21 Temmuz 2015 Salı

Terörün Kanlı Yüzü!...

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti teşkilatlarına “Seçime hazırlıklı olun” talimatıyla birlikte, Türkiye gündemini ilk sırasına yeni hükümet kurma arayışları değil, olası muhtemel bir erken seçim meşgul etmeye başlamışken Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde sivilleri hedef alan bombalı saldırıyla, yıllardır yüz yüze kaldığımız terörün acı ve kanlı yüzüyle maalesef bir kez daha yüzleştik. Suruç’taki menfur saldırıda 31 vatandaşımız öldü 100’den fazla vatandaşımız da yaralandı.

Terör, etki alanı geniş olan ve insanlığı tehdit eden uluslararası bir sorundur. Terörün ne dini, ne de kimliği vardır. Terör her yerde terördür. Bu vesile ile Suruç’ta sivillere yönelik düzenlenen bombalı saldırıyı kınıyor ve lanetliyorum.  Bu saldırı ile Türkiye, Orta Doğu’daki savaş ortamına sürüklenmek isteniyor.

9 Temmuz 2015 tarihli, "Erken Seçim Gerekli mi?" başlıklı yazımızda, "Türkiye’nin “Yeni anayasa, Çözüm Süreci, Suriye ve Orta Doğu, AB ile ilişkiler ve ekonomik istikrar gibi çözüm gerektiren sorunları varken... yakın zamanda yapılacak bir erken seçim lüksü yoktur…" derken, bu ve benzeri olaylara dikkat çekmeye çalışmıştık.

19 Temmuz 2015 günü, Fırat Haber Ajansı ANF’ye verdiği demeçte: "Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve bilincini de geliştirmeli. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmeli. Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli..." diyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın açıklamasından bir gün sonra PKK, Adıyaman Kömür beldesi Kurk ve Derinsu mevkilerinde arama tarama faaliyeti yapan güvenlik güçlerine yönelik düzenlediği silahlı saldırıda bir askeri şehit etmiş, iki askeri de yaralamıştır. “Barış” kelimesini ağızlarından düşürmeyen, “Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve bilincini geliştirmeli” diyen Cemil Bayık’ın düşünce yapısı ile bu ülkeye “çözüm” gelmez.

Suruç’ta meydana gelen patlamadan hemen sonra, Orta Doğu’da emperyal güçlerin taşeronluğunu yapan KCK, “Bu katliamdan birinci derecede IŞİD'i destekleyip büyüten AKP Hükümeti sorumludur. Bu gençlerin katili doğrudan AKP hükümetidir. AKP'nin Kürt düşmanlığı temelinde IŞİD’le kurduğu ilişkiler ve ittifak bu katliamı ortaya çıkarmıştır” diyerek, her zaman yaptığı gibi kolaycılığa kaçmış,  Türkiye’ye yönelik düşmanlığını bir kez daha tescil ettirmiştir.

Bir hafta önce katıldığı bir televizyon programında “PKK silah bırakmalıdır” diyen  HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş, Suruç’taki patlamaya ilişkin yapmış olduğu yazılı açıklamada, “Halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir. Parti binalarımıza giriş çıkışlar, toplu eylem ve etkinliklerin yapıldığı yerler mutlaka özel olarak güvenliği sağlanan yerler haline getirilmelidir”  akıllara ziyan sözleriyle, provokasyonlara zemin hazırlamıştır. Nitekim 20 Temmuz gecesi, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde polis noktalarına yönelik saldırılar düzenlenmiştir.

IŞİD, Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen Batı’nın bir projesidir. Batı’nın Orta Doğu’da PKK ile kurduğu stratejik ortaklık da bu projenin devamı olan bir projedir. Türkiye Orta Doğu’daki ateş çemberine çekilmek istenmektedir.

Ortada bir facia varken, kan ile beslenen kimi çevreler, acı üzerinden siyasi kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Suruç'ta yaşanan bu acı üzerinden siyasi hesap gütmek namertliktir, alçaklıktır. Bu nasıl bir halet-i ruhaniyedir ki ortak acılarımız bile "ötekileştirilmeye" çalışılıyor, yazık, çok yazık...

Suruç’taki bu elim olay, 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’da meydana gelen ve 52 vatandaşımız ölümüne, 146 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan patlamalar öncesindeki istihbarat zafiyetini bir kez daha açığa çıkarmıştır.

Suruç'taki olay partiler üstü bir vakıadır. Provokasyonlara mahal vermemek adına, TBMM'de temsil edilen siyasi partiler, vakit kaybetmeden bir an önce ortak bir kınama metni yayınlamalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder