4 Eylül 2015 Cuma

Ödül mü, İhbarcılık mı (!)?...

Terör örgütleriyle mücadele başlı başına bir sanattır. Strateji ve sabır gerektirir. Ve terör örgütleri ile mücadelede, hedef örgütün üst düzey yöneticileri ve teorisyenleri bertaraf edilmediği/edilemediği sürece, bu örgütler hayatiyetlerini devam ettirirler.

Öcalan’ın 1999 yılında yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmesinden sonra PKK’da ciddi bir otorite ve yönetim boşluğu oluşmuştu. Dönemin devlet aklı, Öcalan’ın yakalanmasıyla “PKK dağılıyor,  PKK bitti” rehavetine kapılmış,  PKK ise yabancı istihbarat örgütlerinin de desteği ile kongre ve konferanslar düzenleyerek yeniden toparlanmıştı.

7 Nisan 2004 tarihli Avukat Görüşme Notları’nda Öcalan’ın; “Ben hukuk nedir bilirim. Siyaseti de bilirim. Arkadaşlara söyleyin siz karar verin. Savaşabiliyorsanız savaşın! Ama Şemdin tarzı çetecilikle olmaz.”  talimatıyla birlikte PKK, 27 Nisan 2004 tarihli kongre kararıyla yeniden silahlı eylemlere başlama kararı almış, (Kongrede yaşanan ayrışma nedeniyle Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’ın öncülüğündeki bir grup, PKK’dan ayrılarak Yurtsever Demokrat Partisi-PWD’yi kurmuşlardı) 1999’da başlayan ateşkes, 1 Haziran 2004’te bozulmuş, bir kez daha çatışmalı ortama geri dönülmüştü.

Barzani’ye bağlı Peşmerge güçlerinin paketleyip Türkiye’ye teslim ettiği Şemdin Sakık’ı hesaba katmazsak, bugüne kadar PKK’nın üst düzey yönetim kadrosuna yönelik bir operasyon düzenlenmemiştir -1996 yılında Öcalan’a yönelik Şam’da gerçekleştirilen Mercedes operasyonunu istisna tutarsak- Bu büyük bir eksikliktir.  Hâlbuki Türkiye’nin bu ve benzeri operasyonlar gerçekleştirebilecek gücü ve kudreti vardır.

Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’nin, “Türkiye 30 yıldır PKK ile mücadele ediyor ama örgüt liderlerine yönelik bir stratejisi olmaması büyük bir zaaftı. Şimdi bu eksiklik gideriliyor. İsrail'in kullandığı etkili bir yöntem. Cemil Bayık, Duran Kalkan ya da Mustafa Karasu'nun ele geçirilmesinin örgütte yol açacağı moral bozukluğu birkaç sınır ötesi operasyona bedel olabilir. PKK yöneticilerine operasyon teklifi 4 yıl önce gündeme getiriliyor. Ancak karar yeni çıkıyor.” diyerek gündeme getirdiği konunun,  toplum nezdinde -özellikle de bölgedeki- algılanış şekline değinmek istiyorum.

Bölge halkı, 3713 Sayılı TMK kapsamına giren suç faillerinin yakalanmasına yardımcı olacaklara verilecek ödül hakkında yeterince bilgilendirilmediği için bunu yine ispiyonculuk olarak algıladı. Bunda, HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, "Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçların Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmeliğe”  ilişkin “Benim bütün yurttaşlarına tavsiyem, sakın ola ki para için komşularınızı ihbar etmeyin. İspiyonculuk onursuzluktur. Suçla mücadele başka bir şeydir. Yurttaşını ihbarcılığa, onursuzluğa teşvik etmek başka bir şeydir. ‘Size para vereceğim, mahallenizdekileri ispiyon edin’ demek onursuzluğa teşviktir” açıklaması da bölge insanının algısını önemli oranda etkilemiş ve değiştirmiştir.

Hatırlanacağı üzere, Pişmanlık Yasası, Eve Dönüş Yasası, Topluma Kazandırma Yasası, Ektin Pişmanlık Düzenlemesi gibi isimlerle, 1985’ten bugüne toplamda sekiz kez çıkartılan ve terör örgütü mensuplarının eve dönüşlerini hedefleyen yasalar, maalesef beklenilen şekilde sonuçlanmadı. Yapılan bu düzenlemelerden; 1985’te 157, 1988’de 359, 1990’da 152, 1992’de 393, 1995’te 409, 1999’da 562, 2000’de (99’daki yasanın süresi uzatıldı) 8, 2003’te 1654’ü cezaevlerinden, 1258’i de dışarıda olmak üzere toplam 2912 kişi faydalanmıştı.

Sosyolog değilim ama bölge insanı olmam ve bölge insanını iyi tanıyan biri olarak, bu yönetmeliğin beklentilerin aksi yönünde sonuçlar doğuracağı endişesini taşıyanlardanım.  Bölge kültüründe şöyle bir uygulama mevcuttur: Herhangi birinin ikametgâhına düşmanı dahi gelse/sığınsa, onu misafir eder, her türlü hizmetini görür, kesinlikle fiziki bir zarar vermez ve ihbar da etmez. Evine sığınmış olan hasmına yapılabilecek bir saldırıyı, kendisine yapılmış saldırı olarak addeder. Ta ki evinden çıkıp gidene kadar bu durum böyle devam eder. Düzenlemeyi hazırlayanlar, herhalde bu ihtimali de göz ardı etmemişlerdir.

Genelde bütün terör örgütlerini, özelde PKK’yı bitirmek için, toplum nezdinde “ihbarcılık ve ispiyonculuk” olarak değerlendirilen yasalarla kesin ve kati bir sonuç elde edilemez. Silahlı mücadeleden ziyade, sosyal ve psikolojik mücadeleyi ön plana çıkartacak yeni strateji ve politikalar belirlemek gerekir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder