26 Eylül 2014 Cuma

“KAN”DAN BESLENENLER!

Esed’in Suriye’deki zulmünün devam ettiği bir ortamda, Orta Doğu’daki IŞİD virüsünün zulmünden kaçan binlerce insan, yerlerini yurtlarını terk ederek mülteci durumuna düştüler.

Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu mülteciler Türkiye’ye sığındı. Evet, Orta Doğu’daki yangın, giderek daha da büyüyor. Savaşın en büyük kaybedenleri ise her zamanki gibi, çocuklar ve kadınlar oluyor.

Savaş demek, kan ve gözyaşı demek...

Savaş demek, açlık demek...

Savaş demek, sessiz çığlıklar demek...

Savaş demek, ölüm demek...

Ölümler üzerinden siyaset belirlemek ise fırsatçılıktır, acizliktir, zayıflıktır.

IŞİD’in her gün onlarca insanı katletmesini meşrulaştırmaya çalışan ve Türkiye’nin de bu ölümler üzerinden siyaset ve strateji belirlemesi gerektiğini söyleyen, sözüm ona akademisyenler, gazeteciler, stratejistler var. Var, var, var…

Akbabalığa soyunan bu cenah, AK Parti iktidarını köşeye sıkıştırmak adına, masum binlerce Kürdün ölümünü meşrulaştırmaya çalışıyor. Hızını alamayan bu çevreler, başını ABD’nin çektiği koalisyon güçlerinin IŞİD hedeflerine yönelik hava harekâtından rahatsız olmuşlar. Ve IŞİD’in PKK’yı bitirdikten sonra bu harekâtın yapılması gerektiğini dile getiriyorlar.  Koalisyon güçlerinin müdahalesi olmasay-mış, Türkiye’nin 40 yılda bitiremediği PKK’yı, IŞİD birkaç günde bitirebilecek-miş…

Yarabbi! Bu nasıl bir ruh halidir? Kavmiyetçilik taassubunda boğulanlar, nihayetinde beraberce yaşadıkları diğer halkların haklarına saldırmaya başlarlar.  

Ayın güruh, PKK tarafından zorla alıkonulan 13-15 yaşlarındaki çocukların, Şengal ve Kobani’de IŞİD militanlarınca öldürülmesinden duydukları memnuniyeti “PKK, bu zamana kadar topladığı tüm silahlı güçlerin çoğunu kaybetti” diyerek dile getiriyorlar.

Peki, sözüm ona PKK’yı bitiren IŞİD’in, Türkiye’ye saldırmayacağı ne malum?

Türkiye’yi, IŞİD ile PKK çatışmasını kendi lehine çeviremediği için eleştiriyorlar.  1990’lı yıllardaki PKK-Hizbullah çatışmasını ne çabuk unuttunuz? Türkiye'nin o dönemde PKK ile Hizbullah çatışmasına göz yumması çok büyük bir yanlıştı. Sonuçta, Türkiye olarak hepimiz kaybettik mi?

Türkiye aynı yanlışı, IŞİD'le savaşan Kürtlere karşı tekrarlamamalıdır, yoksa  kaybeden yine Türkiye olur. Tarih tekerrür eder, Türkiye sadece kendi ülkesindeki Kürtlere ile değil, tüm Kürtleri karşısına almış olur.  PKK'nın Türkiye'deki tüm Kürtleri temsil etmediği gerçeği gibi, PYD'de de Suriye'deki tüm Kürtleri temsil etmiyor. Algı denen bir şey var. Bugün, PYD’ye yönelik belirlenecek olumsuz bir tutum, Türkiye’nin Suriye'deki tüm Kürtlere yönelik aldığı bir duruş olarak algılanacaktır. 

Vizyon sahibi olduğunu iddia eden bu vizyonsuzlar,  KCK yetkililerinin; “IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırılarından sonra çözüm sürecinin bittiğini” dillendiren açıklamalarından da pek mutlu olmuşlar. Oysa KCK’nın “Çözüm Süreci bitti” şeklindeki bir açıklaması, bölge gerçekleriyle örtüşmüyor, bölge gerçeklerini yansıtmıyor. 

Suriye ve Irak’ta IŞİD ile çatışan bir PKK, Türkiye ile sıcak bir çatışmayı göze alamaz. Türkiye kamuoyu da biliyor ki ”Çözüm Süreci”nin sigortası Öcalan’dır. “Çözüm Süreci”nin geleceği ile ilgili olarak da Öcalan’ın belirleyeceği tavır önemlidir.

KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın “Öcalan bizim önderimiz. Biz bir önderlik hareketiyiz. Önderimize bağlıyız. Ama Türkiye adım atmadan önderlik ‘hayır savaşmayın’ nasıl diyecek ki? Diyemez. Dese bile savaşçılar bunu kabul etmezler. Biz savaşçıları zor tutuyoruz.” açıklaması, Öcalan’ı çözüm süreci konusunda etkilemeye yöneliktir. Daha açık bir ifadeyle Öcalan’a yönelik “örtülü” bir tehdittir.  Öcalan, Cemil Bayık’ı çok iyi tanır. Bayık’ın silahtan yana olduğunu da iyi bilir. Bunun idrakinde olan Öcalan, Cemil Bayık’ı kontrolünde tutmak için onu KCK Eşbaşkanı yaptı. Bakalım Öcalan, Bayık’ın bu tehditvari ifadelerine nasıl cevap verecek?

Kürt sorununun çözümünü istemeyen, Türkiye'yi sevdiğini iddia eden çakma terör uzmanları!


 Merak etmeyin, bu millet, siz ve sizin gibileri utandıracaktır!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder