29 Haziran 2015 Pazartesi

Manevi Yenilenme Ayı…

Rahmet ve mağfiret ayı Ramazan, Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirdiği gibi, manevi dünyamıza da bir canlılık getirmektedir.

Üzerinde yaşadığımız dünyanın birçok yerinden yaşanan insanlık dışı uygulamalar bu mübarek ayın önemini katbekat arttırmaktadır. Bu vecihledir ki müminler arasındaki hoşgörü ve yardımlaşma duyguları sadece Ramazan ayıyla sınırlı kalmamalı, Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberlik yeniden sağlanmalıdır. Müslümanlar olarak bu ayda, İslam’ı daha güzel yaşamaya gayret etmeli,  çevremizle olan ilişkilerimizde daha hassas olmalıyız.

Oruç, Müslümanları her türlü kötü istek ve arzulardan koruyan manevi bir kalkan gibidir. Bu rahmet ayını diğer aylardan ayıran en önemli neden, Cenab-ı Mevla’nın, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i bu ayda, Kâinatın Efendisi Peygamber Efendimize indirmiş olmasıdır. Cenab-ı Allah Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “O ramazan ayı ki, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölü olarak Kur’an il defa bu ayda indirildi” (Bakara-185) buyurmaktadır.

Bu ayı önemli kılan bir başka nokta, ibaret olarak orucun bu ayda farz kılınmasıdır. Oruç, Allah’ın emrine uyarak, ahiret için nefsin isteklerine tahammül gösterebilme makamıdır. Cenab-ı Allah Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı.” (Bakara-183) buyurmaktadır. 

 Kâinatın Efendisi: “Ramazan-ı şerif, sabır ayıdır. Sabrın sevabı cennettir. O, eşitlik ayıdır. O ayda müminin rızkında bereket ve artış olur. Kim o ayda bir oruçluya iftar ettirirse, bu onun günahlarına kefaret ve cehennemden azat edilmesine sebep olur. Ayrıca, iftar ettirdiği kimsenin sevabının bir misli de kendisine verilir. Öbürünün sevabında bir noksanlaşma da olmaz.” buyurduklarında

Sahabe-i Kiram: “Ya Resulallah! Hepimizde başkasına iftar ettirecek bir şey yok.” dediler.

Peygamber Efendimiz: “Allahu Teâlâ bu sevabı, bir tek hurma, bir yudum su ve bir miktar süt ile iftar ettirene de verir. O ayın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur. O ayda elinin altında ve emrinde çalışan bir kimsenin yükünü hafifleten kimseyi Allah cehennemden azat eder. Kim ramazan-ı şerifte bir oruçluyu doyurursa, Allahu Teâlâ ona, benim havzımdan öyle bir içecek ikram eder ki, cennete girinceye kadar susamaz.” (İbnu Huzeyme, Sahih, Münzirî, Et-Terğib) demiştir.

Orucun esas gayesi, mümini günahlardan koruyup, manevi bir temizleme ile takvaya ulaştırmaktır. Kalplerin günahlarla kirlenmesini engelleyen şey takvadır. Takvayı elde edebilmek için ise Allah-u Teâlâ’nın emir ve yasaklarına riayet etmekle mümkündür.

Malum olduğu üzere Ramazan ayı sadece tek bir ibadetten müteşekkil değildir. Oruç ile birlikte fıtır sadakası, bu ayda verilmesi gelenek halini alan zekât, teravih namazı, Kur’an-ı Kerim okunması, sohbet toplantılarını da bu ay ile birlikte mütalaa etmek gerekir. Tüm bunlarla birlikte Ramazan ayı, Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağlarının zayıflanmasına neden olan kin, haset, enaniyet, hırs ve kıskançlık gibi manevi hastalıklardan kurtulmak için bir nimettir.

Ramazana ayı ve orucun, hem kişisel hayatımızda, hem de toplum hayatında önemli bir yeri vardır. Oruç, gerek ferdin, gerekse toplumun davranışları bakımından kendilerini muhasebe etmesi için bir fırsattır.  Kısacası, oruç aç kalmak değildir. Oruç; dili yalandan, gözü haramdan ve kalbi fesattan koruduğu zaman manevi kokuları almaya başlar. Böyle bir oruçlunun ağız kokusu Cenab-ı Allah’ın nazarında misk kokusundan daha güzeldir.

Bu mübarek ayda Peygamber Efendimizin “Nice oruç tutan vardır ki orucun onun açlıktan başka bir faydası yoktur” (İbn-u Mace)  ve “Kim kötü sözleri, işleri bırakmazsa o kimsenin yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur” uyarı ve ikazlarını da göz ardı etmemeliyiz.

Selam ve dua ile kalınız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder