3 Mart 2015 Salı

Nihai Barış İçin Somut Bir Adım!

“Tarih boyu İslam Milleti’nin en buhranlı günlerini yan yana durarak atlatan Türklerle Kürtler, Cihan Harbi’nde de omuz omuzaydı. Daha önce Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde İslam ümmetinin ve Türklerin önünü açan Kürtler, Osmanlı’nın son günlerinde de Ruslara karşı cihat edip,  işgale engel olmuşlardı. Ancak, bu cihadı yükselten isimlerden bazıları Cumhuriyet’in kurulmasından sona idam edildi, bazıları sürgüne gönderildi” der “Kemal Paşa ve Kürdler” kitabının yazarı Cemal Toptancı. Toptancı bu ifadeleriyle bin yıllık Türk ve Kürt ittifakını özetlemiştir âdeta.

Konjonktürel gelişmelerle birlikte bölgemizde yaşananlar ve değişen dünya şartları, Orta Doğu’da Türkler ile Kürtlerin ittifakını zorunlu kılmıştır.

15 Şubat’tan önce yapılacağı planlanan ama Kandil’in ayak diretmesiyle geçtiğimiz Cumartesi Dolmabahçe’deki Başbakanlık resmi konutunda, hükümet ile HDP İmralı heyeti tarafından okunan ortak metin, (Devlet ile Kandil’in mevcut çatışmasızlık durumundan yana olduklarını teyit ediyor) tarihe geçecek somut bir adımdır. Bu girişim, barış karşıtlarının tüm engelleme girişimlerine rağmen, “Çözüm Süreci”nde sona yaklaşıldığının habercisi niteliğindedir.

Genelde devleti, özelde ise iktidarı ihanetle suçlayan kesimler ile muhalefet kültüründen yoksun muhalefetimiz, bugüne kadar “Çözüm Süreci”ne alternatif oluşturabilecek hiçbir öneri getirememişlerdir.

Dolmabahçe açıklaması sonrası PKK’nın kuvvetle muhtemel Mart ayı sonları-Nisan ayı başlarında Kandil’de kongreye gideceğini düşünüyorum. Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, kongre sırasında çok sert tartışmaların yaşanacağı muhakkaktır.

Öcalan’ın; PKK’ya “Türkiye’ye yönelik silahlı faaliyetlerine son verme” çağrısı durumunda, Türkiye’de yeni bir normalleşmenin yaşanacağı, HDP’nin önceden kendisine oy vermemiş Kürtleri ikna etmesi durumunda ise seçim barajını rahatlıkla aşabileceğini iddia etmiştik ve bu iddiamızın arkasındayız.

Bu çağrının selametle sonuçlanması için, elbette ki tarafların yapması gereken şeyler var. Barışı talep eden tüm kesimler, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki STK’larla kamuoyu bu konuda hakem rolünü hakkaniyetli bir şekilde yerine getirmelidir.

Bölge insanı, PKK’nın gençlik yapılanması içerisinde yer alan kontrolsüz grupların kamu düzenini zaafa uğratacak faaliyetlerine izin vermemelidir.

HDP tabanı, Kandil’in silahı bir güç olarak dayatma girişimlerine prim vermemeli, Kandil’in direnci minimize edecek, nihai bir barışı hedefleyen etkinlikler düzenlemelidir.

Öcalan’ın cezaevi şartları biraz daha iyileştirilebilir; kamuoyunda infiale neden olabilir düşüncesiyle konuşulamayan “ev hapsi” konusu gündeme getirilebilir.

Artık yasal güvence altına alınmış bir süreç var. Öncelikli olarak her iki tarafın onayını almış “Akil İnsanlar Heyeti” arasından seçilecek bir izleme komisyonu kurulabilir.

Öcalan ile birlikte İmralı kalan tutuklular değiştirilebilir ve bir sekreterya kurulabilir. 

Ağır hasta olan KCK’li tutuklular tahliye edilebilir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Hacettepe Üniversitesi ile imzalanan madencilik protokolü töreninde yapmış olduğu konuşmada; “Bizim Bağdat’la yaptığımız anlaşmalar, Kuzey Irak ile alakalı yaptığımız sözleşmeler çerçevesinde hemen Kandil Dağı eteklerinde bloklarımız var. Ve Hındıran ve Çoman sahalarında petrol arayacağız…” açıklaması, “Çözüm Süreci” ile birlikte enerji sektöründe de hedeflenen noktayı göstermektedir. 

Oysaki sınır ötesi hava harekâtlarının düzenlendiği dönemlerde, Türkiye’nin yakın bir gelecekte Kandil’de petrol arayacağını söylemek, hayalden öte bir şey değildi. Demek ki aklıselim ile hareket edildiğinde, bu ülkede hayallerin bile gerçeğe dönüşebileceğine tanık olunabiliyor.

Kırk yıllık kan, acı ve gözyaşına rağmen barışı istemeyip “eyvah Kürtler silahlı mücadeleden vazgeçiyor” diye feveran edenler! 

Yıllardır bölgede kardeşçe yaşamış olan bu iki halk, silah yerine barış güvercinlerini çoktan uçurdular…

İnadınıza…!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder