Yine hüzün,
yine acı, yine keder…
Hepsini bir
arada yaşıyor bu beden.
Kederli
halimi her gördüğünde:
“Neden
bakışların acı ve kederle bakıyor?
Üzülme,
kaldır başını!
Kırk yıl
hatırı olan kahvenin rengi gözlerinle bak.
Bak ki her
yıla ayrı bir anlam katsın varlığın.
Bırak!
Adımların,
omuzların değil;
bastığın
yerler taşısın yükünü” derdi bir dost…
Derdi de…
Derdim, en
yaralı yanım,
Sol yanım
olduğunu bilmezdi, bilemezdi…
Sol yanım,
evet.
Mevlânâ’nın
“Mecnun’un devesi gibidir” dediği,
Yeryüzünün
en hilekâr sihirbazı “nefsin”
İstila
etmeye çalıştığı yaralı yanım, sol yanım, kalbim…
Aynalar!
Söyleyin! Bu
ben miyim?
Beden aynı
beden
Ama!
Kalp
lekelenmiş, ruh kirlenmiş, sıfat ise “nefsi emmare”...
Şems:
"İnsan kendisini ancak bir başkasının aynasında tanır
Ve ruhunun
derinliklerini
Başkasında
görebilir" dememiş miydi?
Ey ruhumun
aynası!
Söyleyin!
Bu ben
miyim?
Memdoğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder