1 Haziran 2015 Pazartesi

Başkanlık, Öcalan ve HDP!...

HDP’nin parti olarak seçimlere katılması, Demirtaş ve parti yönetiminin iradeleri ve kararıyla olmamıştı. Bu konuda çok farklı değerlendirmeler ve yorumlar yapılmış olsa da Öcalan’ın onayı ve rızası olmadan ne Demirtaş, ne de HDP yönetimi böyle bir karar alamazdı. Böyle bir kararın alınması Öcalan’ın onayı sonrası gerçekleşti.

Parti olarak seçimlere katılacakları kesinleştikten sonra, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş 17 Mart 2015 tarihinde, grup toplantısında yapmış olduğu konuşmada, HDP'nin AK Parti ile herhangi bir pazarlığının ve işbirliğinin olamayacağını belirterek, "Biz bir pazarlık hareketi, pazarlık partisi değiliz. AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla olmayacak. Kirli bir alışveriş, işbirliği asla olmadı, asla olmayacak" sözleriyle dile getirmişti.

Başkanlık sistemine parti olarak karşı olduklarına belirten Selahattin Demirtaş; "Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça HDP'liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız" demişti.

Demirtaş’ın Meclis grubunda yapmış olduğu bu konuşma günlerce gündemin ana konularından biri olmuştu. Yine hatırlanacağı üzere Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözleri o günlerde Twitter’da dünya gündemine bile girmişti.

Demirtaş benzer bir açıklamayı, HDP Batman İl Örgütü’nün 1. Olağan Kongresi’nde; “Biz Başkanlık sistemine destek vermeyeceğiz. Türkiye'nin başkanlık sistemine değil, yerel yönetimleri güçlendirilmesine ihtiyacı var"  diyerek dile getirmişti.

Peki, her şeye rağmen Demirtaş böyle iddialı bir söylemi hangi nedenlerle dile getirdi? Bunda amaç, HDP’nin barajı geçmesi için kendisine lazım olan oylardı. Demirtaş bu ifadelerle kimlerin oyunu almayı hedefliyordu? “Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan olmasın da kim olursa olsun” diyen Taksim-Gezi olayları güruhu ve Erdoğan karşıtlarından tabii ki. Bunda başarılı olur mu? Bunun cevabı ancak 8 Haziran sabahı verilebilir. 

Son değerlendirmeler HDP’nin oy oranının barajı geçme bandında olduğu yönünde. HDP’nin barajı aşması durumunda Selahattin Demirtaş, AK Parti’nin içerisinde başkanlık sistemine de yer veren anayasa değişikliğine hayır diyebilecek mi? Diyemez. Öcalan’ın evet diyeceği bir şeye HDP ve Demirtaş hayır diyemez. Öcalan’ı karşısına aldığı anda da Demirtaş tasfiye edilecektir. PKK ve Kandil üzerindeki otoritesi tartışılmaya başlanan Öcalan’ın, HDP seçmeni üzerindeki etkinliği ve otoritesi devam etmektedir.

Barajı geçmesi halinde Demirtaş ve HDP’in seçim döneminde verdiği sözleri unutacağını, siyaset literatürüne Demirel ile giren “dün dündür, bugün bugündür!”  anlayışının bu kez de HDP’de tezahür edeceğini düşünenlerdenim. Neden derseniz? Bu noktada kilit yine Öcalan’dır derim.  Ve yine “Öcalanistlerin” her kelimesini kutsal bulduğu Öcalan’ın açıklamalarına müracaat ediyoruz.

Sonuç mu? Buyurun “Türkiye Cumhuriyetine, cumhuriyete reform gerekiyor. Bunu tartışmaları için söylüyorum. TBMM yerine iki organ öneriyorum. Aslında geçmişinde de biraz var. Bir Cumhuriyet Senatosu öneriyorum. MGK yerine Güvenlik ve Savunma Konseyi, Anayasa Konseyi kurulmalı. Bir de yarı başkanlık benzeri ve Başkanlığın seçtiği Hükümet…”  (Abdullah Öcalan, 04 Mayıs 2005 Tarihli Avukat Görüşme Notları’ndan)

Sadece seçime parti olarak girme kararı değil, HDP’nin açıkladığı seçim bildirgesi de dikkatlice incelendiğinde, bildirgedeki tüm maddelerin esin kaynağının Öcalan olduğu görülecektir.

Yani, barajı aşması halinde, Selahattin Demirtaş seçimden önce tükürdüğünü, seçimden sonra temizleyecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder