merkezi”ne de ev sahipliği yapmaktadır.

 Misyoner ajanların birincil amaçları:

-Hedef ülkenin halkı arasındaki ihtilafları belirlemek.

-Dinsel, mezhepsel ya da cemaatler arası çekişme ve çatışma zemini hazırlamak.

-Ülke vatandaşları arasında kin, nefret ve ayrılık tohumları ekmek.

-Toplumsal bir mühendislikle, sosyal yapı içerisinde kırılmalara sebebiyet vermek suretiyle,  hedef olarak seçtikleri ülkede kargaşa ve anarşiye neden olmak.

-Ve en nihayet, ülke yöneticilere karşı halkı ayaklandırmak.

 Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik konumu, Batı’nın misyonerlik faaliyetlerinde etkin bir rol oynamıştır. ABD’nin I. ve II. Irak işgalinden sonra,  batılı devletler; Orta Doğu ve Asya’ya açılan kapının anahtarının Türkiye olduğunu bir kez daha idrak edebilmişlerdir.

 1980’li yıllardan sonra, ülkemizdeki misyonerlik faaliyetleri artmaya başlamıştır. Misyoner ajanların özellikle Güneydoğu’da Yezidilik, Keldanilik ve Hristiyan Kürtler, Doğu Anadolu’da Ermenilik, Karadeniz’de Pontus, Ege ve İstanbul’da ise Hristiyanlığı yaygınlaştırmaya çalıştıkları görülmüştür. Bu misyonerler aynı zamanda mensup oldukları ülkeler adına ajanlık faaliyetleri de yürütmüştür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda kolayca çalışma izni alabilen, özellikle basın ve yayın faaliyetlerinde kolayca iş bulan misyoner ajanlar, ülkemiz için büyük tehlike arz etmektedir.

 Misyoner ajanlar, hedef olarak seçtikleri kişiyle arkadaşlıklarını daha samimi hale getirmek için, öncelikle gerçek gayelerini gizlemeye gayret ederler.  Bu ajanlara daha küçük yaşlardayken, gönderilecekleri ülkenin dili, dini, kültürü ve âdetleri öğretilerek,  görev paylaşımları yapılır.

 Diplomatik kimlik ile çalışan misyoner ajanlardan başka, gayrı resmi çalışan misyoner ajanlar da vardır. Bu gruptakiler Türkiye’ye turist olarak gelirler. İyi bir eğitimden geçmiş olan bu misyoner ajanlar, dil kurslarında daha çok kişiye ulaşmayı hedeflediklerinden, yabancı dil eğitimi veren kuruluşlar ile çok rahat anlaşabilmektedir. Düşük bir maaşla çalışmayı kabul ederler. Pasaport sürelerinin dolmasına yakın,  Türkiye’den çıkıp yeniden giriş yapan bu misyonerler,  dil eğitmenliğinin yanında asli görevleri olan ajan faaliyetlerini de kolayca yürütüyorlar.

 Misyoner ajanlar, sebebiyet verdikleri siyasi, dini ve kültürel yozlaşmanın etkisiyle istikrarsız bir ortam oluşturmayı ve küresel güçlerin müdahalesini hedeflemektedirler. Bu ajanlar, sadece Hristiyanlığı yaymakla kalmayarak, Batı dünyasının menfaatlerine uygun Türkiye aleyhindeki her konuyu değerlendirebilmektedirler. Sözün özü, misyoner ajanlar, sadece din ile yetinmeyen, ekonomik, siyasal ve kültürel faaliyetler de yürütebilen profesyonel insanlardır.

 Lütfen dikkat!

 (Bu yazı ilk olarak 18 Ocak 2014 tarihinde yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder