25 Şubat 2015 Çarşamba

Kaos Senaryoları...

Ünlü Amerikalı sosyolog ve medya eleştirmeni Helbert Schiller, “Zihin Yönlendirenler”  adlı kitabının giriş bölümünde, “Realitenin kusurlu olarak algılanmasına, hayatın gerçeklerini kavrama gücünden yoksun bırakılmış bir şuurun oluşmasına sebebiyet veren mesajlar, zihin menajerlerin tarafından kasıtlı olarak üretilmiş manipülasyon amaçla mesajlardır” der. Schiller manipülasyonu ise “bir yandan çoğunluğa olup bitenlerde sanki kendisinin de aktif olarak yer aldığı inancını aşılamakta, bir yandan da bu insanların gelişmenin imkânlarından yeterince faydalanmasına engel olmaktadır” diyerek tarif eder.

Siyasi ve toplumsal mühendisler genellikle ortak hareket ederler. Hedef olarak seçtikleri konuyu gündeme getirmeden önce, yönlendirici ve spekülatif haberlerle, algı oluşturmaya ve toplumun algısını yönlendirmeye çalışırlar. Tabi toplumu dizayn etmek için yapılan bu hesaplar, bazen de karşı algı oluşmasına da neden olabilmektedir.

Toplum mühendisleri,  7 Haziran seçimleri öncesinde toplumu manipüle edecek yeni kaos senaryoları ve algı operasyonları ile Türkiye'nin iç barışını ve huzurunu bozmayı hedeflemektedirler.

İlk senaryo; üniversitelerdeki karşıt görüşlü öğrenci çatışmalarını sokağa indirmeye çalışmak. Yakın tarihe bakıldığında, halkı sokağa indirme basamağı olarak hep üniversite gençliği kullanılmıştır.

Öğrenci hareketleri açısından çok acı tecrübeler yaşamış olan Türkiye,  yıllar sonra çıkan bir çatışmada maalesef gencecik bir üniversite öğrencisini kaybetti. İzmir Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu,  karşıt görüşlü öğrencilerle yaşanan kavgada hayatını kaybetti. (Allah yakınlarına sabırlar versin)

            Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun ölümünden sonra artan gerginlik,  Niğde Üniversitesi’ne sıçramış, karşıt görüşlü öğrenciler arasında yaşanan kavgada, yaralanan öğrenciler olmuştur. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, olası çatışma ihtimaline karşı eğitime üç gün ara vermiştir. Son yaşanan olaylar nedeniyle üniversitelerde gerginliğin had safhada olduğu bilinmekte ve görülmektedir. Geleceğimiz olan gençlerimizi, her türlü şiddet ve çatışma ortamının dışında tutmalıyız.  

Yeni kuşaklar bilmez ama sokak çatışmalarının normalleştiği, insan ölümlerinin sıradanlaştığı ve Türkiye’nin okumuş binlerce gencinin sağcı-solcu adıyla birbiriyle kırdırıldığı 1980 öncesi yılları bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum.

Toplumun bölündüğü, kamplaştırıldığı, karşılıklı nefret duygularının doruğa çıktığı o dönemde; üniversiteler, kahvehaneler, meydanlar sağ-sol çatışmaların merkeziydi âdeta.  Sadece bir yıllık süre içerisinde (1979 Kasım’ından 12 Eylül 1980 tarihine kadar) toplam 3 bin 729 kişi hayatını kaybetmişti.

İkinci senaryo ise 7 Haziran seçimlerini AK Parti'nin kazanması halinde “Türkiye'nin bölüneceği” iddiasını dillendirmeye başladılar.  Akıl ve izandan  mahrum olan ve kendilerinin bile inanmadıkları bu iddiayla yetinmeyen iddia sahipleri, “yeni bir AK Parti iktidarında Öcalan serbest bırakılacak, serbest kalan Öcalan’ın HDP’nin başına geçerek TBMM’de siyaset yapacaktır’ diyebilecek kadar pervasızlaşabiliyor,  yalan söyleyebiliyorlar.

Devletin bu konuda Öcalan ile anlaştığını iddia edenler,  kim bilir çok yakında Süleyman Şah Türbesi’nin naklinin gerçekleştirildiği “Şah-Fırat” operasyonunu bile bu iddialarıyla ilişkilendirebilir. Burası Türkiye…

"Musul'daki personelimizi neden vaktinde tahliye etmediniz" diye feryat edenler, "Süleyman Şah Türbesi ve türbeyi koruyan askerlerimiz neden tahliye edildi?" diyebilecek kadar kendileriyle çelişebiliyorlar. Burası Türkiye…

"Şah Fırat" operasyonundan çıkan sonuç:  Açık ve net bir ifadeyle, Türkiye'nin Orta Doğu’daki yeni stratejik ortağı Kürtlerdir.

Türkiye’de oluşturulmak istenen korku imparatorluğuna ve bölündük-bölünüyoruz paranoyası ile yoğun dezenformasyon çalışmalarınıza rağmen, çözüm süreci er ya da geç başarıya ulaşacak; kazanan barış olacaktır.

Kirli ittifaklar, kaos senaryoları ile seçimleri manipüle etmeye çalışanlar, 7 Haziran’da bir kez daha utanacaklardır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder