12 Ağustos 2014 Salı

NEDEN HDP?

Yerel seçimlerden sonra, Türkiye siyasetindeki ilk değişiklik; beklenildiği gibi Barış ve Demokrasi Partisi BDP’nin, Halkların Demokrasi Partisi HDP ile birleşme kararı alması oldu.  BDP’nin 22 Nisan 2014 tarihinde gerçekleştirilen son grup toplantısında konuşan Eşbaşkan Selahattin Demirtaş, artık HDP çatısı altında siyasi faaliyetlerine devam edeceklerini kararını aldıklarını açıkladı.

Halkın Emek Partisi HEP geleneğinden gelen tüm partiler, (ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP) Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Aynı gelenekten gelen Barış ve Demokrasi Partisi BDP’nin ise kapatılmayıp, HDP çatısı altında siyasi faaliyetlerine devam etme kararı almış olması, Türkiye’nin normalleşmesi ve demokrasini açısından önemli bir kazanç olmuştur.

Peki, çatı partisi fikri nerede ve kimler tarafından gündeme getirildi? Bu sürece nasıl gelindi? 14 Kasım 2013 tarihli “Öcalan ve Çatı Partisi” başlıklı yazımızda konuyu detaylarıyla yazmıştık. (http://www.gazetesiz.com/makaleler/mehmet-memdoglu/ocalan-ve-cati-partisi-122408.html)

Çözüm sürecinin başladığı 2012 yılı sonbaharından bugüne, BDP’nin Türkiye partisi olamadığını gören Öcalan, Türkiye’ye hitap edebilecek bir yeni parti kurulmasını istemiş, Öcalan’ın bu talebi HDP’nin kurulmasıyla gerçekleştirilmişti. O günlerde, HDP ile Aleviler, sol ve tüm sosyalist kesimlere ulaşmayı düşünen Öcalan; Diyarbakır’da İslam Konferansı Toplantısı çağrısı ile de dindar Kürtleri BDP içerisine çekmeyi hedeflemişti. HDP’nin kuruluşu ile Alevi, sol ve sosyalist kesimlere ulaşıp ulaşmadığı tartışmaya açık olsa da Öcalan, BDP ile dindar Kürtlere ulaşmada kısmi başarı elde etmiştir.

BDP, üç büyükşehir ve yedi ilde seçimi kazanmasına rağmen, seçimlerde beklediği sonuçlara ulaşamamıştır. Seçimlerden sonra gerçekleştirdikleri ilk değerlendirme toplantısında, özellikle Diyarbakır ve Hakkâri’deki büyük oy kayıplarının nedenleri partinin yetkili kurumlarında değerlendirilmiş, tartışmalara neden olmuştur. BDP’nin seçimlerde istenilen başarıyı yakalayamadığı BDP seçmeni tarafından kısmen de olsa dillendirilmeye ve sorgulanmaya başlanmıştır. Bu iyi bir gelişme midir? Evet, güzel bir gelişmedir. Şiddet üzerinden politika üretenler, siyaset yapanlar, şiddetin, silahın ve çatışmanın olmadığı ortamlarda etkili olamayarak, marjinalleşeceklerdir.

Genelde Kürt siyaseti, özelde BDP, PKK’nın vesayetinden kurtulamadığı, arınamadığı için istenilen ve beklenilen başarıyı elde edememiştir. BDP, tüm Türkiye’ye hitap edememiş, yeni paradigma değişikliklerine gidememiş konjonktürel gelişmelere göre politikalar belirleyememiştir. BDP, Kürt etnisitesine dayalı politikalardan bir türlü vazgeçmemiştir.

BDP’nin HDP ile birleşmesine, Kürt siyasi çevrelerinden çok farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. PKK-Kandil ve BDP içerisinden, kısmi bir direncin oluşacağına, zamanla bunun da aşılabileceğini düşünüyorum. Neticede BDP ile HDP’nin birleşme konusunda izlenecekleri yol ve yöntemi ise yine Öcalan belirleyecektir.

Bugün, İmralı ile Kandil, Kandil ile BDP arasında genelde basına yansımayan ama zaman zaman yaşanan çekişmeler,  PKK’nın silahı bırakmak istememesinin sancılarıdır. Türkiye, kuruluşundan beri varlığını şiddetle hissettirmiş bir örgütün, demokratik siyasete dâhil edilmesinin zorluklarıyla boğuşmaktadır.

BDP ve HDP,  Kürt sorununun çözümü için birbirine yakın benzer yöntemleri dile getiriyorlar.  Nitekim HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, BDP ile HDP’nin birleşme kararını, “Hedef kitlemize göre yeniden bir şekillendirmeyle, yeni kuruluş sürecini yaşayacağız. HDP grubu sadece meclis grubu olmakla yetinmeyip, Türkiye’nin geleceğine dönük bir süreci kapsıyor. Toplumun tamamının gelecek tercihi olacağız. Bu durum sadece Türkiye’yi değil dünyayı ilgilendiriyor. Buradaki Kürt sorununda çözümün gelişmesi bölgeye ve Ortadoğu’ya da yansıyacaktır. Önünü açacaktır” diyerek, birleşme sonrası HDP’nin yükleneceği misyon, hedef ve izleyecekleri yol hakkında ipuçları vermiştir.

BDP ve HDP birleşmesinden amaçlanan ve hedeflenen, çözüm sürecinin olgunlaştığı bir dönemde, Kürt siyasetini silahın ve şiddetin gölgesinden arındırılmasıdır. Böyle bir birleşme ile başarıya ulaşılabilir mi? Türkiye bunu çatışmaların yaşanmadığı 1.5 yıl tecrübe etmiştir. Şiddetin olmadığı bir ortamda, Türkiye normale dönecektir.

Unutulmamalıdır ki:

Şiddetin her türlüsünün süregeldiği ülkelerde, toplum arasında ötekileştirme vardır, kin vardır, nefret vardır.


Toplumun tüm fertlerinin birbirilerini anlayışla karşıladığı günler temennisiyle…

(Bu yazı ilk olarak 25 Nisan 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder