4 Ağustos 2014 Pazartesi

SİYASAL MÜHENDİSLİK

Algı yönetimi son dönemlerde çok fazla gündemde olan bir konu. Sosyal medyayı cebimizde taşıyor olmamız ve her yerden ulaşabilmemiz, algı konusunda daha kolay etkilenmemizi, yönlendirilmemizi sağlıyor. Bunu bilen siyasi mühendisler, toplumun düşünce sistemlerini etkileyerek ikna etmek üzerine kurguladıkları olayları geniş kitlelerle paylaşıyorlar.
Peki, algı denilen şey nedir?
Algı: Kısaca bir konu ya da bir bilginin zihne alınıp yorumlanması, seçilip düzenlenmesi manasına gelir. Kişinin, yaşadığı toplumun etkisi ile konu ve olayları algılayıp, karşı davranışlar oluşturması sosyal tepki ya da toplumsal tepki olarak adlandırılır. Bir toplumun algılarını yönetmek istiyorsanız, hedef toplumun kültürünü, değer yargılarını ve tutumlarını göz önünde bulundurmak zorundasınız.
Yine, zaman, zaman durup, şöyle düşündüğünüz oldu mu?
Çevremde, çalıştığım kurumda, toplumda nasıl algılanıyorum? Hangi özelliklerim beni ön plana çıkartıyor? Beni tanıyanlar, beni nasıl ve hangi ifadelerle tanımlıyorlar? Acaba kendimizi tanımlarken kullandığımız kelimelerle, bizi tanımlayanların ifadeleri ne kadar örtüşüyor? Devleti nasıl tanımlıyoruz? Devlet ve millet menfaatlerini ilgilendiren konulardaki algımız nasıl? Sempati duyduğumuz, grup, cemaat, parti, takım, tarikat, yapı (vs.) menfaatleri mi bizi daha çok heyecanlandırıyor yoksa millet ve devlet menfaati mi?
Cumhuriyet’in ilanından bugüne, Türkiye’nin, “toplum mühendisleri”nin müdahalesine maruz kalmadığı bir dönemi olmamıştır. Türkiye’de karamsar bir tablonun oluşmasında bu mühendisler ile birlikte kimi liberal ve kimi demokrat yazarların, Başbakan Erdoğan nezdinde Türkiye’yi yıpratmaya yönelik özel çabalarını da unutmamak gerekir.  Bu çabalar, öyle bir hâl aldı ki Erdoğan’ın kaybetmesi için, illegal yollarla elde edilmiş her türlü argümanı rahatlıkla kullanabiliyorlar.
Seçimle işbaşına gelmiş bir iktidarın, diktatörlükle suçlanması (Saddam’ı, Esed’i ve Kaddafi’yi unutmuş herhalde) bir mühendislik çalışmasıdır. Halkın tercihiyle iktidara gelmiş bir partiyi ve genel başkanını diktatörlükle suçlamak,  talihsizlik değil, profesyonelce yürütülen siyasal bir algı operasyonudur. Ülkenin kaderi olmuş askeri ve bürokratik vesayeti, demokrasi ile sonlandırmayı diktatörlük olarak yorumlarsak, diktatörlüğü de demokratik mücadele olarak mı kabul etmemiz gerekir?
Siyasi ve toplumsal mühendisler genellikle ortak hareket ederler. Hedef olarak seçtikleri konuyu gündeme getirmeden önce,  yönlendirici ve spekülatif haberlerle, algı oluşturmaya ve toplumun algısını yönlendirmeye çalışırlar.
Toplumu belli bir yöne yönlendirmek, o an bir çözümmüş gibi görülebilir. Tabi toplumu dizayn etmek için yapılan bu hesaplar, bazen de karşı algı oluşmasına neden olabilmektedir. Bunun en bariz örneğini son seçim çalışmaları döneminde yaşandı. Bir kesim, hükümeti yolsuzlukla suçlamış, bunun için illegal yöntemlerle elde ettikleri ses ve görüntüleri sosyal medyada iktidar aleyhine kullanmaya çalışmış, Türkiye’nin büyük çoğunluğu ise bunu devlete ve milli iradeye yapılmış bir saldırı olarak görmüştür.
Son bir yılda Türkiye toplumunda bu kadar derin kırılma ve kamplaşmalara kim ve neler sebebiyet verdi?
1- Uluslararası derin güçler tarafından, 17 Aralık operasyonları öncesi ve sonrasında, kolektif bir mühendislik çalışmasına alet olan kesimler.
2- Devlet aleyhine yaptığı faaliyetlerle, inançlı kesimler arasında büyük bir ayrışmaya sebebiyet veren Cemaat.
3- Türkiye'yi "bölünüyoruz" paranoyası ile korkutarak, korku imparatorluğu oluşturmaya çalışan Ergenekonvari derin yapılar ve onların bağlantıları.
4- Geçmişin siyaset dilini terk etmeyerek, bir türlü yeni siyaset dili, söylemi ve proje üretemeyen, var ama olmayan muhalefet.
5- "Kraldan daha çok kralcı olan", ülkedeki hantallaşmış bürokratik yapı ve bürokratlar. (Bürokratik vesayet de denilebilir)
6- Türkiye’nin refah düzeyini yükseltecek demokratik reformları ve düzenlemeleri vaktinde ve zamanında çıkar(a)mayan, AK Parti iktidarı.
7- Bir türlü yeni bir anayasa hazırlayamayan ve bizi askeri vesayet kanunlarıyla idare etmeye mahkûm eden Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Toplumda hangi hassasiyetler, hangi değerler ön plana çıkıyor? Elinde çok geniş bir veri tabanına sahip olan devleti idare edenlerin, çözüm süreci ve iç barış konularında toplum algısını daha iyi yönetebileceğine inanmak istiyorum. 
Her ne saikle olursa olsun, bizim kontrolümüzün dışındaki bir gücün, istediği zaman Türkiye’yi siyasi mühendislik çalışmaları ve provokasyonlarla, tapelerle, montajlama görüntülerle, manipülasyonlarla yeniden dizayn ederim tehditlerine mahal vermememiz gerekir.
Tüm bu saldırılar karşısında, nasıl huzurlu olabiliriz?
Selametle kalın…
(Bu yazı ilk olarak 28 Mart 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder