27 Ağustos 2015 Perşembe

MHP’nin Siyasi Manevraları!...

7 Haziran’dan sonra çıkan siyasi tablodan bir koalisyon hükümeti çıkar mıydı? Bence evet. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte, AK Parti’nin yapılacak erken seçimde kendisini, yeniden ve tek başına iktidara gelebileceğine inandır(ıl)mış olmasıdır.

Siyasi literatürümüze  “istikşafi görüşmeler” tabirini dâhil eden AK Parti’nin CHP ile gerçekleştirdiği görüşmeler, kamuoyunda hükümetin kurulabileceği yönünde beklentilerin oluşmasına neden oldu. Bir ay boyunca bol çay içmeyle geçen karşılıklı görüşme trafiği.

Sonuç? 1 Kasım’da yine sandık başına.

1999 genel seçiminde TBMM, bugünkünden çok daha farklı ve renkli bir tablo ile karşı karşıya kalmıştı. DSP 136, MHP 129, FP 111, ANAP 86, DYP 85 ve bağımsızlar da 3 sandalye kazanmışlardı. Hükümet kurma görevi dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından seçimden 1. parti olarak çıkan DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e verilmişti.  MHP yöneticilerinin dahi beklemediği bu seçim başarısı Bahçeli’yi koalisyon alternatiflerinin kilidi konumuna getirmişti.

Kamuoyundaki beklentilerin aksine, Demirel’in de devreye girmesiyle, medya, sermaye ve  -açık açık ifade edilmemiş olsa da- askerin beklentisi DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinden yanaydı.  Bahçeli’nin “FP ile DYP’nin bu dönem dinlenmeleri lazım” çıkışı, düşünülen koalisyon hükümetinin kısa bir zamanda oluşturulabileceği yönündeydi.

DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit’in tarihe “Rahşan Hanım krizi”  olarak geçen ve MHP’ye ithafen söylediği “Eli kanlı katillerle hükümet kurulmasını içimize sindiremeyiz” çıkışıyla, her şey altüst olmuştu. Bahçeli’nin, Rahşan Hanım’ın “özür dilesin” şartına Rahşan Ecevit’in, ”MHP’yi kastetmedim”  yanıtı ve askerin de devreye girmesiyle kriz aşılmış, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kurulmuştu.

1999 genel seçim sonucunda DSP’ye kucak açan Sayın Bahçeli, 7 Haziran seçimi gecesi, partisinin içerisinde yer almadığı muhtemel koalisyon seçeneklerini sıralamış, “Böyle bir koalisyon içerisinde MHP şerefi ve haysiyetiyle, ilkeli ve dürüst davranışıyla çok güzel ve mecliste denetimi görev alan bir ana muhalefet görevini almaya hazırdır. Bunların hiçbirisinden sonuç alınamıyorsa, en erken seçim ne zaman olacaksa o zaman da seçim olur”  sözleriyle muhtemel bir AK Parti-MHP koalisyon seçeneğini ortadan kaldırmış oldu.

Başbakan Davutoğlu’nun kendisiyle gerçekleştirdiği koalisyon görüşmelerinde de çok sert bir tutum sergileyen Bahçeli, dört şartlı kırmızı çizgileri ile tüm koalisyon çabalarını boşa çıkardı.

Bahçeli, “AKP’nin en uygun koalisyon partneri hiç kuşkusuz HDP’dir. Bu iki partinin toplam milletvekili sayısı 338 olup süreçle ilgili hedef ve politikaları hayata geçirmek yeterlidir” sözüyle bu ortamda ironi yapmayı da ihmal etmedi.

Başbakan Davutoğlu’nun hükümet kurma görevini iade etme ihtimali belirdiğinde Sayın Bahçeli, “MHP oluşacak seçim hükümetine katılmayarak herhangi bir üye vermeyecektir. Türkiye seçimlerin tekrarlanmasıyla karşı karşıya kalmıştır. 45 günlük sürede hükümet kurulamadığı takdirde, Cumhurbaşkanı’nın sorumluğu aktif hale gelecektir” sözleriyle dikkat çekti.

Bahçeli, yapmış olduğu siyasi manevralarla AK Parti’de gedik açmaya hazırlanırken, seçim hükümeti için kendisine gelen bakanlık teklifine “evet” diyen Tuğrul Türkeş, Bahçeli’nin MHP’sinde büyük bir gedik açmıştır. Tuğrul Türkeş, vermiş olduğu cesur karar ile Bahçeli’nin muhtemel “AK Parti HDP ile hükümet kurdu” argümanını boşa çıkarmıştır.

Sayın Bahçeli!

Sadece muhalefet olsun diye, halktan yüzde 52 oy almış ve Türkiye’nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanına, “Erdoğan haysiyetli değildir. Ailesi ve şahsından başka kimseyi düşünmemektedir” diyerek hakaret etmeniz, MHP terbiyesi ve ilkelerine aykırı değil midir? Yine Başbakan Davutoğlu’nu tahkir etmeniz, ne size ne de MHP’ye bir şey kazandırmaz, aksine kaybettirir.

Peki, 1 Kasım’da mevcut siyasi tabloda bir farklılık olur mu? Mümkündür, çünkü burası Türkiye! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder