28 Aralık 2022 Çarşamba

Hoşça Kal!..


Gidiyorsun diye,
Bu akşam sensizliği yaşıyor yine ruhum.
Üşütüyor ellerimi sonbaharın soğuk nefesi.
Gökyüzü ile yeryüzünün kesiştiği noktada,
Yüreğimin sokaklarına hüzün ekiyor,
Sarının tüm tonları.

Dilimde hüzzam şarkılar…
Uzak diyarlara yolcu ettim tebessümlerimi.
Yokluğunla ödüllendirildi;
Acılı bir sınavda yüreğim.
Yüzüme bir bak da gör!..
Seni ağlatan bulutları,
Kaç kez ağırladı gözlerim?

Gidiyorsun diye,
Ayrılık şerbeti sunuyor hazan.
Trajik bir vedayla uğurlasam da seni,
Müebbet yemiş, içimde mahpus gamzelerin,
Elâ gözlerin, ok gibi bakışların. 
Gök mavisi düş’lerin, o çocuksu gülüşlerin…
Hoşça kal!..

Memdoğlu…

24 Kasım 2022 Perşembe

Tenêtî!..


Ey delalîka dilê min!
Haya te heye ku
Kulek di nava dilê min de yê?
Were!..
Tu bi çavên xwe yên reş kula min derman bike.
Min bi helbest û çîrokên xwe dilê te hembêz kir.
Lê!..
Tu di xewek kur da bûy ku…
Dîsa bi xwe nehasiyayî.


Istirkan, çav diavêtên nava şevê.
Ewran, şewqa hîvê girtîbû.
Bayekî hunik bi rûyê min şa dibû.
Çilkên baranê serê min dişûşt.
Tenêtiya min, guhdariya dilê min dikir.

Min ho kir ku!.. 
Tu kulîlkek tuneye ku bi serê xwe veneke.
Min ho kir ku!..
Dara ku tenêtî nagihêje wê,
Ocaxa ku tenêtî neketiye hûndirê wê,
Û dilê ku tenêtiyê neşewitandiyê tuneyê.
Min ho kir ku!..
Tenêtî bi serê xwe evîneke tahlê.

Memdoğlu…

2 Kasım 2022 Çarşamba

Köprü!..


Söyle Yâr!..
Susuzluktan mı bu seraplar?..
Sensizlikten damarlarım mı kuruyor ne?
Oysaki gözlerin ışık olurdu gözlerime.
Gör bak!..
Saçlarıma tel tel yağıyor karlar!..

Sam yeli misali...
Çarpınca yüreğime tebessümün,
Can bulur, huzura erişirdi ruhum.
Ansızın gittiğinde!..
Gezdiğin sokakları gökyüzüne boyadım.
Yüreğinden yüreğime köprü olur diye,
Tavan aralıklarına yıldızlar kondurdum.

Hakikat mi?
Gördüğüm bir hayal!..
Hissettiklerim bir vehimden ibaret.
Sırtımda iki kefesi ağır heybem.
Âlemden uzak, âdemden ırak;
Lamekân…
Sen’den sana uzanan…
Loş, gri ve sisli.
Kıldan ince, kılıçtan kesin o köprü…

Memdoğlu…

20 Ekim 2022 Perşembe

Söyle Yâr!..


Yâr!..
Gör bak işte!..
Sarardı defterimin sayfaları,
Son-baharını yaşıyor.
Tükendi kalemim mürekkebi,
Ucundan şiir değil, özlemin damlıyor.

Söyle hadi!..
İsminin yanına hangi cümleyi  yazayım?
Hangi kelimeyi senin sevgine eş tutayım?
Senin adına hangi şiiri kurban edeyim?
Söyle lütfen!..
Seni yâd etmeyen mısraları...
Sayfalarında adına yer vermeyen kitapları
Darağacına mı asayım?

Söyle Yâr, söyle!..
Gölgene metfun kızıl güneşe,
Perçemine vurgun yele…
Ellerinde nazlı nazlı kokan
Gonca güle mi sitem edeyim?
Yoksa, yoksa!?.
Sana benim gibi bakmayan gözlere
Perde mi olayım?
Hadi söyle!...

Memdoğlu...

5 Eylül 2022 Pazartesi

Tersine Dönmüş Dünya!..

Bakmaya kıyamazdım, yüzüne nazar değer.

Hiç gözüm kaçırmazdım sonu bilseydim eğer.

Beni öldürmeden ruhuma gömdü keder.

Senden bihaberim, şimdi nasıl neredesin?

Sadece tahmindeyim, bensiz mutsuz yerdesin.


 

Aynalar bana bakar, ben bakamam onlara.

Lâl olur kalır dilim seni bana sorana.

İnanmıyorum artık rüya hayra yorana.

Öyle olsaydı bir gün çıkıp gelirdin bana.

Ben önemli değil de çok sevinirdin sen buna.

 

Sönmüş bir yangını yıllar sonra yakarsın.

Sonrası sönsün diye gözlerime bakarsın.

Oysa hâlâ yüreğimde dere tepe akarsın.

El kilit, ayak kilit, tetiği çek; haydi vur.

Yaşayıp savaşmakla aşılmıyor koca sur.

 

Gözüm toprakta taşta,  bastı mı diye buna.

Gördüğümde aklıma düşerdi bir çift suna.

Biraz nazar, biraz naz, nasıl geldik oyuna?

Gönül ayrı göz ayrı, kelam ayrı söz ayrı…

Tersine dönmüş dünya; baş ayrı, özü ayrı.


Memdoğlu…


11 Ağustos 2022 Perşembe

Düş!..


Sevgi çiçeklerinin yeşerdiği düşünce vadisine,
Umudun ebabilleri konsun.
Dünya denen misafirhanede dinlensin ruhumuz.
Dinlensin ki!..
Mananın estetiğine vakıf olsun kalbimiz.


Gecenin sessizliğinde,
Yüreğimi titreten ateş böceği parıltıları da yok.
Ayrık otlarından tel örgü içinde…
Mahkûm düş’lerim.

Yabancıyım yine kendime.
Zaman aynı zaman…
Sahibinin mekânına demir atmış karanlık.
Gözlerimin nuruna mil çekiyor,
Cırcır böceklerinin kanat sesleri.

Öyle bir düş ki kimse bilmiyor?
Ölmeden öldüren, ölürken can veren iksir.
Omuzlarıma yüklenen yükün ağırlığını,
Sinemde yanarken yakan yıldızlara sor…

Memdoğlu…

5 Mayıs 2022 Perşembe

Dediler!..

Hüznümü yazdım, şiir diye okudular.

Kalbim dedim?

Bülbülün güle sitemi sandılar.

Sevgili dedim?

Zehirli ok ile sırtımdan vurdular.

Huzur dedim?

İftiradan gömleği giydirdiler.

Yürek dedim?

Tuz dök, yansın dediler.

Yâr dedim?

Sadece "hiç!?" dediler.

Dünya dedim?

Oyundu…

Ölüm hak, gam yok dediler.

 

Memdoğlu...

 

29 Nisan 2022 Cuma

Bigâne Gözler!..

Kanatlansın tebessümün,
Merhem olup konsun yürekteki yaraya.
Yol olsun gözlerindeki giz,
Kelamdaki acı'nın kırıklarına...

Kar tanesi misali,
Birbirine değmesin...
Örtü olsun bedenime o masum gözyaşların.
Susmanın sessizliğinde sancılansın,
Feryat eden şahitsiz çığlıklarım!..


Gönül sızımın sayfalarına,
Gölge olsun zülfünün siyah perçemleri.
Sende kaybolsun,
Sen'siz, sana bakan bigâne gözlerim.

Memdoğlu...

19 Nisan 2022 Salı

Mescid-î Aksa!..

Peygamberler şehri Kudüs’ün ışığı,
Mirac’ın ilk basamağı.
İslam âleminin incisi,
Gönüllerin sancısı.
Yankılandıkça feryadın,
Deminde dem, hicranım Aksa!..


Geçmişin rahmet deryasından,
Uzansa da atiye ellerimiz,
Sahip çıkamadık emanetine;
Mahcubuz…
Selalar okunurken minarelerinden,
Ebabillere haber sal, sen Aksa!..

Avlunda yatıyorken masum canlar,
Çocuk cıvıltılarında içiliyor şehadet şerbeti.
Cennet kokuyor dört bir yanın.
Aklı kör, vicdanı sakat,
Seni görmeyen insanlığa,
Münadiler gönder, sen Aksa!..

Hasretin gergefinde kubbene işlenmiş hüzün.
Duvarlarında yankılanır acının izleri.
Sen ki ilk kıblegâhımız.
Bitmedi üzerindeki zulmün mevsimi,
Gülmedi yüzün.
Mahzun olma, dik dur; haykır tevhidi Aksa!

Memdoğlu…

6 Nisan 2022 Çarşamba

İnsan!..

Bir bilmece mi yüreğime yerleşen şu keder?

Yazmakla mümkün sanma…

Çok daha fazlası var kalbimin derinliklerinde.

 

Bir bilmece mi geçip giden şu yıllar?..

Heybemizdeki kırıklar ile "yol’a" revan olmuşken, 

Sessizliğin rahmet kokan limanına sığındık.

 

Bir bilmece mi "altın" denen şu sükût?

Konuşan bildiğini söyler;

Sükût edip dinleyen, sır’ı öğrenir sandık. 

 

Bir bilmece mi “aşk” denen şu yok’luk?

Sıra sıra süzülürken semadaki damlalar,

Döküldükçe sineye, lâl olup gönülden dolduk.

 

Bir bilmece mi "insan" denen şu beşer?

Kimi kolaylıkla, kimi zorlukla hazmeder sözü; 

Duyguları ve hakikati.

 

Bir bilmece mi "vefa" denen şu haslet?

Umut ile birlikte, onu da kırdı insan.

"Zalim olma, mazlum ol” dedi, o kâmil insan.

 

Memdoğlu…

 

11 Mart 2022 Cuma

Sultanım!..


Seni düşledim yine...

Dokunman için yüreğime!..
Şehrin dar sokaklarını, ıslak kaldırımlarını arşınladım.
Geçmişin hüzünlü güz ve kış gecelerini,
Lambaların solgun ışıkları bir tül gibi örtüyordu.
Boğaz'ı kaplayan pus,
Ruhumun tellerine dokundukça,
Su yüzeyine adın yazılıyordu  Sultanım!..

 

Büyülü bir aynaya benziyordu yüzün.
Yeni eski, acı tatlı, korku ve neşenin birbirine karıştığı...
Işık huzmelerinin ipek böceği gibi parladığı loş gecelerde,
Hüznün tatlı boğuntusu,
Sevgi çiçeği üstüne konan bir kelebek gibi açıyordu kanatlarını.
O kanatlarda da ismin yazılıydı Sultanım!..

 

Dünyanın hoş ve de boş…

Bitip tükenmek bilmeyen çocuksu oyununa
Kapıldık, gidiyoruz.
Gayya kuyusunda rüzgârın tizz uğultusu...
Acı denizinden kalbimin sahiline vuruyor hasretin.
Mutluluk dalgalarının oluşturduğu köpük tabakası kaplarken ruhumu.
Göğüs ve beden, bir tek sende birleşti Sultanım!..


Memdoğlu...

23 Şubat 2022 Çarşamba

Yol!..

Hüznün şarkısını terennüm ediyor gece.

Sessiz ve nefessiz.

En güzel yıldızlar anlatıyor anı.

Birbirine dokunmadan, dokunamadan; 

Kol kola, yan yana…

Gökyüzünde telaş, kızıla işveli bu gece.

Yosun sarmış yüreğini, sancı çekiyor okyanus.

Gözlerimi soluksuz bırakan mavi ışık huzmesi,

Gözlerine sığınmış,

Medet ister o firari turkuaz.

 

Semaya her açtığımda ellerimi,

Nefesin nefesim olur.

Yüreğime katık ettiğim dualar, 

Yol olur arşın ışıklarına.

Tohum olup öbek öbek açar dallarını.

Nasip olursun diye,

Tespih eyledim seni.

 

Ruhun harmanında demlenir saatler.

Akrep, kardeş beller yelkovanı.

Yeşertir dakikaları sonsuzluğun koynunda...

Sonsuzluk sen olur, seni bana verenin nazarında.

Kevser suyuyla yıkanırız belki mahşer yolunda.

Bir katre olamasam da deryada!

Yokmuşum gibi bakma bana.

Bilirsin ki yok olmak için, 

Yol olur bu can sana.


Memdoğlu...

 

14 Şubat 2022 Pazartesi

Xewna Xwêşik!..

          Zivistan bû. Xwedê rehma xwe ewqas dabû ku çokek/çogek berf li erdê bû. Diya min a ku di nav nivînan de nexweş radimedî//radiket, kûrkûr difikirî. Bo ku derdekî xwe hebû; kê wê royê/rojê karên malê bikira, kê yêmê /êmê heywanên bêgûneh bidaya?

Ez çûm ba diya xwe, min destên we yên bimbarek paç/maç kir û min got: Meraq/xem neke diya min/daye! Bes bila canê te sax bî. Ez ê hiro/îro hemû karan bikim. Tu dibê çawa ne weyne/ne wisa? Ger tu bixwazî ez ê yek bi yek ji te re bibêm/bêjim.

Di serî de ez ê sobeya te bi êzingên mazik tije bikim û vexênim/vêxim. Vaye gumgumkê te jî tije av e. Çaxa ku ez li binê dewêr hatim, heta we/wê demê av jî bikele înşelah ez ê çaya te kê/jî demkim.

Vayê pêşî ez ê dakevim axur; nav devir, binê heywanan bi sizikê bimalim, zivil/zibil têxim sepetê/selikê û bavêjim derve. Paşê sewa yêmkirine ez ê afirên wan paqij bikim. Dû re ez ê canega/ga û mangeyan/çêlekan bi qaşaxiyê bixurînim. Li paş xûrandinê sewa ku binê heywanan şil nebe, ez ê zibilê toz yê ku me berê da zûha kiribû li binê wan bireşinim.

Paşê ez ê herim kadîna resiyan. Resiyen ku me di biharê de badabû hurkim/ biçirim. Resiyên hurkirî bi teştê bigirim, herim kadîna kayê û bi torbeyekî/kîsekî kayê re tevlihev bikim. Ez ê bo ku pezê reş/bizin û nêrî bixwin di nav dehîga ku me mehên payîz de hazir/amade kiribû; hembêzek çilo derxînim û di kadîna wan de darxinim/daleqînim.

Dû re ez ê afirên mihikan/mehiyan bi kayê tijî bikim. Paşe, bona  mijandina berx û karikên ku nû zayîne, ez ê wana li çîtê piçûk derxinim bibim ba dayikên wan. Sewa ku têr biçêrên, ez ê dîk û mirîşkan derxînim derve; ger di pûnikê de hêk hebin, ez ê wan hêkan bigirim têxim sepeta ku te di dîwêr de darxistiye.

Ez ê yemê /êmê ku li kadînê hatiye amadekirin, bi heman rengî li afirên dewêr belav bikim. Paşê jî kuşneya ku me bi distêr/destar hûr kiribû û du çeng avêtibû nav avê birijînim. Di dawiya dawî de bo taştê ez ê derkevim qatê jor.

Min bona taştê, sewa diya xwe sifreyek xweşik/dewlemend hazir kir. Di sifrê de/Li ser sifrê rûn û çolik, nanê gilgil, çengek kakilên gûzan, zeytûn, mutiye/dims tuyan û tasek şîr heye/hebûn. Vaye rabe diya min, rabe ku em bi hev re taştê bixwin.

Diya min got: “Lavkê min!.. Xwedê pî û baskên te neişîne; Xwedê emrekî dirêj û bi xêr bide te înşelah.”

Piştî vê gotinê ez bi dengê tirimbêlekê bi xwe hesiyam/şiyar bûm. Mixabin, derket holê ku ku ev tenê xewnek bû. Bêguman, ez pir/zêde xemgîn û dilkeser bûm. Paşê min go/gote: Şikir ji Xwêdê re ku xewna min bi Kurmancî bû.

Bimînin xêr û xweşiyê de.    

                                             

Memdoğlu…

20 Ocak 2022 Perşembe

Yüzleşme!..

Havada muhabbet çiçeği kokusu...

Hüznün boğuntusu akın akın sarıyor ruhumu.

Sonbaharın altın ve erguvan renkleri,

Kefen misali örterken yeryüzünü;

Kulak verdim acı kokan rüzgâr iniltilerine...

 

Gökyüzü kızarıyor, bir gün daha bitiyor.

Günbatımının parlak renkleri yine,  yeniden…

Demet demet ruhumu saran anılar eşliğinde,

Ufuktaki ağaç dallarını tutuşturuyor.

İç âlemim bir daha…

Kendisiyle yüzleşiyor.

 

Bakışların!..

Sessiz dalgaların ipeksi dokunuşları gibi

Okşarken burkuk yüreğimi.

İlkbaharın dingin, yumuşak ahengine sor hasreti!..

Kazma kürek eşeleyen bendeki “ben”e sor;

Uyumak kolay ama!..

Sensiz uyanmak ne zor.

 

Memdoğlu...

 

9 Ocak 2022 Pazar

Tuz!..

Şiir nedir dedim?

"Kalbin hüznü, ruhun kelâmıdır!.." dedi meczup.

Kalbin dile gelmesi sevdanın sırlarını şiir ile dile getiriyorsa,

Şiir mi sevdayı, sevda mı şiiri ifşa eder dedim!?.

Vakur bir eda ile baktı gözlerime:

"Susmalı o zaman" dedi.

Peki, susmak sevdaya dâhil midir dedim?

Hafifçe başını sallayıp:

"Yürek bilir" dedi.

Ateş olmayan yürekten, duman çıkar mı dedim?

"İç'ten içe yananı, yakmaz ki ateş" dedi.

Yeni şiir var mı dedim?

"Yaraya tuz basıyoruz" dedi.

Tuz basmak, yarayı yakmaz mı dedim?

"Tuz yaraya çaredir, yandıkça yakar yarayı.

Ve yandıkça tuz, daha çok yanar yara.

Hâsılı, yanmadan tadılmaz,

Tadılmadan anlaşılmaz.

Tuz yarayı, yara tuzu besler" dedi,

Bir ah çekti derinden, usulca veda etti.

Kendisine münhasır, her kulun var bir derdi.

Kimi basar tuzu, kiminin dünya derdi.


Memdoğlu...