20 Haziran 2015 Cumartesi

Kalp Huzuru İçin...

Kalp, Allah'ın nazargâhıdır. Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz “Allah sizin yüzünüze, endamınıza bakmaz; sadece kalbinize bakar” mübarek sözüyle, bu hakikate dikkat çekmiştir.

Yine Nu’man b. Beşir’den rivayet edildiğine göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buharî, İman, 39)” Kalp,  hakiki aşkın yaşandığı vuslat yeridir.

Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kalp (bedenin) sultanıdır ve onun orduları vardır. Sultan düzgün/iyi olursa askerleri de düzgün/iyi olur. Sultan bozuk/kötü olursa orduları da kötü olur. Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın tercümanıdır. Eller (tebaasını kuşatan) kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır. Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Dalak ve böbrekler (kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf eden) tuzaklarıdır. Akciğer (hayatın kaynağı) nefestir. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur, sultan kötü olursa askerleri de kötü olur.”

 İmamı Gazâli (k.s) : “Kalp bir şehrin yahut memleketin hükümdarı gibidir. Beden ise nefsin vatanı, memleketi ve şehri gibidir. Bedenin diğer organları ve kuvvetleri sultanın işçileri ve sanatkârları gibidir. Akıl ve düşünce ona yol gösteren müsteşarları ve vezirleri gibidir. Şehvet ve arzu beden ülkesine yiyecek ve içecek taşıyan bir hizmetçi gibidir. Öfke ve hamiyet sultanın muhafızları gibidir. Ülkeye erzak taşıyan şehvet ve arzu yalancı, habis ve düzenbaz olduğu halde samimi görünür. Samimiyet görüntüsünün altında korkunç kötülükler ve öldürücü zehirler vardır. Onun asıl vazifesi düşüncelerinde samimi olan vezirlerin düşünce ve tedbirlerine karşı çıkmaktır. O, itirazlarından bir an bile geri durmaz. Beden ülkesinin sultanı hikmetli veziri ile istişare ederek bu habis hizmetkârın iğvalarına aldanmaz, ondan yüz çevirirse asıl, söylediklerinin doğru ve hakikat olmadığını tespit eder, muhafızları onu tedip eder, vezir yönetimi altına alır. Kendisini ve avanesini sultana boyun eğdirirse ülkenin işleri düzelir, adalet hâkim olur. Nefis akıldan yardım alır. Gazab’ın hamiyeti ile edeplenirse, öfkeyi şehvete musallat ederse bütün kuvvetleri düzene girer ve ahlakı güzelleşir” der. (Gazâlî, İhya, III. 7, Dâru’l-Fikr, Beyrut)*

Bedenlerimizin dış görünüşü için her türlü masraf ve süsten kaçınmayan bizler, aynı hassasiyeti kalbimizin güzelliği ve süsü için gösteremiyoruz maalesef.

Kalbin en büyük düşmanları nefis ve şeytandır. Şeytan kalbe vesveseyle yaklaşır, nefis kaleyi içten içe fethetmeye çalışır. Kalbi nefsin ve şeytanın saldırılarından korumak için iman ve aklımızı, rahmani yönde kullanmalıyız. Akıl rahmani yönde kullanılırsa, iman daha da güçlenir. İnsan iradesini Allah (C.C) yolunda harekete geçirmeyen bir akıl, şeytani bir akıldır.

Beden ülkesinin hem sultanı hem hükümdarı olan kalp; ilim, hikmet ve iman nuruyla kâinatı mamur edebilecek kadar güçlü bir kumandan iken; kin, öfke, intikam, kibir gibi zaaflarıyla ülkesini felakete sürükleyebilecek kadar aciz olabiliyor.

Dünya ve ahret saadetimiz için: Kör olmalıyız, yani harama nazar etmemeliyiz. Sağır olmalıyız, yani, Hak’tan gayrısını dinlememeli ve duymamalıyız. Dilsiz olmalıyız, yani, dilimize Hak’tan başka söz söyletmemeli, konuşmamalıyız.

Şehr b. Havşeb der ki, bir heyet olarak Ümmü Seleme validemize giderek dedik ki: “Ey müminlerin annesi, Allah Resulü senin yanında iken en çok yaptığı dua ne idi?” Onun en çok yaptığı duanın şöyle bir dua olduğunu söyledi.

“Ey kalpleri bir halden diğer bir hale çeviren Rabbim, benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl.” ben kendisine “Ey Allah’ın Rasulü neden bu duayı çokça yapıyorsun.” diye sordum. Şöyle buyurdular: “Hiç kimse yoktur ki onun kalbi Allah’ın parmakları arasında olmuş olmasın, dileyenin kalbini düzeltir, doğru yola kor, dileyenin de kalbini kaydırır, yoldan çıkar.” Hadisin ilk ravisi Muaz sonra şu ayeti okur! “Ey Rabbimiz bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi saptırma katından bize rahmet bahşet. Şüphesiz sen bağışı en çok olansın.” (Tirmizi, Daavât, 89)*

Sonsuz bir huzur-u kalb için,  beden ülkesinin sultanına, kalbimize mukayyet olmalı, manevi iklimin en güzel meyvesi olan Ramazan ayını emredildiği şekilde dolu dolu geçirmeye, Allah’ın (C.C) bu sonsuz rahmetinden nasiplenmeye gayret etmeliyiz.

Ey kalpleri halden hale evirip çeviren Allah’ım! Kalbimize hakikat üzere sebat ihsan eyle...

İğva: Ayartmak, azdırmak, baştan çıkarmak
             * http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/beden-ulkesinin-sultani/6097

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder