16 Aralık 2014 Salı

Bölgesel Gelişmeler ve Çözüm Süreci!

Kobani’nin IŞİD tarafından saldırıya uğraması sonrası ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf; PYD'nin ABD'nin terör listesinde olmadığını, ülkesinin PYD ve PKK'yı ayrı örgütler olarak gördüğünü açıklamıştı. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz şubat ayında ABD kongresi, Mesut Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) ve Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK)'nin terör listesinden çıkarılmasını öngören tasarıyı kabul etmişti. Orta Doğu’daki dengelerin yeniden değişiyor olması nedeniyle, önümüzdeki dönemde ABD’nin PKK’yı da terör örgütleri listesinden çıkarabileceği ihtimalinin var olduğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.

IŞİD’in Kobani’ye saldırısı ve Orta Doğu’daki son gelişmeler, PKK’yı; yeni müttefikler arayan Batı’nın -özellikle ABD ve Almanya’nın- sempatisini kazanmıştır. Kendi menfaatleri gereği her türlü ihtimali değerlendiren Batı’nın PKK ile muhtemel bir ittifakı bölgedeki dengeleri bir kez daha değiştireceğinden, Türkiye’nin buna göre yeni stratejiler üretmesini ve yeni politikalar belirlemesini zorunlu kılıyor.

Türkiye’yi ilgilendirecek bir başka gelişme ise anadilde eğitim tartışmalarının devam ettiği bir ortamda Irak’taki Federal Kürt Hükümeti’nin Kürtçe ve Arapça’dan sonra Türkmence, Süryanice ve Ermenice’yi de resmi dil olarak kabul etmesi oldu. Önümüzdeki günlerde bu gelişmenin Türkiye’deki yansımaları görülebilecektir.

İç politikadaki dikkat çekici gelişme ise HDP Hakkâri Milletvekili Adil Zozani’nin CHP’ye seçim ittifakı çağrısı oldu. Adil Zozani’nin; “Buyrun gelin Türkiye’yi kucaklayacak ve gerçek anlamda demokratik bir iktidarı yaratacak bir şemsiye altında buluşalım. Bu şemsiyenin adı pekala Demokratik Cumhuriyet Partisi olabilir” çağrısı,  %10 baraj tartışmaları altında girilecek olan 2015 genel seçimleri öncesi ayrı bir tartışma ve polemik konusu oldu. Zozani’nin bu çağrısı CHP tarafından karşılık bulur mu bilinmez ama burası Türkiye!

HDP,  kendi söylemleriyle yüzde yüz çelişen böyle bir açıklamayı neden yaptı? Bu sorunun cevabını elbette HDP’li yetkililer verecektir. Adil Zozani, Dersim ve Koçgiri’yi unuttu mu dersiniz?

Maalesef birileri yine HDP üzerinden siyasi mühendislik çalışmalarına devam ediyor. HDP Türkiye’nin ana muhalefet partisi değildir, HDP’ ye -CHP ve MHP’ye rağmen- ana muhalefet görevi yüklemeye çalışanlar, Gezi olayları ve sonrasında amaçlarına ulaşamayan uluslararası derin odakların Türkiye’deki uzantılarıdır, Türkiye’nin iç barışını engellemek için Kürtleri sokağa indirmek isteyenlerdir.

Çözüm Süreci, Suriye ve Irak’taki gelişmeler ile 2015 genel seçimleri tartışmalarının olduğu bir dönemde, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 13-14 Aralık tarihlerinde Diyarbakır’da 1. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi. Açıklanan sonuç bildirgesinde DTK, Öcalan’ın bütün Kürtlerin önderi olarak görmeye devam etmiş, (hâlbuki PKK bütün Kürtlerin temsilcisi olmadığı gibi Öcalan da tüm Kürtlerin önderi değildir. Öcalan'ı Kürtlerin önderi olarak dayatmak, yeni bir "izm" (Apoizm) değil de nedir?) AK Parti’nin Öcalan’ın önerilerine cevap vermediği ve sorumluluğunu yerine getirmediği iddiasında bulunmuş, Öcalan tarafından hazırlanan ve KCK-Kandil tarafından da kabul edilen taslağın müzakere edilmesini talep etmiş, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkartılmasını (Elinde silahı bir güç olarak bulunduran bir yapı, öncelikle Türkiye’ye yönelik silahlı faaliyetlerine son verdiğini ve silahı bıraktığını açıklamalıdır) ve Öcalan’ın serbest bırakılmasını, seçim barajının düşürülmesini - ki en makul talebidir- istemiştir.

Ve ağızlara pelesenk olan “Demokratik Özerklik” meselesi. DTK sonuç bildirgesinin 10. Maddesinde, Kongremiz, birlikte yaşam projesi olarak ortaya koyduğu demokratik özerkliğin inşasını tüm kararlılığıyla sürdürmektedir.” diyerek, demokratik özerklikten vazgeçmediklerini bir kez daha deklare etmiştir.

Bölgedeki gelişmeleri ve Çözüm Sürecini dışarıdan takip eden Avrupa’daki Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Zübeyir Aydar geçtiğimiz günlerde Hüseyin Yayman’a yapmış olduğu açıklamada,“Ülkeler barışla bölünmez, savaşla bölünür. Türkiye barışını kurmazsa bölünür. Hiçbir ülke barış zamanı bölünmedi. Ben kendi barışımı yapmış bir ülkeden neden ayrılayım. Bu mantıklı geliyor mu? Açıkça ifade ediyorum. Biz bölünme istemiyoruz. Demokrasi istiyoruz. Anadolu’da herkes beraber yaşayabilir. O imkân ve pratik var.” açıklaması, KCK-Kandil eksenli Kürt siyaseti ve siyasetçilerinin de silahın; silahlı mücadelenin bir çözüm olmadığını görebildiklerini gösteriyor.

“Çözüm Süreci”ni bekleyen tehlikelerden biri, Türkiye kamuoyundan empati yapmalarını bekleyen empati yoksunu kimi Kürtlerin,  bilinçaltlarında Türkiye’ye ve Türklere karşı oluşturdukları ön yargılardır.

Türkiye’de yaşayan, barış ve kardeşlikten yana olan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, (Türk, Kürt, Arap, Çerkes…) sürece empati ile yaklaşması toplumsal uzlaşmayı, toplumsal uzlaşma ise beraberinde çözümü ve barışı getirecektir.


Barışla kalın efendim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder