29
Mart Salı günü, PKK’nın Avrupa’daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika
Gazetesi’nde, KCK’nın silahlı kanadı HPG sorumlusu Murat Karayılan’ın: “Bahara girdik; eyaletler de artık destek
sunmalıdır. HPG artık devreye girmeli. Ancak bu devreye giriş HPG’nin şehirlere
girmesi biçiminde olmamalı. HPG, Kürt gençlerinin YPS adıyla örgütlenip
şehirlerde yürüttüğü öz savunma direnişini dağdan destekleyecek" açıklamasına
yer verildi.
Geçmiş
yazılarımızda yapmış olduğumuz analizlerimizde,
bahar ile birlikte PKK’nın şehir merkezlerindeki hendek ve barikat
stratejisine ek olarak, kırsalda bulunan militanlarının da bölgedeki askeri üs
ve karakollara yönelik eylemlere yönelebileceklerini dile getirmiştik.
Çatışmaları şehir merkezlerine indirgeme stratejisiyle hendeklere gömüldüğünü
Murat Karayılan’ın “Hâlbuki bu şehirlerde bu düzeyde bir savaş yaşanmasına gerek yoktu”
(Aynı Karayılan,
21 Aralık 2015 tarihli, yine Yeni Özgür
Politika Gazetesi’nde yayınlanan bir açıklamasında: ‘HPG’nin resmi bölük ve takımları şehre inmemiştir; böyle bir karar da
yoktur. Fakat bu noktada uyarı yapıyoruz: Bu biçimde devam ederse, artık
HPG’nin de dâhil olma durumu söz konusu olabilir. Hareketimizin yönetimi bugün
bunu gündemine almıştır; tartışıyor... Çünkü eğer bu biçimde zulüm gelişir
katliama dönüşürse, o zaman HPG de devreye girebilir’ diyerek HPG’nin şehir
merkezlerindeki çatışmalara müdahil olabileceğini ima etmiştik ki 29 Mart’taki açıklamasıyla
kıyaslandığında PKK’nın Karayılan şahsında düştüğü çelişkiyi de ortaya
çıkarmıştır.) sözüyle itiraf eden PKK, 2016’daki ilk kırsal eylemini
Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde bulunan Mermer Jandarma Karakolu’na bomba
yüklü araçla düzenlediği saldırıyla gerçekleştirmiş, saldırıda üç asker şehit
oluş, 23 asker de yaralanmıştı.
Suriye’yi
Türkiye ile kıyaslayarak büyük bir strateji hatası yapan KCK, iç savaşın devam
ettiği Suriye’de, uzantısı PYD üzerinden
elde ettiği kanton oluşumlara benzer oluşumlar hayali ve fantezisiyle
başlattığı hendek ve barikat çatışmalarında darbe yemiştir. Halk nezdindeki
desteğini de büyük bir oranda kaybeden PKK üst düzey yetkilileri, çatışmaları
yeniden kırsal bölgelere yayarak kaybettiği prestiji elde etme uğraşındalar. Karayılan’ın
15 Ağustos 1984 Eruh baskını gerçekleştiren Agit kod Mahsun Korkmaz üzerinden “Egîd yoldaş, bir ruhtu, bir duruştu, bir
komutanlaşma tarzıydı. Her şeyden önce başarı ve saldırı ruhunun sembolüydü.
Bundan 32 yıl önce, 1984 yılının 15 Ağustosu’nda Egîd yoldaş komutasında 32
kişiyle bir yürüyüş başlatıldı. O zaman başlatılan bu mücadele, bir tarih
yaratmış durumda. Bugün Egîd yoldaşın on binlerce askeri vardır. Milyonlarca
insan onun çizgisini esas almaktadır” diyerek, terör örgütünü motive etmeye
çalışması, PKK’daki çöküşün göstergesidir.
Yıllardır
bir yandan terörle mücadele ederek bugünlere gelen Türkiye, bir yandan da
eskiden kalma ırkçı-faşist zihniyetle de mücadele etmektedir, etmelidir de.
23-27 Mart tarihleri arasında Konya’da düzenlenen 14. Tarla Teknolojileri
Fuarı’na davetli olarak katılan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Ziraat Bakanı
Abdussettar Mecid, fuarda Kürtçe konuşacağı için tertip komitesi tarafından
engellenmişti.
Olay
sonrasında bir açıklama yapan Abdussettar Mecid, “Öncelikle protokol iyiydi ve biz gayet iyi karşılandık. Gümrük ve
Ticaret Bakanı, Konya Valisi ile Tarım Bakanı yardımcısıyla daha öncesinden bir
toplantı yapmıştık. O toplantıda Kürtçe konuştum. Konuşmam orada bulunan
tercüman aracılığıyla Türkçe’ye çevrildi. Gerçekleşen toplantıda herhangi bir
sıkıntı yaşanmadı ve verimli bir toplantı oldu. Aynı zaman da protokole uygun
da bir karşılama da vardı” dedi. Olayı daha da vahimleştiren nokta; Gümrük
ve Ticaret Bakanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı ve Konya Valisi
ile gerçekleştirilen toplantıda Kürtçe konuşan Mecid’in, fuar tertip komitesi
tarafından engellenmiş olmasıdır. Fuar tertip komitesinin bu tavrı, -hükümetin
de temsil edildiği bir organizasyonda- neticesi itibariyle, hükümeti bypass ettirmiştir.
Seçmeli
de olsa Kürtçe eğitim verilen, TRT KURDÎ kanalı üzerinden 24 saat Kürtçe yayın
yapılan Türkiye’de, bir organizasyon için davet edilen yabancı bir yetkilinin
anadili olan Kürtçeyle konuşmasına izin verilmemesi, devletin kendi uygulamalarıyla
çelişmiyor mu?
Bugün
Türkiye’nin güneyi Irak sınırları içerisinde, “Kürdistan Bölge Yönetimi” adıyla
bir hükümet var ve bu hükümetle ilişkilerine -siyasi ve ekonomik özellikle de
enerji alanında yapılan anlaşmalar- bakıldığında, resmen olmasa da Türkiye
mevcut hükümeti tanıyor denilebilir.
Demokrasi
ve insan hakları noktasında hatırı sayılır ilerleme kaydeden Türkiye ne yazık
ki eskiden kalma bu sakıncalı zihniyet ile zorda bırakılmıştır. (PKK ve medyası, bu fırsatı kaçırmayacak, önümüzdeki
günlerde bu olayı kendileri için bir propaganda malzemesi olarak
kullanacaklardır.) Bu zihniyet, devlet kurumlarında hayatiyetini devam
ettirmektedir. Türkiye’nin bu ve benzeri zihniyetlere fırsat vermemesi gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder