11 Kasım 2014 Salı

KAYBEDEN KİM OLUR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Eylül 2014 tarihinde BM Genel Kurulu’ndaki konuşması esnasında  “dünya 5’ten büyüktür” çıkışından sonra, Kobani üzerinden tabiri yerindeyse Türkiye’ye ilk golünü atan ABD, ikinci gölünü KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın “Çözüm Süreci”nde ABD’nin gözlemci ülke olmasını talep etmesiyle atmaya çalışıyor. ABD’nin son dönemlerde İran, PYD ve Esed rejimiyle de görüşmesi, iç ve bölgesel sorunları bitmeyen ve bu sorunlarına çözüm bulmaya çalışan Türkiye’ye yönelik tedip girişimidir.

 Geçmişte H. Cemal, C. Candar ve R. Çakır gibi gazeteciler üzerinden açıklama yapan KCK-Kandil, bu kez Yurt Gazetesinden Nazan Özcan ve Veysi Polat’a konuşmuş. "Çözüm Süreci"nin devlet tarafından yasalaştırılmasına rağmen, KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık: "Hükümet sorunu çözmek istemiyor..." diyor. Bayık’ın bu iddiası,  KCK'daki mantaliteyi bir kez daha gözler önüne seriyor.

 Cemil Bayık,  “Ahmet Karakaş’ın HDP binasında, gözler önünde boğazını kesmek istediler. Bu, Erdoğan ve Davutoğlu’nun açıklamaları sonucu gelişti… Açıkça HDP’yi ve HDP’nin şahsında aslında bütün demokrasi güçlerini hedef gösterdiler.” diyerek, HPD’nin iktidarca topyekûn hedef gösterildiğini iddia etti. Aynı iddiayı, elinde silahı bir güç olarak bulunduran PKK’yı Kürt Siyasi Hareketi (KSH) olarak değerlendiren Türkiye’nin du-a-yen gazetecilerinden R. Çakır da dile getirdi. Çakır, hükümeti,  “KSH içinde en zayıf gördüğü halka olan HDP’yi hedef alarak inisiyatif almaya çalışıyor. Bunun akılcı bir strateji olmadığı, hatta tehlikeli olduğu HDP yöneticisi Ahmet Karataş’ın saldırıya uğramasıyla ortaya çıktı.”  diyerek, bu konudaki uzmanlığını iyiden iyeye bir kez daha pekiştirmiş oldu.

C. Bayık, Ahmet Karataş saldırısına değiniyor, saldırıyı kınıyor. (Her ne saikle olursa olsun, HDP parti binaları ve üyelerine yönelik hiçbir saldırı kabul edilemez. Benzer saldırıların devam etmesi durumunda devletin otoritesi tartışılmaya başlanacaktır.) Peki, Cemil Bayık aynı hassasiyeti, PKK yandaşları tarafından kurban eti dağıtırken önce bıçaklanan, sonra boğazı kesilmeye çalışılan ve 3. kattan atıldıktan sonra üstünden araba ile geçilerek katledilen lise öğrencisi Yasin Börü için gösterebiliyor mu?

C. Bayık,  Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin PKK-KCK için  “terörist, terör örgütü” gibi ifadeleri kullanmalarından duyduğu rahatsızlığı ise “Dikkat edilirse, Ortadoğu’daki ve Kürdistan’daki gelişmeler bu hükümeti oldukça zorladı, o da ne yaptı, parlamentoya bir yasa getirdi. Yasanın ismi ne? ‘Terörizmi sonlandırma yasası’. Demiyor Kürt sorununu çözme yasası. Zihniyet aynı zihniyet, bilinçaltları bütünüyle yansıyor. Onun için terörist başı, terörist hareket, terörist örgüt diyor.” diyerek ifade ediyor.

Ama aynı Cemil Bayık,  “Bugün AKP, DAİŞ’tir,  (Arapça ismi DAİŞ’tir) bugün Kobani savaşını yürüten AKP’dir, bugün DAİŞ’i Kobani’ye saldırtan AKP’dir. Kobani’nin düşürülmesi için yoğun çaba sarf eden AKP’dir… Kobani’ye de saldırmasının esas amacı Kürtleri oradan çıkarıp kendine bağlı olan Sünni Arapları yerleştirmekti.” diyerek,  Irak ve Suriye’de IŞİD zulmünden kaçarak yerlerinden ve yurtlarından edilen yüz binlerce mülteciye kucak açan Türkiye ve AK Parti’ye her türlü hakareti marifet sayıyor. Türkiye’yi IŞİD’e yardım etmekle itham etmeye devam ediyor.

Cemil Bayık, 2013 Newroz’unda Öcalan’ın “artık silahlar sussun, silahlı unsurlar sınır dışına çekilsin” çağrısına rağmen,  “Kuzey'de (Türkiye) her yerde gerilla vardır, hem de 2013 Nevroz öncesindeki konumundan daha güçlü bir konumdadır. Hem nitelik hem nicelik olarak. Türkiye’den çektiğimiz güçlerin bir kısmını da geriye gönderdik. Ve yeni büyük katılımlar da var. Açık söyleyeyim, ayda bin civarında savaşçı katılımı var”  açıklamasıyla da Kandil’in PKK’nın silahlı unsurlarının sınır dışına çıkarmadığını itiraf ediyordu.  

Cemil Bayık, Kürtlerin kültürel hakları yönündeki birçok düzenlemeyi bile hâlâ asimilasyon aracı olarak görüyor. Hâlbuki TRT 6'yı, seçmeli de olsa Kürtçe eğitimi, Kürtçe gazeteleri Kürtler için asimilasyon aracı olarak görmek, Kürtlere yapılmış en büyük hakarettir.

Bayık’ın açıklamalarının tamamına bakıldığında, Türkiye’nin Kürt sorununu kendi iç dinamikleriyle çözmesine, devletin hazırladığı yeni yol haritasına (yeni yol haritasında mutlak eylemsizlik çağrısı, sekreterya ve akil insanlardan oluşacak bağımsız gözlemci grubu gibi çok önemli başlıklar vardı) KCK-Kandil’in henüz hazır olmadığı,  sürekli bahane ve oyalama taktikleriyle “Çözüm Süreci”ni sabote etmeye çalışarak, çözüm yerine çözümsüzlüğü dayatmaya çalıştığı gözlenmektedir.

Özelde Cemil Bayık'ın, genelde KCK’nın talepleri, Lozan'da 1924’te Musul-Kerkük'ü Milletler Cemiyeti'ne götürmek isteyen İngiltere (talebinde başarılı da oldu) ve dünyanın süper gücü ABD’nin ortak aklına benziyor. Hatırlanacağı üzere Türkiye’nin bölgede plebisit (halk oylaması) talebine bile razı olmayan İngiltere, görüşmelerdeki oyalama taktiği ile hedeflediği sonuca ulaşmış, Musul-Kerkük meselesini Milletler Cemiyeti’ne götürmeyi başarmıştı.

Sonuç:  Kazanan bir İngiltere ve sömürülen bir Orta Doğu…

Ölüm, acı, kan ve gözyaşının hâkim olduğu kaybetmeye mahkûm Kürtler ve Türkler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder