21 Eylül 2015 Pazartesi

7 Haziran’dan Çıkarılacak Dersler ve 1 Kasım!...

İstanbul Yenikapı’da düzenlenen “Teröre Karşı Tek Ses”  mitingine Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz ve Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre ilişkin birlik ve beraberlik mesajları içeren konuşması alandakiler tarafından coşkuyla karşılandı. Erdoğan konuşması esnasında isim belirtmeden bir kez daha HDP’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu.

Başbakan Davutoğlu da“1 Kasım’da çok çalışacaksınız, onları baraj altında bırakacaksınız” sözleriyle HDP’yi hedef aldı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun HDP’yi hedef alan sözleri, (siyasi parti ve liderlerinin siyaseten birbirlerine yönelik makul eleştiriler demokrasinin gereğidir, bu manadaki eleştirileri kast etmiyoruz) ne Türkiye’ye,  ne de AK Parti’ye bir şey kazandırmaz, aksine kaybettirir.

7 Haziran seçimi öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti yöneticilerinin,  HDP ve Selahattin Demirtaş aleyhine söyledikleri her söz, tabir yerinde ise AK Parti’ye yol, su ve elektrik faturası olarak geri dönmüştür. Bu yönlü söylemler, geçmişte AK Parti’ye oy vermiş inançlı Kürtlerin büyük bir kesiminin ya HDP’ye oy vermesine, ya da sandığa gitmemesine neden olmuştu. 

Zaman zaman, bölgenin önde gelen bazı kanaat önderleri ve STK temsilcileriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde, bölge insanının geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti ile kurmuş olduğu “gönül köprüsünde” büyük bir tahribatın oluştuğunu gözlemliyoruz. Bölgenin önde gelen isimleri, bu tahribatın kırılma noktasının Sayın Erdoğan’ın Kobani’ye ilişkin sözleriyle başladığı, Çözüm Süreci ve Kürt Sorunu’na yönelik açıklamalarıyla devam ettiği,  Diyanet tartışmalarına ilişkin sözleriyle sonuçlandığı dile getiriyorlar. Bölgedeki baskın algının ve anlayışın, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra bölgeye yönelik politika ve söylemlerinin değiştiği yönünde olduğuna da dikkat çekiyorlar.

Bölge kanaat önderleri ve STK temsilcilerin bir başka kaygısı;  lisans mezunu, 2014-2015 yıl KPSS P-3 türünden en az elli ve üzeri puan almış, yalnızca özel harekat biriminde çalıştırılmak üzere beş bin özel harekat polis memuru ile Doğu ve Güneydoğu’da bulunan 22 ilde beş bine yakın korucu kadrosunun istihdam edilecek olması. İstihdam edilecek korucu kadrolarının bölgedeki işsizliğin azaltılması noktasında kısmi bir rahatlatma getireceği ifade edilmekle beraber, devletin istihdam için ekonomik yatırımları arttırması gerektiği noktasında hemfikirler. Kendilerini kaygılandıran en önemli nokta ise istihdam edilecek yeni özel harekat ve korucu kadrolarıyla birlikte, devletin terörle mücadelede yeniden güvenlikçi politikalara dönmesi. Bunun sonucu olarak ülkeye ve bölgeye barışın uzun yıllar gelemeyecek olmasından endişe duyuyorlar.

Özetle: Seçim çalışmalarında kullanılacak dil ve üslubun, 7 Haziran seçimi öncesinde kullanılan dil ve üslup ile aynı olması durumunda, 2 Kasım sabahı, mevcut siyasi tabloda beklenilen değişiklikler olmayabilir.

Devletin geçmişte bölge ile kurmuş olduğu “gönül köprüsü”ndeki tahribatı giderecek yeni söylem ve politikalar geliştirmesi gerekiyor.

Terörle mücadelede hep tartışma konusu olmuş "koruculuğa" -revize edilmeden- yeni alımların olmasının, koruculuk sistemini ve korucuları bir kez daha tartışmanın odak noktasına oturtacaktır.

1 Kasım seçiminin sonucunu "kararsız" seçmenlerden ziyade, sandığa gitmek istemeyen veya gitmeyecek seçmen belirleyecektir.

Diğer partilerin aksine, 1 Kasım seçimi için milletvekili aday listelerinde yüzde kırka yakın bir değişikliğe giden AK Parti’nin aday listelerindeki tercihlerinin, sandık sonuçlarına  olumlu bir etkisi olabilecek midir?

7 Haziran secimi öncesinde yazmış olduğumuz bir yazıda AK Parti için: “AK Parti’nin, 7 Haziran’da ‘Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma’ riskiyle karşılaşabileceği endişesini taşıyanlardanım” öngörüsünde bulunmuştuk.

Söylem ve üslup değişmediği takdirde korkarım ki benzer bir akıbet ile bir kez daha karşılaşabiliriz.

Sonuçta, önümüzdeki yıllarda neyi hedeflerse hedeflesin, kendi iç sorunlarını çözememiş, iç barışı tesis edememiş bir Türkiye’nin tüm hedefleri söylemlerde kalır.

Niyet hayır, akıbet hayır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder