30 Aralık 2015 Çarşamba

DTK’dan “Teslimiyet” Manifestosu!...

Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) olağanüstü kongresinin sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgeden aklı selim yerine, hendek ve barikat siyasetine -ne yazık ki- tam destek çıktı.  Bu da sivil Kürt siyasetinin PKK şiddetine teslim olduğu manasına geliyor. 

Sonuç bildirgesinin “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan” ile başlayan ifadesine dikkat edildiğinde,  bu tarz bir söylemin Kemalist çevrelerin alışılageldik “ulu önder Atatürk”  şablonunun bir versiyonu olduğu görülecektir. Kemalizm’i örnek alan seküler HDP,  Kandil’i yönlendiren üst akılların plan ve politikalarını gerçekleştirmek için “Apo ve Apoizm’i” kalkan olarak kullanmaya başlamış, bu ve benzeri ifadeleri, kendilerini maskelemek için kullanmaktadır. Bu tür söylemler, tabandan gelen halk tepkisini aza indirgemek için özellikle kullanılan söylemler olarak da değerlendirilebilir. Bu da halk nezdinde kendi meşruiyetini kaybeden HDP'nin gayri meşru söylem ve taleplerini maskelemek için geliştirdiği bir dildir. “Önder” olarak gördükleri Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda “silahlar sussun, fikirler konuşsun” çağrısına, “silah, hendek ve barikat” ile karşılık veren bir PKK ve PKK’nın kuyruğuna takılarak bu ortama zemin hazırlayan bir HDP! 

“Kuşkusuz ülkemizin sorunlarının çözümü derinlikli ve güvene dayalı bir müzakere temelinde Türkiye Büyük Millet Meclisi onayı ile gerçekleştirilmelidir” diyen bir akıl. Peki,  TBMM’yi sorunların çözümü için gören bu akıl, neden hâlâ PKK’nın “hendek ve barikat” stratejisine sahip çıkıyor? Ve yine, “Kürt halkının hukuki, siyasi ve statü talebi kabul edilmediği için Kürt halkı da kendi öz gücüne dayanan bir mücadele sürecine girmiştir” cümlesiyle sahiplenilmek istenen hendek siyasetinin, “siyasi statü” ile ne tür bir ilişkisi olabilir?

  -Siyasi statüyü, halk tarafından seçilmiş ve temsil rolünü üstlenmiş siyasetçiler kullanmıyor mu?  

-59 milletvekilli ile TBMM’de temsil edilen parti HDP değil midir?

-Bölgedeki üçü büyükşehir olmak üzere çok sayıdaki il, ilçe ve belde belediye başkanlıkları HDP’nin elinde değil midir?

-Belediye kontrolündeki araç ve gereçlerle hendek kazıp, barikat kurmak mı siyasi temsiliyettir? Kimse boş heveslere kapılmasın.  Tüm “meşru” taleplerin temsil mekânı TBMM’dir.

 “DTK olarak halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını ve halkımızın her alanda yürüttüğü bu haklı ve meşru direnişi sahipleniyor; Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının bu direnişlere katılmasını ve destek vermesini demokrasi ve özgürlük mücadelesi gereği olarak görüyoruz.” ifadeleri,  bildirgenin özeti mahiyetindedir. Ülke gündemini meşgul eden ve hâlihazırdaki  mevcut anayasaya aykırı olan; maddi-manevi, telafisi mümkün olamayacak mağduriyetlere yol açan, “şiddeti meşrulaştıran ve şiddete teşvik eden” bu sözler, alenen bir isyan çağrısıdır ve suçtur.  Ve bu çağrıyı “Türkiyelileşme” vaadiyle kurulan HDK-DTK felsefesine dayalı;  HDP içerisinde siyaset yapan, sivil (!) siyasetçiler yapıyor.

Bildirgede maddeler halinde sıralanan son bölüm, merkezi Kandil’de olan, PKK’nın kontrolü altındaki yazılı ve görsel meydanın tamamını sevk ve idare eden, “Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi”nin, Öcalan’ın 18 Ağustos 2010 Tarihli Avukat Görüşme Notu’nda açıklamış olduğu; altı ana maddeden oluşan  (Siyasi Boyut, Hukuki Boyut, Ekonomik Boyut, Kültürel Boyut, Öz Savunma Boyutu, Diplomasi Boyutu) “Demokratik Özerklik” projesinin detaylandırılmış şeklidir.

(Detaylı bilgi için: KCK’nın ‘Demokratik Özerklik’ Aldatmacası-I http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2015/08/kcknn-demokratik-ozerklik-aldatmacas-i.html  ve KCK’nın ‘Demokratik Özerklik’ Aldatmacası-II  http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2015/08/kcknn-demokratik-ozerklik-aldatmacas-ii.html  linklerine bakılabilir.)

Açıklanan sonuç bildirgesi sonrasında, BBC Türkçe servisine konuşan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Selma Irmak,  bildirgedeki “özerk bölgeler oluşturulması” çağrısının ayrılık anlamına gelmemesi gerektiğini ifade ederek büyük bir çelişkiye düşmüştür.  Irmak, “Şu an hendeklerin arkasında çok büyük bir öfkeyle, kızgınlıkla mücadele eden ve artık kopuşu da tartışmaya başlayan gençler konuşmaya başlayacak” diyerek, Türkiye’yi açıktan tehdit etmekten de geri kalmamıştır. Selma Irmak’ın kimi açıklamaları, “DTK Sonuç Bildirgesi”yle zıtlıklar içermektedir. Dolayısıyla, uluslararası  istihbarat örgütlerinin kontrolünde çok başlı bir yönetim sergileyen Kandil’den sonra, HDK bileşenlerinde de çok başlı bir yönetimin varlığı gün yüzüne çıkmıştır.

DTK’nın sonuç bildirgesi olarak açıkladığı şeyin, aslında KCK tarafından hazırlanan bir metin olduğu aşikârdır. 

Başta HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş olmak üzere, çok sayıda HDP’linin Kandil’in dayattığı “özyönetim, hendek ve barikat” stratejisinin anayasal suç olduğu bile bile meşrulaştırma çabalarına girmesi sonrasında haklarında hazırlanan savcılık iddianameleriyle, “sivil siyasetin de önü kesiliyor” bahanesiyle kendileri için yeni bir mağduriyet söylemi oluşturmayı amaçlamaktadırlar. Devletin, HDP’nin bu kirli oyununa gelmemesi gerekir.

Sonuç olarak, “Özyönetim, hendek ve barikat stratejisi inadı, HDP ve Kandil’de bölünmelere sebebiyet verebilir. Bölünmelerin Türkiye ve Kürtler açısından ne tür sonuçlar doğuracağını şimdiden kestirmek zordur, bekleyip görmek lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder