Terör,
etki alanı geniş olan ve insanlığı tehdit eden uluslararası bir sorundur. Terör
her yerde terördür. Terörün ne dini, ne de kimliği vardır. Belçika’nın başkenti
Brüksel’de gerçekleştirilen saldırılarda 34 kişi öldü, çok sayıda insan
yaralandı. Terörün her türlüsünü ve insanlığa yapılmış bu saldırıyı kınıyor ve
lanetliyorum.
Brüksel’deki
saldırıya yönelik farklı değerlendirme ve yorumlar yapılıyor. Saldırının arka
planında, muhtemel oluşturulmak istenen algıya bakmak gerek. Bu saldırı ile Türkiye
karşıtlarının ülkemize yönelik oluşturulmak istedikleri algı nedir?
Geçtiğimiz
hafta içerisinde Taksim İstiklal Caddesi’ndeki canlı bomba saldırısında 4 kişi öldü,
yedisi ağır 39 kişi yaralandı. Ve bu eylemin faili olduğu belirtilen Mehmet
Öztürk’ün IŞİD ile bağlantılı Gaziantep’teki Durmaz grubu içesinde yer aldığı
iddia edildi.
Ardından,
PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmesine rağmen Belçika hükümeti, AB’nin de başkenti
konumunda olan Brüksel’de PKK’nın çadır açmasına izin verdi.
18
Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101. yılı dolayısıyla
Çanakkale’de düzenlenen törenlere katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
yapmış olduğu konuşmada haklı olarak “Terör örgütlerine doğrudan veya dolaylı
kucak açan ülkelere sesleniyorum. Koynunuzda yılan besliyorsunuz. Beslediğiniz
o yılan her an sizi de sokabilir.” sözleriyle terör ve terörizme dikkat
çekmişti.
Başbakan
Davutoğlu’nun Türkiye-AB Zirvesi sonrasında düzenlediği basın açakalmasında
AB’nin önümüzdeki Haziran ayında vizesiz dolaşımını uygulamaya geçeceğini
taahhüt ettiğini de göz önünde bulundurursak:
-Saldırının
şekline bakıldığında, saldırının profesyonelce hazırlanıp icra edildiği
görülmektedir.
-Saldırı
sadece Belçika’ya yönelik değil, AB’nin başkenti konumunda olması nedeniyle
AB’ye yapıldığı manasına da geliyor.
-Saldırının
13 Kasım 2015 tarihinde 130 kişinin öldüğü Paris’teki bombalı eylemlerin faili
olarak aranan ve geçtiğimiz hafta içerisinde Brüksel’de ele geçirilen Belçika
vatandaşı Salah Abdeslam’ın yakalanmasına misilleme olarak yapılmış olabileceği
ihtimal dâhilindedir. Ve Salah Abdeslam’ın IŞİD militanı olması, saldırının
arkasında IŞİD’in olabileceğini işaret etmektedir.
Şimdi:
-Saldırının
Türkiye AB’ne tam üyelik görüşmelerini ve Türkiye-AB ilişkilerini sekteye
uğratmak isteyen, en başından beri Türkiye’nin IŞİD ile ortak hareket ettiği
iddialarıyla “Türkiye’nin teröre destek veren bir ülke” olduğu algısını yaymak
isteyen derin odaklar ve hücreler tarafından planlanmadığı ne malum?
-Nitekim
başta PKK medyası olmak üzere, Türkiye karşıtı tüm odaklar; Brüksel’deki
saldırıların hemen arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre destek veren
ülkelere ithafen Çanakkale’de dile getirdiği “Dürüst olun. Bunun adı teröre
teslim olmaktır. İşte Ankara'da patlayan bombanın, şehrin göbeğinde terör
örgütü yandaşlarına şov yapma imkânının sağlandığı Brüksel'de veya Avrupa'nın
herhangi bir şehrinde patlamaması için hiçbir sebep yok. Bu açık gerçeğe rağmen
Avrupa ülkelerinin hâlâ aymazlık içinde hareket ediyor olmaları, mayın
tarlasında dans etmek gibidir. Ne zaman mayına basacağınızı asla bilemezsiniz.
Ama bunun kaçınılmaz bir son olduğu ortada” açıklamalarını servis
etmeye başladılar. Ve kendilerince
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklaması üzerinden Türkiye’yi terörle
ilişkilendirip, mahkûm etmeye çalışıyorlar.
-Türkiye
karşıtı şer odaklarının hazırlayıp gündeme getirdikleri bu “algı operasyonu”nun Türkiye açısından olumsuz sonuçları olacağı
muhakkaktır. Taksim İstiklal Caddesi’ndeki saldırıda dikkate alındığında
önümüzdeki yaz döneminde Avrupa’dan gelecek turist sayısında kısmi bir azalma
olabilir.
Brüksel’deki
saldırı bir insanlık suçudur.
Saldırının
hedefinde Türkiye’nin olduğunu düşünüyorum. Ve bu saldırıların kaybedeni korkarım
ki yine Türkiye ve Müslümanlar olacaktır.
Avrupa’da
son dönemde gittikçe körüklenen İslamofobi unutulmamalıdır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder