Defaatle
dile getirdik, getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz. Terör, etki alanı
geniş olan ve insanlığı tehdit eden uluslararası bir sorundur. Terör her yerde
terördür. Terörün ne dini, ne de kimliği vardır. Yıllardır terörle mücadele
eden Türkiye’nin bir vatandaşı olarak, Belçika’nın Başkenti Brüksel’deki
saldırıyı kınıyor ve lanetliyorum. Başkalarının acıları üzerinden siyaset
yapmak bize yakışmaz. Bu, insani de değildir, İslami de değildir.
Yazımızın
konusuna dönecek olursak:
HDP’li
siyasetçiler, Diyarbakır’daki Nevruz etkinliklerinde bekledikleri kalabalığın
çok çok altında bir insan topluluğuyla karşılaşınca, var olan akıllarını da
yitirdiler. Ve bu ruh hallerini söylemlerine yansıtmaya başladılar.
İradesini
Kandil’e teslim etmiş, aklınca politika yaptığını ve siyaset ürettiğini
zanneden HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’daki Nevruz etkinlikleri
sonrası katıldığı bir televizyon programında “Başkanlık sistemine evet
deseydik, AKP’li Kürtlerin sorunları çözülürdü ancak halkın sorunu çözülemezdi”
diyerek, “bölücü” zihniyetini bir kez daha kamuoyu ile paylaşmış oldu.
Allah
aşkına bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir düşünce şekli?
AKP’li
Kürtler de ne demek oluyor?
Kendileri
gibi düşünmeyen Kürtlere hayat hakkı tanımayan bu ifade, faşist bir söylem
değil midir?
AKP’li
Kürtler derken kimleri kast ediyor, halk derken kimleri kast ediyorsun Demirtaş?
Bu
söylem ve düşünce şekli “Kandilvari”
bir söylemdir. Kütler adına sivil
siyaset yaptığını iddia eden (!) biri, Kürtlere ne verebilir? Merak edenler,
Kandil’deki PKK baronlarının geçmişteki söylemlerine bakabilirler.
Ey
Demirtaş?
İradeni
teslim ettiğin PKK’nın hendek ve barikat fantezisi yaşanmamış olsaydı, tüm
Türkiye bu kadar acı yaşar mıydı?
Özyönetim
dediğiniz ve devlet olmayan, devlet
yapılanması “demokratik, özgür siyasal örgütletme” saçmalığıyla tarif
ettiğiniz, “özyıkım” fantastik stratejisiyle bu ülkeye yıkımdan başka ne
kazandırdınız?
“Biz Nevruz’dan çıkan mesajı aldık” diyorsun ve “Savaş büyüsün diye değil, savaşa karşı
barış umudu büyüsün” diyen insanların Nevruz meydanını doldurduğunu
söylüyorsun da, “Bazıları PKK’nin şehir
savaşına başladığını söylüyor. Hayır, PKK şehir savaşına henüz başlamış değil” diyen Kandil sözcüsüne ve PKK’nın “hendekistan” stratejisine neden
söyleyecek söz bulamıyorsunuz?
“Devleti yöneten akıl ferasetsiz
kalmışsa kinle öfkeyle hareket ediyorsa, devlet aklı partizanca davranırsa
kendi halkını felakete sürükler” diyorsunuz ama Diyarbakır
Bağlar esnafının HDP Milletvekili Ziya Pir’e, “Bunu devlet bize yapmadı sayın vekil bakın eve roket girmiş. Devlet
hangi eve şimdiye kadar roket atmış. Böyle değil. Yani hak arayışı böyle değil.
Kendi halkına sahip çıkmak böyle değil şimdi bu hal midir? Eğer polise karşı
savaşıyorsan git dağda savaş. Ama sen buraya gelmişsin. Halkın içine. Burada ne
var. Benim evime roket girmiş. Ne yapman gerekiyorsa onu yap. Bu halka sahip
çık. Bu pislikleri topla, bu belediye bizim belediye değil mi? HDP belediyesi
değil mi? HDP milletvekili değil misiniz gelin kaldırın bu pisliğinizi"
diyerek âdeta ders veren çığlığını neden görmezden geliyorsunuz?
“Demokratik siyasetin alanını
genişletmeliyiz. Bizler bütün arkadaşlarımızla birlikte yeniden çözüm masasına
dönülmesi gerektiğine inanıyoruz” diyorsun da YPS’li
teröristlerin Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesine bağlı Medya Mahallesi’nde
evlerin boşaltılmasına yönelik bildiriler dağıtmasına, Valilik tarafından yasak
olmasına rağmen, medarı iftiharınız HDP’li Büyükşehir Belediyesince mahallenin
sokaklarında barikat kurulması için parke taşlarının hazır hale getirmesine
sessiz kalıyorsunuz.
Aslında
HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Başkanlık
sistemine evet deseydik, AKP’li Kürtlerin sorunları çözülürdü ancak halkın
sorunu çözülemezdi” sözü ile
PKK’lı Murat Karayılan’ın “Bazıları
PKK’nin şehir savaşına başladığını söylüyor. Hayır, PKK şehir savaşına henüz
başlamış değil” ifadesi, bir bitişin
itirafıdır.
Söyleyecek
sözü olmayanlar, toplumu manipüle etmek için her türlü yalanı meşrulaştırma
gayreti içerisindeler. Nitekim Murat Karayılan denen aklı evvel, Brüksel’deki
saldırıya ilişkin olarak, “Erdoğan
gerçekten DAİŞ’e karşı tutum almazsa, DAİŞ’in Avrupa’daki saldırıları da
durmayacaktır. Araştırılsa, Brüksel’de eylem yapan kişilerin neresi üzeri
Avrupa’ya gitmiş olduğu görülecektir. Bir biçimde mutlaka Türkiye’yle bir bağı
vardır” diyebilecek kadar seviyesizleşebiliyor. Geçmişte Karayılan’ın "Evleri,
okulları, hastaneleri yerle bir edin. Ambulansları hedef alın vurun"
(Geniş bilgi için: http://mehmetmemdoglu.blogspot.com.tr/2015/12/karaylann-hezeyanlar.html)
dediği hezeyan dolu açıklamalarına şahit olmuş Kürtler, Karayılan’ın Brüksel
saldırılarını Türkiye ile ilişkilendirmesine inanır mı?
HDP
olarak, “barış” (!) diye diye Kürtlere hayatı zehir ettiğinizi, anaların ve babaların evlatsız, genç
kadınların eşsiz, çocukların babasız kalmalarına neden olan bu fitne ateşine
benzin taşıdığınızın farkında mısınız?
El
İnsaf…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder