18 Şubat 2016 Perşembe

Ankara Saldırısı!

Terör, dün akşam Türkiye’nin kalbinde kanlı ve acı yüzünü bir kez daha gösterdi. Mesaisini tamamlayarak servis araçlarına binen, sivil, masum anne ve babalar hedef alındı. Onlar şehadet mertebesine ulaşırken, arkalarında onlarca yetim ve öksüz boynu bükük çocuk kaldı.  Bu vesileyle Ankara'daki bombalı saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet,  yaralılara acil şifa ve milletimize sabrı cemil diliyorum.

Güzel ülkemin, güzel insanları!

Terörle mücadele yöntemleri içerisinde, teröre karşı en büyük kalkan ve en etkili mücadele yöntemi iç barıştır, iç huzurdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin fertleri olarak, iç huzurumuzu bozmaya yönelik her türlü fitneye mahal vermememiz gerekiyor. Sokaklarımıza hendek kazarak bizi birbirimizden koparmak isteyen uluslararası üst akılların maşalarının, kalplerimize de hendek kazmalarına müsaade etmeyelim. Ülke olarak uluslararası derin odaklarca desteklenen yeni terör şebekelerinin saldırılarıyla karşı karşıyayız.  Artık yüz yüze kaldığımız tehlikenin büyüklüğünün farkına varalım.

Patlamanın Ankara'nın kalbinde -TBMM'ye beş dakikalık mesafede- ve trafiğin yoğun olduğu akşam saatlerinde, Genel Kurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının bulunduğu İnönü Bulvarı’nda meydana gelmesi oldukça düşündürücüdür.

Ankara’daki saldırının şekline ve yöntemine bakıldığında, bu saldırının; “hadi, Ankara’ya saldıralım, bomba patlatarak insanları öldürelim” denilecek çapta küçük olmadığı, sadece bir terör örgütünün planından ziyade, uluslararası derin akıllar tarafından uzun bir müddet üzerinde çalışılmış, planlanmış, geniş kapsamlı bir eylem olduğu görülmektedir.  

Eylemin şekline ve zamanlamasına bakıldığında, saldırı öncesinde eylemi planlayan odakların, eylemi gerçekleştirdikleri bölgede günlerce keşif çalışması yaptıkları sonucu ortaya çıkıyor. Saldırının gerçekleştirildiği İnönü Bulvarı üzerinde onlarca mobese kamerası dışında, devlet kurumlarına ait çok sayıda güvenlik kameraları da bulunmaktadır. Buna rağmen, hedef alınan askeri servis araçlarının çıkış saatleri, çıkıştan sonraki trafik ışıkları, güzergâh üzerindeki cadde ve sokak çıkışları çok iyi bir şekilde hesaplanmıştır. Tüm bu bilgiler de günleri, hatta haftaları bulabilen keşif çalışmaları sayesinde ancak elde edilebilir.

Emniyet birimleri, 28 insanımızın öldüğü, 61 vatandaşımızın yaralandığı bu elim saldırıyı gerçekleştiren teröristin Suriye uyruklu Salih Necar olduğunu açıkladı. Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan mültecilerle ülkemize giriş yaptığı anlaşılan teröristin, yalnız başına bu eylemi gerçekleştirmeyeceği herkesin malumudur. Emniyet birimleri tarafından, saldırının aydınlatılmasına yönelik gerekli çalışmaların yapıldığı muhakkaktır. Ancak bu teröristin:

-Hadi, İzmir’den araç kiraladığını kabul edelim. Peki, araca yerleştirilmek üzere bu miktarda patlayıcıyı kim/kimlerden ve nereden temin etti?

-Aracın Ankara’ya getirilmesinde hangi güzergâhı izledi?

-Ankara’da kim ya da kimler ile ilişkiye geçti?

Bu soruların cevaplarının bir an önce bulunması, benzer saldırı planlarını deşifre etmek ve saldırıları engellemek açısından oldukça önemlidir.

Bu saldırıyla:

-Türkiye’nin bölgesinde belirleyici güç olma politikalarının önü kesilmek istenmiştir.

-Türkiye’nin dikkat ve enerjisinin, bölgeden iç politikalara indirgenmesi hesaplanmıştır.  

-Hendek stratejisinden istediklerini elde edemeyen uluslararası üst akıllar, bu ve benzeri saldırılardan medet ummaktadırlar.

-Saldırı faili teröristin, KCK’nın Suriye yapılanması PYD’nin silahlı unsuru YPG ile ilişkisi olabileceği değerlendirildiğinde -ki YPG’nin uluslararası istihbarat teşkilatlarının etkisi altında olduğu da göz önünde bulundurulduğunda- eylemin planlayıcısı olarak Rusya ve gizli haber alma teşkilatı KGB’nin olabileceğini düşünenlerdenim.

Bu ve benzeri saldırıların olabileceği değerlendirilmiş olmasına rağmen, hâlâ birileri, devletin kalbini hedef alabiliyor ve bu kadar büyük çapta bir eylem gerçekleştirebiliyorsa, istihbarat birimleri de ciddi bir özeleştiri yapmalıdırlar.

Saldırının sebebiyet verdiği acı kadar, TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin, (AK Parti, CHP ve MHP) teröre karşı imzaladıkları; "Birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik insanlık dışı terör saldırılarını şiddetle kınıyoruz. Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamacayacaktır" ifadelerinin yer aldığı ortak metne HDP’nin imza vermemesi çok daha acı vermiştir.

HDP, hâlâ bir Türkiye partisi midir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder