19 Mart 2016 Cumartesi

Nevruz'un Kendisi Barıştır. Ama!...

Terör, Türkiye’nin kalbi Ankara'da kanlı ve acı yüzünü bir kez daha gösterdi. 37 ölü, 125 yaralı, bir ay içerisinde ikinci saldırı ve acı üstüne acı yaşayan Türkiye. Ankara'daki bombalı saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet,  yaralılara acil şifa ve milletimize sabrı cemil diliyorum.  Uluslararası şer güçler, Türkiye'deki maşaları üzerinden Türkiye'ye"Dünya beşten büyük değildir"mesajı vermeye çalışıyorlar. Rabbim, fitne ve fesat odaklarına fırsat vermesin inşallah.

Yaklaşan Nevruz Bayramı öncesi Kandil’deki KCK baronları, 21 Mart’ı kendilerine göre “Özgür Önderlik, Özerk Kürdistan ve Demokratik Türkiye” diye tarif ettikleri formülle adlandırıyorlar. 21 Mart’ta yeni bir aşamaya geçeceklerini ve bundan sonra yeni bir sürecin gelişip başlamasının ancak Türkiye’nin KCK’nın özerkliğini müzakere etmesiyle mümkün olabileceğini dile getiriyorlar.

Kandil’in açıklamasını talimat olarak gören HDP ise “Direnerek kazanacağız” -Bir yandan zavallı Kürtleri direniş adı altında ölüme gönderirlerken, diğer yandan kendileri sıcak evlerinde ve katlarında keyif çatmaya devam ediyorlar- sloganıyla 82 merkezde kutlama yapmayı planladıklarını, yine tüm dikkatlerin çevrildiği Diyarbakır’daki etkinliğin, 21 Mart’ta düzenleneceğini açıkladı.

Gündemdeki bir başka beklenti de bu yılki Nevruz’da Öcalan’ın mesajının okunup okunmayacağı yönünde. Öcalan’ın, geçmiş yıllarda okunan mesajlarını boşa çıkaran Kandil karşısında, yeni bir mesaj göndereceğini sanmıyorum. Devletin de böyle bir talebinin olacağını ya da buna izin vereceğini zannetmiyorum.

 2013 Nevruz’unda Diyarbakır’da okunan mesajında Öcalan: “Artık silahlar sussun fikirler konuşsun noktasına geldik… Ben bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğine diyorum ki, artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne çıkıyor” mesajı vermiş ancak PKK silahlı unsurlarını yurt dışına çıkarmayarak, “Çözüm Süreci”ndeacaba dedirten kafa karışıklığına neden olmuştu.

Öcalan, 2014 Nevruz mesajında, “Diyalog süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur” demiş,  devlet de çıkardığı bir kanunla, “Çözüm Süreci”ni yasal güvence altına almıştı. Bu yasal güvenceye rağmen, Kandil’in “bizden bağımsız hareket ediyorlar” diye adlandırdığı, PKK’nın gençlik yapılanması olan YDG-H’nin (YPS) şehir merkezlerindeki eylem ve faaliyetleri artarak devam etmişti.

2015 Nevruz’unda ise Öcalan: “Tarihi Dolmabahçe Sarayı’nda, hepimizce resmen ilan edilen on maddelik deklarasyon temelinde yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız.Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim” demiş ancak Öcalan’ın 21 Mart’taki mesajı okunmadan önce, yani 09 Mart 2015 tarihinde KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık; "Apo gelip kongreye katılmadan, görüşmeden silah bırakma söz konusu olmaz” açıklamasıyla, “Çözüm Süreci”nin sona ermesine neden olan fitili ateşlemişti.

Bugünkü şartlara bakıldığında: Evet, Öcalan devletin gözetiminde ama tam anlamıyla kontrolünde değil. Kandil, “Öcalan”  kozuna sarılıyor ama Öcalan’ın kontrolünde değil. HDP, “Kürtlerin özgürlüğü” palavrasını sloganlaştırıyor ama Kürtlerin kontrolünde değil. İşte problemin ana kaynağı da bu üç konu.

Yıllarca “Kürt mağduriyeti” üzerinden yaydığı propaganda ve “Olağanüstü Hal”in benzeri yanlış uygulamalar ve güvenlikçi politikaların da etkisi ile her 21 Mart, Türkiye’deki Kürtler için, “kurtuluş” bayramı olarak algılandı. Kutlama etkinlikleri bu minvalde düzenlendi.  Ne zamana kadar? 1990’lı yılların “kanlı” Nevruz kutlamalarına kadar.
1991 Nevruz kutlamalarında Türkiye genelinde çıkan olaylarda 31 kişi öldü.Üç güvenlik görevlisinin şehit olduğu 1992 Nevruz'unda Şırnak, Cizre, Nusaybin'deki kutlamalarda meydana gelen olaylarda resmi kayıtlara göre 73 kişi, yerel kaynaklara göre ise 94 kişi hayatını kaybetmişti. 1993 Nevruz'undaki sağduyu çağrıları, herhangi bir çatışmanın yaşanmamasında etkili oldu. 1994 ve 1995 Nevruzlarında, sokak aralarında lokal çatışmalar yaşanmakla birlikte, ölümlerin olmadığı kutlamalar düzenlenmiştir. 1995’ten günümüze kadar kutlanan nevruzlarda kitle ile güvenlik güçleri arasında zaman zaman gerginlikler ve çatışmalar yaşanmış olsa da ölümler yaşanmamıştır. Nevruz,Türkiye’de 1995 yılından itibaren resmi bayram olarak kabul edilmiştir.

Şehir merkezlerindeki hendek operasyonlarında halkı sokaklara indirmeyi başaramayarak beklediği sonuçları (kısa vadede) elde edemeyen, (çatışmaların uzaması, buna kırsal bölgelerdeki çatışmaların da eklenmesi ve sivil kayıpların artması durumunda, bölgedeki halk da devletten uzaklaşmanın yaşanacağı, batı bölgelerindeki Türk-Kürt ayrışmasını ise derinleştireceği endişesini taşıyorum ve bu endişem zayıf gibi görünse de ihtimal dahilindedir) PKK, sivil halkı güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirmek için Nevruz kutlamalarının kendileri için son fırsat olduğunu bildiklerinden, ellerindeki tüm imkânları sonuna kadar kullanacaklardır.  

(Bu yazı ilk olarak 15 Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder