8 Haziran 2016 Çarşamba

Can ve Canan!...

Can cana dokunursa, 
“Can” olur, “canan” olur…
Ey Can! 
El mi oldun, yoksa yel mi?
Estirdin toz ile dumanı,
Ne can bıraktı, ne de canan…
Kasırga misali tufanını öyle estirdin ki
Doğacak güneşe gölge oldun.
Ne güneş doğdu, ne de tufan durdu.
Bari toprak gibi ört dedim öfkeni,
Ne toprak gibi örttün, ne de sükût ettin.
Dokundukça “yandım” dedin.
Dokunma, yanma gönüldeki edadan, 
Köz olmayan alevden!
Bedendeki Leyla'ya da dön sırtını.
Belki geçer yangının.
Bilmedin ki yaktığını.

Ey güzel gözlü Yâr!...
Düşüyor ellerime zannetme damla yaşlar.
Düşen gönlümdeki sana ait yakarışlar
Almıyor ki avuçlarım, 
Ne çok doluyor içimdeki okyanuslar.
Ne olduğum yer bana dar,
Ne de ben olmasam açılacak bir yar.
Gör işte ey Can!
Yaktın dediğin kendi yandı,
Ne toprak olabildi, ne sel.
Bir avuç kumda kaldı ser.
Ne ateş oldu, ne de kül,
Kim bilir?
Belki bir gün, 
Bir fidan da olur bir gül…

            Memdoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder