11 Ekim 2014 Cumartesi

EMRE USLU, ÇOK ŞEY BİLİR AMA…


Uzun zamandır sessizliğini koruyan Emre Uslu, 09 Ekim 2014 tarihli yazısında, “Uzun süredir çözüm süreciyle ilgili konulara girmemeye çalışıyorum. Çünkü sürece ilişkin en küçük eleştiri ‘savaş çığırtkanlığı’, ‘ölü sevicilik’ olarak nitelenip, sürecin yanlışını gösterenler linç edilmeye çalışılıyor. Bu sürece ‘amansız barış süreci’ diyen bir gazeteci güruhu Yeni Mahalle’den aldıkları direktifle sürece ilişkin en küçük eleştiriye linç kampanyasıyla karşılık verdi hep.” diyerek, Türkiye’de yaşanan son olaylarla ilgili memnuniyetini gösteren düşüncelerini ifade ediyordu.

Evet, Emre Uslu hep savaş çığırtkanlığı yaptı.

İşte kanıtları, buyrun.

“Eğer PKK'ya gaz verip ortaya dökülmesini sağlayarak PKK'nın askeri operasyonlarla bitirilmesi gibi bir projenin parçası değilseniz, devleti yanlış okuyorsunuz. Bugünkü devlet otuz yıldır PKK'nın varlık sebebini bir iktidar aracına dönüştürmüş ve çocukların ölümü üzerinden iktidar oyunu oynayan devlet değil artık. Devletin elindeki imkânlar, teknolojik kapasite, stratejik düşünce gücü, uluslararası konjonktür de farklı. Dolayısıyla düne ait bir düşünceyi tekrarlayıp devlet PKK'yı askerî olarak yenemez diyerek yanlış yapıyorsunuz. Olan, sizin yanlışınızı önemseyip gaza gelerek savaşı kızıştıran PKK'ya katılmış gariban Kürtlerin çocuklarına oluyor. Çok net söylüyorum, mevcut strateji devam ettirilirse, PKK önümüzdeki bahar döneminde yok edilir.” ( Taraf Gazetesi 02 Kasım 2011)  diyordu. 

PKK ile silahlı mücadele, Emre Uslu’nun temennisi doğrultusunda devam etmiş ama PKK yok edilememişti.

 “Ramazan ateşkesi kapıda mı?” başlıklı yazısında ise, “Son dönemde PKK sorunu konusunda gözümüzün önünde ama bizden kaçırılan bir süreç işliyor. Toplumsal tepkileri ölçmek için sondajlar yapılıyor… Kamuoyunun tepkilerini anlamak için sondaj faaliyetleri başladı. Bu faaliyetler kapsamında ‘PKK barış ilan edecek’ türünden haberler mayıs sonundan itibaren verilmeye başladı. Kamuoyunu hazırlayacak sondaj faaliyetleri hazirandan itibaren hızlandı…” (Taraf Gazetesi 04 Temmuz 2012) diyerek, barışın görüşmelerle gelmeyeceğini,  PKK ile silahlı mücadelenin devam etmesi gerektiğini savunuyordu.

İçişleri Bakanlığı’nın, 2012 yılındaki operasyonlarla ilgili raporu şöyleydi:  "Yılın ilk 9 ayında Türkiye kırsalı ve Kuzey Irak'ta düzenlenen operasyonlarda 970 terörist öldürüldü, 174'ü teslim oldu. Örgüt üyesi, milis, sempatizan ile örgüte yardım yataklık eden 6 bin 300 kişi PKK /KCK soruşturmalarında gözaltına alındı. Operasyonlarda, toplam 300 kilo RDX (C-4, A-4 plastik patlayıcı) ile 2 ton 900 kilogram el yapımı patlayıcı ele geçirildi. Kara ve hava harekâtlarıyla PKK'daki 5 bin 500 - 6 bin dolayında olan eleman sayısı 4 - 4 bin 500'e geriledi."

2012 yılında güvenlik güçleri ile PKK arasında yaşanan çatışmalarda çok ağır bir bilanço çıkıyordu. Bu ağır bilançoya rağmen bu ülkenin beklediği barış bir türlü gelmiyordu.

Uslu, bir başka yazısında yine,  “Yani sizin anlayacağınız, biz bu “müzakere sürecine” 2010’da geçtik ama bir sonuç çıkmadı. Bunlar Öcalan’ın klasik alan açma hamleleri. Öcalan sürece format attı her şey sıfırdan kurulacak. Bundan barış çıkmaz.” (Taraf Gazetesi 18 Eylül 2013) diyerek, bu ülkeye barışın gelmemesi yönündeki temennilerini bir kez daha yineliyordu.  

Emre Uslu da savaş yanlısı, kan emici ağa babaları da biliyorlar ki Türkiye 1984’ten 2012’ye kadar (yaklaşık 30 yıl) PKK’yla,  Bay Uslu’nun da önerisi olan silahlı bir mücadeleyi sürdürdü. Eğer silah ile çözüm gelseydi, biz bugün “Çözüm Süreci”ni konuşmazdık.

O dönemki yanlış uygulamalar ve teşhisler sebebiyle kendi vatandaşını kendisine düşman ettiren devlet aklı, nihayet 2012 sonlarında yeniden kendisiyle yüzleşme cesaretini göstererek,  bölge halkını kucaklamayı denedi. Bu süreci sürekli olarak sabote etmeye çalışan Türkiye düşmanları ise çözüm ve barışı engelleyecek fırsatları değerlendirmek için tüm imkânlarını seferber ettiler.

OHAL’in devam ettiği dönemde, olağanüstü şartlar altında yaşayan bölge halkı,  köyleri, malları, hayvanları yakılarak, zorla köylerinden uzaklaştırıldılar. Nereye?  İşsiz, aç susuz kaldıkları, kendilerine “PKK’lı terörist “muamelesinin yapıldığı Türkiye metropollerinde yaşamaya mecbur edildiler.

Köy yakmalardan sonra Türkiye’nin büyükşehirlerinde yetişmek zorunda kalan bu kuşak, kendisine haksızlık yapıldığını düşünerek, devlete küskün büyüdü, intikam düşüncesiyle yetişti.

Bu olumsuzlukları yazmayan Emre Uslu ve avenesi, hep kolaycılığa kaçtı, savaş ve çatışma üzerinden gündem belirlemeye,  kangrenleşmiş bu sorunu çözmeye kalkışan yeni devlet anlayışına hakaret etmeye, devleti tahkir etmeye devam etti.

Emre Uslu o dönemleri yaşamadı, ama çok iyi bilir.

Emre Uslu, sorunun çözümünün bölge insanın kalbini kazanmaktan geçtiğini de bilir.

Emre Uslu, İngiltere ile IRA arasında bir asır devam etmiş silahlı çatışma ile gelmeyen barışın, müzakere ile geldiğini de bilir.

Emre Uslu, dünyanın hiçbir yerinde çatışma, kan ve gözyaşıyla barışın gelmediğini de bilir.

Emre Uslu, Kürt düşmanlığı yapmanın Türkiye’ye barış ve huzur getirmeyeceğini de bilir.

Emre Uslu,  yeni bir çatışmanın bedellerinin çok ağır olacağını ve Türkiye’nin bölünmesiyle nihayetleneceğini de bilir.


Emre Uslu, çok şey bilir ama Türkiye toplumunun,  inadına barış, huzur ve kardeşliği haykırdığını bir türlü bilmek istemiyor. Çünkü bunu bilmek, onu rahatsız ediyor,  beklentilerini boşa çıkartıyor.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder