25 Kasım 2015 Çarşamba

PKK’nın Hendek Stratejisi ve Yeni Türkiye!...

PKK-KCK liderleri, son on yılın hemen her yaz veya kışı için, “mücadelemizin finali olacak” beyanatları verirler (merak edenler, örgüt liderlerinin son on yıldaki açıklamalarına bakabilirler). Bu ve benzeri açıklamalar, hem PKK’nın dağ kadrosunu yeni eylemler için, hem de örgütünün cephe faaliyetlerini yürüten milis güçlerinin moral ve motivasyonunu yükseltme amaçlıdır.

Geçtiğimiz hafta içerisinde PKK liderlerinden Duran Kalkan ve Murat Karayılan bu minvalde açıklamalar yaptılar. PKK’nın yayın organlarından Med Nuçe Televizyonu’na konuşan Duran Kalkan, "Gerçekten de final düzeyinde bir büyük mücadele yaşanıyor. Önümüzdeki kış dönemi böyle büyük bir mücadeleye sahne olacak. AKP kendisine verilen görev ve faşist kültürel soykırım siyaseti çerçevesinde bizi halk olarak, hareket olarak imha ve tasfiye etmek için her türlü saldırısını yürütecek" dedi. Duran Kalkan benzer bir açıklamayı 2011 yılı Mart ayında, “Kürt halkının kaderini seçim değil, yürüttüğü mücadele, ayaklanma, isyanı, serhıldanı, devrimi belirleyecek” diyerek dile getirmişti.

Duran Kalkan’ın açıklamalarının en dikkat çekici noktası, mahalle ve sokak aralarında sürdürdükleri hendek savaşlarını Türkiye metropollerine taşımak istemesidir. Duran Kalkan, "Türkiye metropollerindeki devrimci demokratik güçler destek vermeli; Adana'da, Mersin'de, Antep'te, Çukurova'da, İstanbul'da bu destekler büyümeli” ifadeleriyle de hendek savaşını Türkiye metropollerine yayma talimatı vermiştir. Duran Kalkan’ın bu talimatının ardından, Adana merkez Seyhan ilçesindeki Şehit Özer Özkaya Polis Merkezi’ne bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmesi oldukça manidardır.  

Murat Karayılan ise Bu kış bizim için önemli bir kış dönemi olacak. Böyle görünüyor. Çünkü düşmanımız AKP, kış imkânlarından yararlanıp saldıracaktır, saldırıyor. Kuşkusuz buna karşı devrimsel hamlemizi geliştireceğiz” diyerek, benzer nitelikte açıklamalar yaptı.

PKK liderlerinin bu manadaki açıklamaları, kendilerinin beslendiği kaynağı kurutmamak adına zavallı gençlerin kanları üzerinden beslenmek, masum annelerin ocaklarına ateş düşürmek istemelerindendir.

Suriye’de devam eden iç savaş nedeniyle oluşan otorite boşluğundan faydalanan KCK’nın Suriye yapılanması olan PYD’nin kendi kontrolü altında özerk bölgeler ilan etmesi, (7 Haziran seçiminde oluşan siyasi tablo ile birlikte ki bu tablo 1 Kasım seçimiyle bozulmuş oldu) Kandil’in gözlerini kararttı. Kandil, Suriye’deki kanton oluşumları Türkiye’de de oluşturabileceklerini düşündü. Acı olan sözüm ona sivil siyaset üretmesi gereken HDP ve yöneticileri de Kandil’in kuyruğuna takıldılar. Oysaki Türkiye, Suriye değildi. 2015 yılı içerisinde Türkiye’de güçlü bir hükümet olmasa da yıllardır terörle mücadelede tecrübeli bir devlet geleneği hâkimdir.

PKK “özerklik” hedefine ulaşmak için, çözüm sürecini sonlandırdı ve kırsal alandaki silahlı faaliyetlerini sokak aralarına indirgeyerek hendek savaşlarından medet umdu. Kendi iradesini PKK’ya teslim ederek “özyönetim” sarmalına kapılan HDP’ ise çatırdamaya başladı. Kurulduğu andan itibaren iskelesiz (!) bir çatı hüviyetine bürünen HDP içerisindeki sosyalist kesim ile muhafazakâr kesim arasındaki doku uyuşmazlığı gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu uyuşmazlık HDP milletvekillerinin Başkanlık sistemi hakkındaki açıklamalarına yansımaktadır.

1 Kasım sonrası yeni Bakanlar Kurulu açıklandı, hayırlı ve uğurlu olsun. Ancak yeni Bakanlar Kurulu’nun hazırlanmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirleyici olduğu gözlemlenmektedir. Bakanlar Kurulu’nun Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması; fiili olarak devam eden Başkanlık sisteminin resmileşmesi anlamı taşıyor.

Bir sistem ve yönetim karışıklığına düşmemek adına,  ilk icraat olarak 12 Eylül askeri cuntasının ürünü olan 82 Anayasası’nın ivedilikle sivil, katılımcı ve özgürlükçü bir formata kavuşturularak, Türkiye’nin anayasal çehresinin temizlenmesi gerekmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder