14 Kasım 2014 Cuma

ÇÖZÜM SÜRECİ VE BDP

Kürt sorununun çözümünü kolaylaştıracak en önemli muhataplardan biri şüphesiz Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’dir. BDP’nin izleyeceği yol çözüm için çok önemlidir. Eğer BDP inisiyatif belirleyip, “sorunun muhatabı benim” diyebilse,  çözümü  konuşmak daha da kolaylaşacaktır.
Çözüm sürecin önünün açılması için PKK, BDP ve kimi STK’lar üzerindeki baskılarından vazgeçmelidir. Kürt siyaseti, elinde silahı hazır bulunduran PKK’nın vesayetinden arınamadığı müddetçe başarılı olamaz. PKK, BDP’li belediyeler üzerindeki baskısına  son vermelidir.
BDP, silahı sigorta olarak görmemelidir; zira silah, Kürtlere yarardan çok zarar vermiştir ve vermeye devam edecektir.  PKK’nın 30 yıllık silahlı mücadelesi Kürtlere ne kazandırmıştır? Aksine, Kürtlere ve Türkiye’ye çok şey kaybettirmiştir.
BDP, Kürt etnisitesine dayalı politikalardan vazgeçmedikçe, belli bir kesime değil, tüm Türkiye’ye hitap etmedikçe -ve ona göre politikalar belirlemediği müddetçe- çözümün bir parçası olamayacaktır. Dünyada etnik milliyetçilik temelinde siyaset yapan hiçbir partinin amacına ulaştığı görülmemiştir.
İmralı ile Kandil, Kandil ile BDP arasında yaşanan ve son dönemlerde gün yüzüne çıkan çatışma, PKK’nın silahı bırakmak istememesinin sancılarıdır. Türkiye, kuruluşundan beri varlığını şiddetle hissettirmiş bir örgütün, demokratik siyasete dâhil edilmesinin zorluklarıyla boğuşuyor şu an.
2012 sonbaharında başlatılan çözüm süreci ile birlikte, 2013 yaz aylarında Türkiye ve bölgede çatışmalar olmamıştır. Bunun sonucunda PKK ve BDP tabanında belli bir zemin kayması olmuştur. Tehdit ve silah ile kazandığı zeminini kaptırmak istemeyen PKK, süreci durdurmakla tehdit etmeye başlarken, BDP’deki çözülme de gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.
Bölge, demokratikleşme paketini büyük oranda olumlu karşılarken, Selahattin Demirtaş’ın son açıklanan demokratikleşme paketine yönelik; "bu paket açıklama ve yapılma biçimiyle, süreci bitirme üzerine inşaa edilmiştir… Paket süreci tehlikeye atmıştır" açıklaması tam da tezimizi doğrular niteliktedir.
Neden mi?
Çünkü BDP, bu açıklamasıyla “iradesizliğini”  bir kez daha kamuoyu ile paylaşmıştır. BDP, tabanını kaybetmemek adına, ucuz siyaseti tercih ederek,  PKK ve silahın gölgesinde siyasete devam etme niyetindedir.
Bunun sonucu olarak:
- Çözüm süreci ile birlikte yeni bir siyasi söylem bulamayan muhalefet partilerinde kısmi bölünmeler yaşanacaktır.
- Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla, bu rahatsızlıklar daha da net olarak görülebilecektir.
- BDP’de yaşanan sıkıntı lokal değildir. Çözüm süreci ile birlikte paradigma değişikliğine gidememenin dışa yansımasıdır.
- PKK'nın Avrupa'daki medya sorumlularından Ferda Çetin'in 7 Ekim 2013 tarihli Yeni Özgür Politika Gazetesi’nde BDP ile ilgili yayınlanan yazısı Avrupa’daki Kürt diasporasının da yaklaşımını ortaya koymuştur.
- Son demokratikleşme paketi, KCK içerisinde de sert tartışmalara neden olmuştur.
- Avrupa'daki Kürt diasporası ile BDP tabanının büyük bir kısmı PKK’nın yeniden silahlı eylemlere yönelmesini istememektedir.
- Kandil'de bulunan KCK'nın en etkili isimlerinden Sabri Ok'un, bu gelişmeler üzerine Avrupa'ya gitmesi muhtemeldir.
Vedat Bilgin’in ifadesiyle; “Kısaca, ‘Türkiye'nin bölünebileceğini’ söylemek, Türkiye'nin gücünü anlamamak, bu topraklarda temsil ettiği değerlere ve inanca yabancı olmak, millete inanmamak demektir.”
Kürt sorununun çözümü için tarihi bir dönemeçteyiz. Türkiye’de yaşayan herkes üzerine düşeni yapmalı, sorumluluklarını yerine getirmelidir. Sorunun çözümü için ele geçirilen bu fırsatı iyi değerlendirmelidir.
Türkiye, gündeminde daha çok demokrasi ve daha çok özgürlükler olan, dünyanın güçlü ve lider ülkesi olmalıdır. Bu günler yakındır.
Gelecek günlerin Türkiye’ye bayram  sevinci yaşatması temennisiyle, mübarek Kurban Bayramı’nızı kutluyorum.
Hep birlikte iyi ve güzel günlere...    
(Bu yazı ilk olarak 14 Ekim 2013 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder