9 Nisan 2016 Cumartesi

Düşler Ülkesi!...


Taşındım bu dünyadan,
Emanet ne varsa hepsini toplayarak,
Arkamdan bir tutam bile bırakmadan…
Gözyaşlarım, acılarım ve yüreğime kalın dedim, siz gelmeyin!
Dediysem de bırakmadı hiçbirisi.
Ellerime, ayaklarıma, omuzlarıma…
Tutunabildikleri her yere tutundular.
Onlar da geldiler benimle…

Uzun uzun baktım misafir olduğum geçmişime…
Ve gözlerimi kapatarak attım ilk adımlarımı,
Geçmiş için sona, gelecek için yeni bir başlangıca…
"Hoş geldin” dedi, düşler ülkesi pembe rengiyle.
Artık her köşesi bana aitti ve hayalini kurduğum ne varsa,
Bir bir gerçekleşiyordu düşler ülkesinde…

Bir tuhaflık vardı.
İstemeden benimle gelen,
Gözyaşlarım, acılarım ve yüreğim,
Sessizce bir kenarda oturmuş bekliyorlardı.
Aldırış etmeden, koştum gökkuşağı renkli dönme dolaba.
Sonra kelebeğin kanadında özgürce uçarak,
Kondum hayalimdeki Sevgili’nin omuzuna.

Dere tepe, beraberce gezdikten sonra bir adım kalmıştı.
İşte dedim, işte burasıydı benim dünyam.
Taşındığım ülkemde, her şey hayal ettiğim gibi,
Dahası, hayal edemediklerim de emrimdeydi…

Bir anda, pembe yerini önce griye, sonra yavaş yavaş karanlığa bıraktı.
Özlem duyduğum her şey hareket emiyor, hiçbirisi beni duymuyordu.
Kelebek bir oka, gökkuşağı rengindeki dönme dolap bir fırtınaya,
Dere tepe, bir boşluğa dönüşmüştü…

Durun dedim, durun!
Burası benim ülkem, yıkmayın, yıkılmasın!…
Bir çıkmazın içindeyken beni bırakmayan
Gözyaşlarım, acılarım ve yüreğim,
Omuzuma dokunarak: “Uyan” dedi.
“Uyan! Aç gözünü,  biz hakikat, onlar ise sadece tatlı bir düş”…

Memdoğlu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder