Terör, Türkiye’nin kalbi
Ankara'da kanlı ve acı yüzünü bir kez daha gösterdi. 37 ölü, 125 yaralı, bir ay
içerisinde ikinci saldırı ve acı üstüne acı yaşayan Türkiye. Ankara'daki
bombalı saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa ve milletimize sabrı
cemil diliyorum. Uluslararası şer güçler,
Türkiye'deki maşaları üzerinden Türkiye'ye"Dünya beşten büyük
değildir"mesajı vermeye çalışıyorlar. Rabbim, fitne ve fesat odaklarına
fırsat vermesin inşallah.
Yaklaşan
Nevruz Bayramı öncesi Kandil’deki KCK
baronları, 21 Mart’ı kendilerine göre “Özgür Önderlik, Özerk Kürdistan ve
Demokratik Türkiye” diye tarif ettikleri formülle adlandırıyorlar. 21 Mart’ta yeni bir aşamaya
geçeceklerini ve bundan sonra yeni bir sürecin gelişip başlamasının ancak
Türkiye’nin KCK’nın özerkliğini müzakere etmesiyle mümkün olabileceğini dile
getiriyorlar.
Kandil’in
açıklamasını talimat olarak gören HDP ise “Direnerek
kazanacağız” -Bir yandan zavallı Kürtleri
direniş adı altında ölüme gönderirlerken, diğer yandan kendileri sıcak
evlerinde ve katlarında keyif çatmaya devam
ediyorlar- sloganıyla 82 merkezde kutlama
yapmayı planladıklarını, yine tüm dikkatlerin çevrildiği Diyarbakır’daki
etkinliğin, 21 Mart’ta düzenleneceğini açıkladı.
Gündemdeki bir
başka beklenti de bu yılki Nevruz’da Öcalan’ın mesajının okunup okunmayacağı
yönünde. Öcalan’ın, geçmiş yıllarda okunan mesajlarını boşa çıkaran Kandil
karşısında, yeni bir mesaj göndereceğini sanmıyorum.
Devletin de böyle bir talebinin olacağını ya da buna izin vereceğini
zannetmiyorum.
2013 Nevruz’unda Diyarbakır’da okunan
mesajında Öcalan: “Artık silahlar sussun
fikirler konuşsun noktasına geldik… Ben bu çağrıma kulak veren milyonların
şahitliğine diyorum ki, artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne
çıkıyor” mesajı vermiş ancak PKK silahlı unsurlarını yurt dışına çıkarmayarak,
“Çözüm Süreci”ndeacaba dedirten kafa
karışıklığına neden olmuştu.
Öcalan, 2014
Nevruz mesajında, “Diyalog süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler.
Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen
noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur”
demiş, devlet de çıkardığı bir kanunla,
“Çözüm Süreci”ni yasal güvence altına almıştı. Bu yasal güvenceye rağmen,
Kandil’in “bizden bağımsız hareket ediyorlar” diye adlandırdığı, PKK’nın
gençlik yapılanması olan YDG-H’nin (YPS) şehir
merkezlerindeki eylem ve faaliyetleri artarak devam etmişti.
2015
Nevruz’unda ise Öcalan: “Tarihi Dolmabahçe
Sarayı’nda, hepimizce resmen ilan edilen on maddelik deklarasyon temelinde yeni
bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız.Deklarasyon gereği ilkelerde
mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık
kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin
ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir
kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim” demiş ancak Öcalan’ın 21 Mart’taki mesajı okunmadan önce, yani 09 Mart 2015
tarihinde KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık; "Apo
gelip kongreye katılmadan, görüşmeden silah bırakma söz konusu olmaz”
açıklamasıyla, “Çözüm Süreci”nin sona ermesine
neden olan fitili ateşlemişti.
Bugünkü
şartlara bakıldığında: Evet, Öcalan devletin gözetiminde ama tam anlamıyla
kontrolünde değil. Kandil, “Öcalan”
kozuna sarılıyor ama Öcalan’ın kontrolünde değil. HDP, “Kürtlerin
özgürlüğü” palavrasını sloganlaştırıyor ama Kürtlerin
kontrolünde değil. İşte problemin ana kaynağı da bu üç konu.
Yıllarca “Kürt mağduriyeti” üzerinden yaydığı propaganda ve
“Olağanüstü Hal”in benzeri yanlış uygulamalar ve güvenlikçi politikaların da etkisi ile her 21 Mart, Türkiye’deki Kürtler için,
“kurtuluş” bayramı olarak algılandı. Kutlama etkinlikleri bu minvalde
düzenlendi. Ne zamana kadar? 1990’lı
yılların “kanlı” Nevruz kutlamalarına kadar.
1991 Nevruz kutlamalarında Türkiye genelinde çıkan olaylarda 31 kişi
öldü.Üç güvenlik görevlisinin şehit olduğu 1992 Nevruz'unda Şırnak, Cizre, Nusaybin'deki
kutlamalarda meydana gelen olaylarda resmi kayıtlara göre 73 kişi, yerel
kaynaklara göre ise 94 kişi hayatını kaybetmişti. 1993 Nevruz'undaki sağduyu
çağrıları, herhangi bir çatışmanın yaşanmamasında etkili oldu. 1994 ve 1995
Nevruzlarında, sokak aralarında lokal çatışmalar yaşanmakla birlikte, ölümlerin
olmadığı kutlamalar düzenlenmiştir. 1995’ten günümüze kadar kutlanan
nevruzlarda kitle ile güvenlik güçleri arasında zaman zaman gerginlikler ve
çatışmalar yaşanmış olsa da ölümler yaşanmamıştır. Nevruz,Türkiye’de
1995 yılından itibaren resmi bayram olarak kabul edilmiştir.
Şehir merkezlerindeki
hendek operasyonlarında halkı sokaklara indirmeyi başaramayarak beklediği
sonuçları (kısa vadede) elde edemeyen, (çatışmaların
uzaması, buna kırsal bölgelerdeki çatışmaların da eklenmesi ve sivil kayıpların
artması durumunda, bölgedeki halk da devletten uzaklaşmanın yaşanacağı, batı
bölgelerindeki Türk-Kürt ayrışmasını ise derinleştireceği endişesini taşıyorum
ve bu endişem zayıf gibi görünse de ihtimal dahilindedir) PKK, sivil halkı
güvenlik güçleriyle karşı karşıya getirmek için Nevruz kutlamalarının kendileri
için son fırsat olduğunu bildiklerinden,
ellerindeki tüm imkânları sonuna kadar kullanacaklardır.
(Bu yazı ilk olarak 15 Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır.)