22 Ekim 2015 Perşembe

Başka Bir Türkiye Yok!...

Gündemi iç siyasi çekişmeler, seçimlere endekslenmiş iktidarsız bir hükumet ile idare edilmeye çalışılan bir Türkiye ve kayıp koca bir yıl…

Defaatle dile getirmeye çalıştık, bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Terör, etki alanı geniş olan ve insanlığı tehdit eden uluslararası bir sorundur. Terörün ne dini, ne de kimliği vardır. Terör her yerde terördür.

Türkiye’nin kalbi Ankara’da, Cumhuriyet tarihinin en acı ve en kanlı bilançosu ile yüz yüze kaldık. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından düzenlenmek istenen “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”  öncesi gerçekleşen bombalı iki saldırıda 100'den fazla insanımız öldü, yüzlerce insanımız da yaralandı. Ankara’daki bu saldırıyı kınıyor ve lanetliyorum. Alçakça ve zalimane bir şekilde gerçekleştirilen bu saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, milletimize başsağlığı diliyorum.

Olayın yaşandığı ilk andan itibaren, miting tertip komitesinde oldukları iddia edilen kimi şahıslar ile gerçekleştirilen canlı telefon görüşmelerinde, devleti ve polisi saldırılardan sorumlu tutarak hedef tahtasına konulmasını hayret ve ibretle izledim.

Türkiye’yi kaos ve kargaşa ortamına sürüklemek isteyen odaklara fırsat vermemeliyiz. Karşılıklı birbirimizi suçlayarak ne olayın faillerini bulabiliriz, ne de yapılmak istenen benzer saldırıları engelleyebiliriz. Zaten bu tür saldırılar ile yapılmak istenen de bu. Birbirimizi suçlayarak bizleri farklı kutuplara ayırmaya çalışmak ve sonrasında bir iç çatışma.

Daha vahim olanı ise sorumluluk sahibi olmaları gereken sorumlu düzeydeki siyasetçilerin, olayın hemen sonrasında sorumsuzca hareket ederek toplumu daha da gerecek açıklama ve beyanatlarda bulunmaları idi. Bilanço bu kadar ağır iken, bundan siyasi kazanç elde etmeye çalışmak alçaklıktır, namertliktir.

Beyler!

Farkında mısınız, başka bir Türkiye yok?

Olayın faili ya da failleri ile ilgili araştırma ve soruşturmanın devam ettiği bir ortamda, saldırının failleri konusunda bir açıklama ve değerlendirmede bulunmak, olayın gerçek faillerinin bulunmasına engel olur. Ancak şöyle de bir hakikat var. Ankara’daki saldırı, 5 Haziran’da Diyarbakır’daki HDP mitingi ile 20 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik bombalı saldırı ile benzerlikler taşımaktadır.Bu bombalı saldırı eylemleri, kim ya da kimlere fayda getirmiştir, ona bakmak lazım? Bu sorunun cevabı bulunduğu anda, saldırının arkasındaki derin odaklar ile bunların Türkiye’deki uzantıları hakkında daha geniş bir değerlendirme yapılabilir.

1 Kasım seçimine yaklaştığımız bu günlerde, seçime katılacak tüm siyasi partilerden, benzer saldırılara -Allah muhafaza- hedef olabilecek açık alan mitinglerini iptal etmelerini teklif ediyorum.

Bir başka önemli soru: Bu olayda bir güvenlik ve istihbarat zafiyet var mıdır? Maalesef evet. İstihbarat zafiyetinin derinliği ayrı bir değerlendirme ve yazı konusunu teşkil edebilecek kadar uzun analizler gerektirmektedir. Ancak günler öncesinden yapılacağı ilan edilen açık alandaki bir miting, derin odaklar ile terör örgütlerinin hedefi olacağı ihtimali var iken, buna göre tedbir almamak elbette bir zafiyettir. İç ve dış istihbarattaki koordinesizlik giderilmediği sürece, benzer saldırılar ile bir kez daha karşı karşıya kalabiliriz.

Geçtiğimiz Ocak ayında Paris'te "Charlie Hebdo" dergisine yönelik düzenlenen terör saldırısına gerekli hassasiyeti ve tepkiyi gösteren dünya kamuoyunun; Ankara'daki saldırılara yeterli  tepkiyi göstermemelerini kınıyorum.

(Bu yazı ilk olarak, 11 Ekim 2015 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder