Zaman
ne kadar acımasız…
Sorgusuz
ve sualsiz bir şekilde engel tanımadan akıp gidiyor.
Giderken
“ne götüreyim” diye bir şey de sormuyor…
Sormadığı
gibi!
Gözden
aydınlığı ve yaşı,
Gönülden
ise hem sevinçleri hem de hüzünleri alıp götürüyor…
Parmaklarımın
arasından kaymasın diye,
Ellerim
sımsıkı kenetleniyor birbirine.
Oysaki
her şey kalbe, kalpten ruha,
Ruhtan
göze, gözden de gözyaşı olup akıyor…
Bırak
diyorum ellerime, tutma!
Engel
olma?
Çünkü
suçlu sen değilsin.
Suçlu,
ellerini sımsıkı tutmayan eller,
Suçlu,
gönlüne buzdan köprü kuranlar,
Suçlu,
yüreğine baharı ekip de hasadı kışa çevirenlerdir…
Suçlu,
dünyaya renk katıp da
Kelebek
misali bir günlük ömre ömür katmayanlardır…
Aslında
suçlu ne eller, ne gözler, ne de kalplerdir.
Suçlu,
Sevgi(li)yi, sevmeyi bilmeyenlerdir.
Ve
dedim ki:
Zaman!
Sen de götür.
Giderken;
iyilik adına, güzellik adına,
Sevgi
ve umut adına ne varsa hepsini al yanına,
Al
sonsuzluğa…
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder