8 Ağustos 2014 Cuma

CUMHURUN SEÇİMİ

Bir kez daha yaşanır mı bilemeyiz ama renkli, renkli olduğu kadar da gergin geçen 30 Mart seçimlerini geride bıraktık. (YSK henüz kesinleşmiş sonuçları açıklamadı).  Türkiye’yi bu kez de Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin heyecanı sarmış durumda. Çankaya’ya çıkmak için hangi isimler yarışacak? Birinci turda yüzde ellilik oyu kim alabilir? soruları kamuoyunda konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı. 
Bu seçimlerin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olması, seçimlere ayrı bir önem atfetmektedir.  Oy kullanma hakkına sahip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, birinci turda mümkün olmasa bile ikinci turda Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı’nı seçeceklerdir.
Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanı seçimleri 7 yıl değil, artık 5 yılda bir yapılacak. Bir kişi, en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilebilecek.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaşkanı seçiminin başlamasından bitimine kadar, seçimin bütün işlemleri yapmak ve yaptırmak amacıyla, gerekli ilke kararları almaya, ilgili kanunlar ile bu kanunda seçimle ilgili olarak yer alan bütün süreleri gerektiğinde kısaltarak tespit ve ilana yetkilidir.
Yüksek öğrenim yapmış ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip, 40 yaşını dolduran her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilecek. Cumhurbaşkanlığına, TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi, en az 20 milletvekilinin yazılı teklifiyle mümkün olabilecek.
Seçim; genel, eşit ve gizli oyla, bütün ülkede aynı günde, YSK’nın denetimi altında yapılacak. Yurt dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da oy kullanmaları sağlanacak. Oyların sayımı, dökümü ve tutanaklara kaydedilmesi açık olarak yapılacak.
Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday, genel oyla yapılacak seçimde Cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılacak. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy alan iki aday katılacak, geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilecek. Cumhurbaşkanı seçilen ismin, varsa partisiyle ilişiği kesilecek, TBMM üyeliği sona erecek.
Cumhurbaşkanının ilk turda değil, ikinci turda seçilmesinin, demokratik bir sonuç olacağını düşünüyorum. Cumhurbaşkanı’nın ikinci turda seçilmesi,  seçimler hakkındaki muhtemel spekülasyonları da boşa çıkartacaktır.  İlk turda, TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin kendi adayını göstermelerinin daha etik olacağı kanısındayım. Böyle bir tercih, Türkiye partisi olduğunu iddia eden  (özellikle BDP) siyasi partiler için de bir fırsat niteliğindedir.
Yerel seçimler öncesinde Türkiye’de hedefledikleri kaotik ortamı oluşturamayan, uluslararası derin odaklar ve Türkiye’deki bağlantıları,  Cumhurbaşkanlığı seçimini manipüle etmek için yeniden “algı” operasyonlarına başladılar maalesef. Cumhurbaşkanı adayı olabilecek isimler üzerinden farklı ve yanlı değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Bu isimlerden biri de Başbakan R.Tayyip Erdoğan.  Kamuoyunda en çok tartışılan konu ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda AK Parti’nin geleceği konusu. Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ANAP’ın,  Demirel’in Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ise DYP’nin dağılma ve siyaset sahnesinden kaybolmaları gibi AK Parti’de de benzer bir süreç yaşanır mı beklentisi? AK Parti’nin başına geçecek yeni isim, Tayyip Erdoğan’ın elde ettiği başarıyı elde edebilecek mi?
Açıkça ifade etmek gerekirse, “mevcut sistemde” Başbakan’ın Cumhurbaşkanı olmasını istemiyorum. Ve AK Parti tüzüğündeki üç dönem kuralının bir defaya mahsus (sadece genel başkan için) kaldırılması savunanlardanım.
Neden derseniz?
Başbakan Erdoğan, 17 ve 25 Aralık operasyonları sonrası, AK Parti’ye yönelik saldırılara neredeyse tek başına mücadele etti. Bir kez daha Ankara’da Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen İ. Melih Gökçek’in, Taksim-Gezi olaylarının aksine 17 Aralık'ta sessiz kaldığı eleştirilerine, “Başbakanımız bana kırılmakta haklı, o dönemde kendisini yalnız bıraktım” açıklaması Başbakan’ın yalnızlaştırma operasyonlarına verilebilecek en güzel örnektir.
Başbakan yerel seçim çalışmalarını, genel seçim havasına sokmuş ve neticede başarılı sayılabilecek bir sınav vermiştir. Eğer AK Parti’nin başında Recep Tayyip Erdoğan olmamış olsaydı, AK Parti’nin büyük bir sarsıntı yaşayacağını hatta bölünebileceği ve seçimlerde de kimilerinin beklentisi olan %35’in altında oy alabileceğini düşünenlerdenim.
Başbakan’ın 30 Mart’taki balkon konuşması ve geçtiğimiz günlerde yaptığı iddia edilen “Bu seçimden sonra sorumluluklar daha da farklı olacak. Protokol cumhurbaşkanı değil, terleyen, koşan, koşturan cumhurbaşkanı…”  ifadesi, kendisinin Cumhurbaşkanlığına aday olacağı beklentilerini güçlendiriyor. Bütün kamuoyu Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakıyor. Başbakan'ın son anda (kuvvetle muhtemel)   Türkiye'ye yine bir sürpriz yapacağını düşünüyorum.
Başbakan'ın Çankaya'ya çıkması durumunda, AK Parti’nin 2023 siyasi vizyonu (http://www.akparti.org.tr/site/akparti/2023-siyasi-vizyon) sekteye uğrayabilir ve bu da vatandaşta büyük bir hayal kırıklığına sebebiyet verecektir.
Sonuç itibariyle,  Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını, AK Parti’nin mevcut genel başkan yardımcılarından bir ismi aday göstereceğini düşünüyorum.  
Kazanan milletiniz ve demokrasimizin olsun. Seçilecek yeni Cumhurbaşkanının ülkemize hayırlı olması duasıyla.
Saadetle kalın dostlar…
(Bu yazı, ilk olarak 20 Nisan 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder