26 Mayıs 2015 Salı

Erdoğan’ın Farklılığı!...

Geçtiğimiz yılın ağustosunda ilk defa halk tarafından Cumhurbaşkanı olarak seçilen Recep Tayyip Erdoğan: “Ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım” dediğinde, Sayın Erdoğan’ın nasıl bir “farkındalık” oluşturacağını tüm Türkiye gibi biz de merak etmiştik.

Acaba diyorum? Sayın Cumhurbaşkanı’nın “farklı olacağım” dediği şey, seçim meydanlarına inmek miydi?  AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ekibine âdeta “siz bu işi bilmiyorsunuz, ben olmadan AK Parti seçim kazanamaz” demek miydi?

Bir siyasetçi için en büyük zorluk, bir başka siyasetçinin gölgesi altında politika yapmaktır. Sayın Başbakan da Cumhurbaşkanı’nın gölgesi altında meydan meydan dolaşarak seçim kazanmaya çalışıyor.

Abdülkadir Selvi, 25 Mayıs 2015 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde: “Önceki seçimlerde AK Parti'ye oy veren ama şimdi partisi ile ilişkisini sorgulayan kitle yeniden kazanılmazsa, Türkiye 8 Haziran sabahı koalisyon hükümetine uyanma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir” diyor. Selvi’ye bu tespiti yaptıran sebepler nelerdir? Selvi’nin gördüğü bu sorunları AK Parti yönetimi görmedi/göremedi mi?

Yaklaşan seçim nedeniyle, MHP’ye kayması muhtemel milliyetçi oyları muhafaza adına kullanılan dil ve söylemler, geçmişte AK Parti’ye oy vermiş büyük bir kesiminin AK Parti’ye şüphe ile bakmasına, AK Parti ile aralarındaki gönül köprüsünün yıkılmasına neden olmuştur. Cumhurbaşkanı dâhil, AK Parti’li çoğu siyasetçi, geçmişte “Kürt Sorunu”nun çözümü için gösterdikleri iradeyi, seçim çalışmaları kapsamında gösterememişlerdir.

Evet, Sayın Erdoğan, kendisinin onayı olmadan AK Parti’nin politika ve siyaset üretmesine izin vermeyerek farklı bir Cumhurbaşkanı olduğunu göstermiştir.

Neydi bunlar?

-15 Mart 2015 tarihinde Balıkesir’de sarf ettiği “Şimdi varsa bakıyorsun; Kürt sorunu. Kardeşim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir şey yok” sözü ile başlayan çıkışı,

-AK Parti Hükümeti’nin Çözüm Süreci içerisinde, HDP ile ortak Dolmabahçe deklarasyonuna karşı olduğunu açıklaması,

-Yine Çözüm Süreci kapsamındaki “İzleme Heyeti” için “İzleme Kurulu’na karşıyım” demesi.

-Aday belirleme aşamalarında kendisine ait olduğu iddia edilen listelerin gözetilerek parti teşkilatlarının devre dışı bırakılması.

-HDP’nin seçim bildirgesine Diyanet’i kaldıracağı vaadine karşılık, Diyanet’in bastırdığı Kürtçe Kur’an mealiyle cevap vermeye çalışmasıyla  (ki Kur’an’ı Kürtçe mealden okumak isteyen bir Kürt, 1994 Yılında A. Varlı’nın kendi gayretleriyle basımını gerçekleştirdiği meale zaten ulaşabiliyor) zirve yapmıştır.

13 yıllık iktidarı döneminde (özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde) birçok konuda Türkiye’ye çağ atlatan AK Parti,  insana yatırımın kapısı olan eğitim sistemindeki başarısızlığıyla sınıfta kalmıştır.  Yol ve köprü için kullanılan “Onlar konuşur, AK Parti yapar” sloganının “eğitim sisteminde” karşılığı yoktur maalesef…

Siyasi partilerin seçim propaganda çalışmalarında kullanıldıkları dil, seçim hazırlıklarından ziyade, savaş hazırlıklarını andırıyor.  Siyasetçilerin kullanmış olduğu dil ve üslup, birbirini ötekileştiren, toplumu kamplara ayrıştıran ifade ve söylemlerle dolu. 

Sayın Cumhurbaşkanı’nın “baldıran zehiri” içmeyi göze alarak inşa etmeye çalıştığı kuleyi, yine kendi eliyle yıkmaya çalışmasını anlayamıyoruz.

AK Parti’nin, 7 Haziran’da “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma” riskiyle karşılaşabileceği endişesini taşıyanlardanım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder