24 Haziran 2015 Çarşamba

Orta Doğu’da Değişen Dengeler ve Çözüm Süreci!...

Son günlerde PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturduğu koridorun, Ceyhun Bozkurt'un "İmralı Tutanakları" kitabında yer verdiği, Öcalan ile BDP heyeti arasında 3 Nisan 2013 tarihinde gerçekleşen görüşmede, Öcalan’ın PYD'den Haseke'yi bırakmamalarını istediği,  "Sonra Hatay'a, Afrin'e doğru ilerleme olabilir" dediği iddiaları, gündemin yeni tartışma konusu oldu.

Öcalan, Suriye’den çıkartılmadan önce, PKK’nın eyalet teşkilatlanmalarından sözde Güneybatı Eyaleti (Gaziantep'in -İslâhiye hariç- tamamı, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya'nın Hekimhan, Arguvan, Arapkir ilçelerinin bir kısmı, Kilis) ile Toros-Akdeniz Eyaleti (Hatay, Adana, İçel, Antalya, Osmaniye, Gaziantep'in İslâhiye ve Nurdağı)  kendisine direkt bağlı olan, örgütün üs kurmak ve taban edinmek için en ağırlık verdiği yerler arasında idi. Yani Öcalan Suriye’de bulunduğu dönemlerde de Türkiye üzerinden Akdeniz’e bir koridor açmayı hedeflemişti. Dolayısıyla Ceyhun Bozkurt’un kitabında yer verdiği iddianın doğru olma ihtimali yüksektir.

Yıllardır, Türkiye kendi iç sorununu -Kürt Sorunu- kendi iç dinamikleriyle çözmek zorunda olduğunu, sürece dışarıdan yapılmak istenen her türlü müdahaleye engel olması gerektiğini dile getirdik.

Oslo Görüşmeleri’nden sonra, Kürt sorununu kendi iç dinamikleriyle çözme gayreti olumlu sonuçlar vermeye başlamışken, (Türkiye süreci sonuçlandırma konusunda ağır hareket etti ve süreçteki inisiyatifi maalesef kaybetti) Suriye’de başlayan karışıklık ve beraberinde meydana gelen iç savaş, Türkiye’nin iç siyasi dengelerini bozmakla kalmamış, dış politikadaki dengelerini de derinden etkilemiştir.

KCK Yürütme Konseyi üyelerinin son on gündeki açıklamalarına bakıldığında,  bölgenin geleceği açısından izlenecek politikaların ipuçlarını görmek mümkün olabilmektedir.    Önce Duran Kalkan’ın Irak Kürt Bölgesi Başkanı Barzani’nin KDP’sine ilişkin,  “Eski dengeler değişti, ilişkiler tükendi. Yeni ilişkiler ortaya çıkacak. Kürt siyasetinde kendisini merkezi gören Güney yönetimi tükendi. Güney Kürdistan siyaseti de KDP-PKK ilişkileri de yeniden şekillenecek”ifadeleri.

Ardından KCK Eşbaşkanı Bese Hozat’ın “PKK bir Kuzey Kürdistan örgütü değil, PKK ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir partidir, bir örgüttür. Kürtler sadece Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de yaşamıyor. Kürtler Suriye’de de yaşıyor, Rojava’da da yaşıyor, Irak’ta da yaşıyor, İran’da da yaşıyor, dünyanın dört bir tarafında da yaşıyor. Özelde de Kuzey Kürdistan dışında Irak, İran, Suriye Kürdistanı’nda da Kürtler ciddi bir katliam ve soykırım politikaları altında”açıklaması.

Ve KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, “KDP 13 yıldır olduğu gibi Kürt demokratik hareketini, Kürtlerin Türkiye’deki siyasi temsilcisi olan güçleri, ya da bu siyasi temsili yapan partiyi değil de, Kürtler üzerinde yeni koşullarda inkâr ve imha sürecini sürdüren, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve Kürt halkına karşı bir özel savaş yürüterek kültürel soykırımı zaman içinde tamamlamak isteyen AKP’yi destekledi. Bu politikasını 7 Haziran seçimlerinde de sürdürdü” beyanı, ABD’den aldığı destekle, Peşmerge güçleriyle bir çatışmayı göze alabilecek kadar şımarıklaşan PKK-KCK’nın bölgenin yeniden şekillendirilmesinde Barzani’yi devre dışı bırakmaya çalıştığı görülmektedir.  Böyle bir ihtimal Türkiye’yi hem iç politikada, hem dış politikada sıkıntılı bir duruma düşürecektir.

Orta Doğu’nun yeniden şekillendiriliyor olması elbette ki bizi doğrudan ilgilendiriyor. Yeniden çizilecek sınırlar dış politikadaki tercihlerimizle birlikte, büyük emekler vererek seçim öncesi askıya aldığımız Çözüm Süreci’ni de farklı bir mecraya taşıyacaktır.

Bölgede IŞİD’e karşı savaşan, ABD ve Batı’nın bölgedeki stratejik ortağı olarak hareket eden, Suriye’de defakto bir Kürt bölgesi oluşturan, uluslararası kamuoyunun sempatiyle baktığı bir PKK-KCK gerçeği varken, Türkiye’nin bu saatten sonra bölge ve konjonktürel gelişmeleri de göz önünde bulundurarak “Çözüm Süreci” konusunda yeni bir yol haritası çizmesi gerekmektedir.

-ABD’nin Peşmerge’ye doğrudan silah yardımından vazgeçtiğini açıklamasının ardından (Savunma Bakanı Carter’in, Senato Çalışma Komitesi’ne bir mektup gönderdiği, mektubunda Peşmerge’nin hiçbir eksiğinin olmadığını ve gerekli desteğin kendilerine verildiğini belirterek, “Kürtler’in ve diğer muhalif grupların doğrudan silahlandırılması, Irak’ın toprak bütünlüğü ve güvenliği konusunda ABD’nin dış stratejisinin altüst olmasına neden olacaktır” dediği.) PKK-KCK-Kandil, Orta Doğu’da ABD’nin belirlediği politikalara paralel hareket etmektedir.

-PKK-KCK’nin hedefi, ABD ile Orta Doğu’daki stratejik ortaklığını uzun vadeye yayarak (askıya alınmadan önce Cemil Bayık’ın ABD’nin gözlemci ülke olarak “Çözüm Süreci”ne müdahil olmasını istemesinin nedeni de anlaşılmıştır.) kazanımlarını genişletmek.

-ABD, Orta Doğu petrolünü Akdeniz’e bağlayacak yeni bir koridor açmak için Suriye’nin kuzeyinde otonom bir Kürt devleti kurulmasına destek verecektir.

-Kendi menfaatleri nihayete erdikten sonra, ABD; her zaman yaptığı gibi PKK-KCK’yı da Orta Doğu bataklığında yüzüstü bırakacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder