31 Mart 2016 Perşembe

Topyekûn Mücadele!...

29 Mart Salı günü, PKK’nın Avrupa’daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika Gazetesi’nde, KCK’nın silahlı kanadı HPG sorumlusu Murat Karayılan’ın: “Bahara girdik; eyaletler de artık destek sunmalıdır. HPG artık devreye girmeli. Ancak bu devreye giriş HPG’nin şehirlere girmesi biçiminde olmamalı. HPG, Kürt gençlerinin YPS adıyla örgütlenip şehirlerde yürüttüğü öz savunma direnişini dağdan destekleyecek" açıklamasına yer verildi.

Geçmiş yazılarımızda yapmış olduğumuz analizlerimizde,  bahar ile birlikte PKK’nın şehir merkezlerindeki hendek ve barikat stratejisine ek olarak, kırsalda bulunan militanlarının da bölgedeki askeri üs ve karakollara yönelik eylemlere yönelebileceklerini dile getirmiştik. Çatışmaları şehir merkezlerine indirgeme stratejisiyle hendeklere gömüldüğünü Murat Karayılan’ın “Hâlbuki bu şehirlerde bu düzeyde bir savaş yaşanmasına gerek yoktu”  (Aynı Karayılan,  21 Aralık 2015 tarihli, yine Yeni Özgür Politika Gazetesi’nde yayınlanan bir açıklamasında: ‘HPG’nin resmi bölük ve takımları şehre inmemiştir; böyle bir karar da yoktur. Fakat bu noktada uyarı yapıyoruz: Bu biçimde devam ederse, artık HPG’nin de dâhil olma durumu söz konusu olabilir. Hareketimizin yönetimi bugün bunu gündemine almıştır; tartışıyor... Çünkü eğer bu biçimde zulüm gelişir katliama dönüşürse, o zaman HPG de devreye girebilir’ diyerek HPG’nin şehir merkezlerindeki çatışmalara müdahil olabileceğini ima etmiştik ki 29 Mart’taki açıklamasıyla kıyaslandığında PKK’nın Karayılan şahsında düştüğü çelişkiyi de ortaya çıkarmıştır.) sözüyle itiraf eden PKK, 2016’daki ilk kırsal eylemini Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde bulunan Mermer Jandarma Karakolu’na bomba yüklü araçla düzenlediği saldırıyla gerçekleştirmiş, saldırıda üç asker şehit oluş, 23 asker de yaralanmıştı.

Suriye’yi Türkiye ile kıyaslayarak büyük bir strateji hatası yapan KCK, iç savaşın devam ettiği Suriye’de,  uzantısı PYD üzerinden elde ettiği kanton oluşumlara benzer oluşumlar hayali ve fantezisiyle başlattığı hendek ve barikat çatışmalarında darbe yemiştir. Halk nezdindeki desteğini de büyük bir oranda kaybeden PKK üst düzey yetkilileri, çatışmaları yeniden kırsal bölgelere yayarak kaybettiği prestiji elde etme uğraşındalar. Karayılan’ın 15 Ağustos 1984 Eruh baskını gerçekleştiren Agit kod Mahsun Korkmaz üzerinden “Egîd yoldaş, bir ruhtu, bir duruştu, bir komutanlaşma tarzıydı. Her şeyden önce başarı ve saldırı ruhunun sembolüydü. Bundan 32 yıl önce, 1984 yılının 15 Ağustosu’nda Egîd yoldaş komutasında 32 kişiyle bir yürüyüş başlatıldı. O zaman başlatılan bu mücadele, bir tarih yaratmış durumda. Bugün Egîd yoldaşın on binlerce askeri vardır. Milyonlarca insan onun çizgisini esas almaktadır” diyerek, terör örgütünü motive etmeye çalışması, PKK’daki çöküşün göstergesidir.

Yıllardır bir yandan terörle mücadele ederek bugünlere gelen Türkiye, bir yandan da eskiden kalma ırkçı-faşist zihniyetle de mücadele etmektedir, etmelidir de. 23-27 Mart tarihleri arasında Konya’da düzenlenen 14. Tarla Teknolojileri Fuarı’na davetli olarak katılan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Ziraat Bakanı Abdussettar Mecid, fuarda Kürtçe konuşacağı için tertip komitesi tarafından engellenmişti.

Olay sonrasında bir açıklama yapan Abdussettar Mecid, “Öncelikle protokol iyiydi ve biz gayet iyi karşılandık. Gümrük ve Ticaret Bakanı, Konya Valisi ile Tarım Bakanı yardımcısıyla daha öncesinden bir toplantı yapmıştık. O toplantıda Kürtçe konuştum. Konuşmam orada bulunan tercüman aracılığıyla Türkçe’ye çevrildi. Gerçekleşen toplantıda herhangi bir sıkıntı yaşanmadı ve verimli bir toplantı oldu. Aynı zaman da protokole uygun da bir karşılama da vardı” dedi. Olayı daha da vahimleştiren nokta; Gümrük ve Ticaret Bakanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı ve Konya Valisi ile gerçekleştirilen toplantıda Kürtçe konuşan Mecid’in, fuar tertip komitesi tarafından engellenmiş olmasıdır. Fuar tertip komitesinin bu tavrı, -hükümetin de temsil edildiği bir organizasyonda- neticesi itibariyle, hükümeti bypass ettirmiştir.

Seçmeli de olsa Kürtçe eğitim verilen, TRT KURDÎ kanalı üzerinden 24 saat Kürtçe yayın yapılan Türkiye’de, bir organizasyon için davet edilen yabancı bir yetkilinin anadili olan Kürtçeyle konuşmasına izin verilmemesi, devletin kendi uygulamalarıyla çelişmiyor mu?

Bugün Türkiye’nin güneyi Irak sınırları içerisinde, “Kürdistan Bölge Yönetimi” adıyla bir hükümet var ve bu hükümetle ilişkilerine -siyasi ve ekonomik özellikle de enerji alanında yapılan anlaşmalar- bakıldığında, resmen olmasa da Türkiye mevcut hükümeti tanıyor denilebilir.

Demokrasi ve insan hakları noktasında hatırı sayılır ilerleme kaydeden Türkiye ne yazık ki eskiden kalma bu sakıncalı zihniyet ile zorda bırakılmıştır. (PKK ve medyası, bu fırsatı kaçırmayacak, önümüzdeki günlerde bu olayı kendileri için bir propaganda malzemesi olarak kullanacaklardır.) Bu zihniyet, devlet kurumlarında hayatiyetini devam ettirmektedir. Türkiye’nin bu ve benzeri zihniyetlere fırsat vermemesi gerekir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder