5 Şubat 2015 Perşembe

HDP’nin Seçimi!

Türkiye bir kez daha seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Bir yandan son oy oranları ile ilgili anket şirketlerine anket üstüne anket yaptıran siyasi partiler, diğer yandan milletvekili listelerine girmek için parti genel merkezlerinde kulis yapan aday adayları. Ve seçimin kilit partisi HDP üzerine (%10 seçim barajına ilişkin) oynanan iddialar. Görüldüğü üzere, 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde gündemimizi HDP meşgul etmiş durumda.

HDP’nin seçimlere parti olarak gireceğini açıklamasından sonra, HDP’ye ilişkin farklı değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Seçim barajını aşamaması halinde AK Parti ile anlaştığı yönündeki spekülasyonlardan tutun da, kendi yerel meclislerini kuracakları iddialarına varıncaya kadar. Oysa sivil Kürt siyasetinin yönünü belirleyen tek etken Öcalan’dır.

HDP, elindeki bazı verilere göre seçimlere parti olarak gireceğini yönünde bir açıklama yaptı. Tabi bunu salt parti iradesi olarak değerlendirmek yanlış olur. HDP’de iki türlü irade beyanı vardır: Biri İmralı diğeri ise Kandil. HDP, İmralı ile Kandil arasında sıkışmış bir vaziyette.  Son gelişmelere bakıldığında Öcalan’ın etkinliğinin ön plana çıktığını söyleyebiliriz.  Buna rağmen HDP,  kamuoyunu gözlemler, kendi iradesi ile hareket ederse, barajı geçmeleri sürpriz olmaz.

HDP’nin seçimlere parti olarak gireceğini açıklamasından sonra 68 kuşağının eski ve hızlı solcuları ile kendilerini sosyal demokrat olarak ifade eden çok sayıda siyasetçi ve gazeteci, bir anda HDP hayranı olmaya başladılar. Bu hayranlıklarının mihenk noktası ise AK Parti düşmanlığı. Türkiye muhalefeti, salt AK Parti düşmanlığını terk etmeyip, alternatif politikalar üretmediği sürece, AK Parti’yi iktidardan uzaklaştıramayacaklardır.

Peki, HDP barajı aşabilir mi?  Bir ihtimal. Nasıl mı?

Son günlerde, Öcalan’ın 21 Mart Nevruzu’nda PKK’ya yapacağı Türkiye’ye yönelik silahlı faaliyetlerine son verme çağrısını öne aldığı ve bu yönlü çağrısını, yakalanma yıldönümü olan 15 Şubat’ta yapacağı iddia ediliyor.

Öcalan’ın kuvvetle muhtemel bu yönde yapacağı çağrı sonrası, (Eğer PKK da bu çağrıya karşılık verirse) Türkiye’de yeni bir normalleşme yaşanır. HDP’de bu ortamda Türkiye’yi, gerecek-kutuplaştıracak, tahrik edebilecek söylem ve ifadelerden uzak durur ve daha önce kendisine oy vermemiş Kürtleri kendisine oy vermeye ikna edebilecek yeni söylemler geliştirebilirse bu ihtimal gerçekleşebilir.

Ancak silahı kendisi için bir güç, Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak bulundurmaya devam edecek PKK’nın varlığı halinde, HDP’nin %10 seçim barajını geçmesi mümkün değildir. Bir başka ifadeyle, HDP’nin barajı aşması, PKK’nın Türkiye’ye karşı silahlı faaliyetlerine son verdiğini açıklamasına bağlıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dâhil,  siyasi partiler ve siyasi analizcilerin, daha şimdiden gündemlerine HDP’yi almaları, seçimin AK Parti ile HDP arasında geçeceğini gösteriyor.

HDP’nin %10 seçim barajını aşamaması durumunda, böyle bir sonuç siyasal olarak belki AK Parti’ye yarayacaktır ama bölgenin siyasi konjonktürü gereği, bu durum AK Parti’yi ve Türkiye siyasetini olumsuz yönde etkileyecektir.  

HDP’nin Meclis’te olmamasının en büyük riski ise PKK’nın, yurtiçi ve yurt dışında kendi propagandasına malzeme edebileceği yeni bir argümana sahip olması olacaktır. 

HDP, her şeye bahane üreten siyasi mantığını terk etmeli ve kendisiyle yüzleşmelidir. Kürt Siyasetini en iyi analiz edebilen gazetecilerden biri olan Orhan Miroğlu’nun: “HDP çözümün güçlü bir muhatabı olamadı ve süreç asıl olarak hükümetin ve Öcalan’ın tavır ve tercihleri sayesinde devam etti. HDP’nin çözüm sürecinde oynadığı rol, İmralı ve Kandil’in ötesinde bir rol değil. Ve çözüm süreci asıl olarak bugün İmralı PKK’siyle sürüyor. HDP’nin İmralı ve Kandil’den aldığı mesajları muhataplarına götürmek ve Öcalan’ın talimatlarını halka taşımak dışında, ciddi bir katkısı olmadı” analizi, HDP’yi anlatmak için yeterlidir.

HDP’nin hedefi Türkiye partisi olmak ise ilk olarak tüm Türkiye’ye hitap edecek siyasi bir dil ve üslup üretmelidir.

Sonuç olarak, barajı aşacak bir HDP’ye Türkiye’nin saygı duyması gerekir. Aksi bir sonuçta ise parti tabanının ve HDP’nin saygılı olması gerekir. İki yıl önce başlatılan çözüm sürecini, HDP'nin seçim başarısına endekslemek doğru değildir. Neticede seçime parti olarak katılma kararı HDP'nin tercihidir, HDP'nin seçimidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder