29 Şubat 2016 Pazartesi

PKK ile Mücadelenin Psikolojik Boyutu...

Terör örgütleriyle mücadelede önemli bir yer tutan propaganda yöntemleri ve faaliyetleri, yerinde kullanılmadığı zaman olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. PKK’nın 1990’lı yıllarda bu manada öne çıkmasının gerçek nedeni, propaganda faaliyetlerini çok iyi kullanmalarından kaynaklanmamaktadır. Aksine, devletin iyi sonuçlar almayı düşündüğü ama uygulamada yanlış yöntemler kullanıp, olumsuz sonuçlar ile karşı karşıya kaldığı propaganda faaliyetlerinin yetersiz kalmasıydı. Bugün hâlâ PKK’yı konuşuyor ve PKK terörüne karşı silahlı mücadele sürdürülüyorsa, bunda geçmişteki yanlış teşhis ve uygulamaların payı var demektir.

PKK’nın “hendek” stratejisinin devam ettiği bugünlerde, her ne kadar şehir merkezlerindeki psikolojik üstünlük devletin kontrolünde görünüyor olsa da ileriki dönemlerde bu psikolojik üstünlüğün PKK’nın kontrolüne geçme ihtimalini de değerlendirmeliyiz. Uygulamada yapılacak hataların ve yanlış propaganda faaliyetlerinin uzun vadede, PKK’ya yarar sağlama ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Bu ihtimali biraz açacak olursak; PKK, bölgedeki ilk büyük kanlı eylemini sivillere yönelik yaptı. 15 Ağustos 1984’teki Eruh ve Şemdinli baskınlarından bahsediyoruz. Eylemin, büyüklüğü de göz önüne getirildiğinde, bölge genelinde ve tüm Türkiye’de büyük infiale sebebiyet vermişti. Ve o dönemin şartları baz alındığında psikolojik üstünlük devletin elindeydi. Devletin propaganda adına hazırlayıp uçaklardan kırsal alanlara attığı bildiriler -ki bu yöntem ikinci dünya savaşından kalma demode bir yöntemdi- ve içeriğindeki ifadeler, belli bir noktadan sonra vatandaş üzerindeki etkinliğini kaybetmiş, sıradanlaşmış, itici görülmeye başlanmıştı. Bunlara bir de tamamen güvenlikçi politikaların ürünü olan Güntaç Aktan’ın “Anadolu’dan Görünüm” ve Ertürk Yöndem’in “Perde Arkası” programlarında güvenlik güçlerine teslim olan PKK militanlarının, kırsaldaki arkadaşlarına yönelik: “Devletin şefkatli kollarına teslim olun, biz teslim olduk kurtulduk” mizansenlerini de eklersek, netice olarak -Vatandaşa yönelik kötü muamele, psikolojik üstünlüğün PKK’nın eline geçmesinde en önemli etken olmuştur- devletin kontrolünde olan kırsal alandaki psikolojik üstünlük PKK’nın eline geçmişti. Dememiz o ki bu ihtimal, yanlışta ısrar edildiği vakit, bir kez daha tekerrür edebilir.

Genel Kurmay Başkanlığı’nın 24 Şubat günü medyaya servis ettiği görüntülerde -kısmi de olsa- güvenlik güçlerinin bu anlamda hâlâ 1990’lı yılları aratmayan propaganda yöntemlerini kullandığı izlenimi doğmuştur. Diyarbakır Sur’daki bir sokakta operasyonlarını sürdüren güvelik güçlerinin, “Teslim olun kaçacak yeriniz yok” çağrısına, “Ateş etmeyin teslim oluyoruz” çağrısıyla karşılık veren ve sonrasında bir sopaya bağladıkları beyaz mendille açığa çıkan terör örgütü üyelerine, güvenlik güçlerinin “Evet yaklaş, eller havada, çıkart montunu” ikazlarından sonra “Evet gençler artık devletin güvencesi altındasınız, bize emanetsiniz, size kimse zarar vermeyecek” ifadeleriyle muamele etmeleri, bir operasyon için, evet; olması gereken bir yöntemdir, doğrudur. Ancak bu görüntüleri sıcak çatışmaların devam ettiği bir ortamda, psikolojik üstünlük elde etmek adına propaganda aracı olarak kullanırsanız, beklediğiniz sonuçları elde edememe riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Bu görüntülerin bölge genelinde devletin imajı adına halk üzerinde olumsuz bir etki bırakabileceği endişesini taşıyorum.

KCK üst düzey liderlerinden Duran Kalkan’ın “Önümüzdeki Mart süreci büyük bir direniş sürecidir. Zafer ve başarı her zamankinden daha yakındır. 2016 baharı Kürdün baharı olacaktır” tehdit içerenifadesi göz önüne alındığında, Kobani’de şehir savaşlarında yeterince tecrübe elde etmiş olan PKK’nın, önümüzdeki bahar aylarıyla birlikte Diyarbakır Sur’daki hendek savaşını, merkezin en büyük ilçesi olan Bağlar’a yayma ihtimali oldukça yüksektir. 

Bununla birlikte PKK, 2016 bahar stratejisi çerçevesinde, hendek savaşlarını Türkiye metropollerine yaymak isteyecektir. Hatta sadece batıdaki metropollere değil, bölgedeki diğer büyükşehirler Van ve Mardin merkezlerine de yaymaya çalışacaktır.

Her anlamda (siyasi, askeri, ekonomik, politik…) uluslararası güçlerce desteklenen ve hücresel bir sistemle kendisini yenileyebilen -kırsal alanda kaybedince, çatışmaları şehir merkezlerine indirgeyerek yaymaya çalışan bir yapı- bir terör örgütüne karşı, duvar edebiyatı sloganları ve propagandasıyla psikolojik üstünlük sağlayamazsınız.

İletişim ve bilişim teknolojisinde çok hızlı yeniliklerin ve değişikliklerin yaşandığı bir dönemde, terörle mücadele yöntemleri bağlamında görsel ve yazılı medya ile birlikte, sosyal medyanın da propaganda faaliyetleri meyanında, yerinde ve etkin bir şekilde  kullanmak; terör örgütlerine karşı psikolojik üstünlüğü getirecektir.

Selam ve dua ile kalın…

(Bu yazı ilk olarak, 26 Şubat 2016 tarihinde http://www.sivildusunce.com sitesinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder