Tırmanan terör olayları ile birlikte, Hakkâri Dağlıca’da 16 askerin PKK’lı teröristler tarafından şehit edilmesinden ardından, Iğdır ve Cizre’de toplam 17 polisin şehit olması, toplumda büyük bir infiale sebebiyet vermiştir.
Bu vesile ile Türkiye’nin birçok yerinde “Şehitlere Saygı, Teröre Lanet Yürüyüşleri” adı altında protesto yürüyüşleri düzenlendi. Terörü lanetlemek için elbette yürüyüşler düzenlenebilir/düzenlenmelidir. Hatta bu yürüyüşlerle birlikte, şehitler için mevlitler okutulmalı, hatimler indirilmelidir. Ama anayasal hak olan bu yürüyüşler, karşıt görüşlü parti, medya, grup ve şahıslara ait bina ve işyerlerine zarar verilerek kirletilmemelidir.
Terör örgütlerini, terörü ve şiddeti meşrulaştırmaya çalışmak ne kadar “terör” ise terörü kınamak adına yapılan gösterilerde çevreye “zarar” vermek, de bir terördür. Terörü lanetleyebilirsiniz ama sizin gibi düşünmeyenlerin evlerine ve işyerlerine zarar veremezsiniz.
Maalesef, geçtiğimiz yıl meydana gelen Kobani’yi protesto olaylarındaki görüntülere benzer görüntüler yaşandı. Cadde ve sokaklar bir kez daha vandalların vandalizmine şahit oldu. Sokaklarda -sözüm ona- terörü lanetlediğini zannederek çevrelerine terör estirenlerin, Gezi olayları ve Kobani’yi protesto adına terör estirenlerden (ölümler haricinde) ne farkları vardı?
Dünden itibaren Türkiye’nin birçok il, ilçe ve beldesinde, HDP parti binalarına yönelik yürekleri ağızlara getiren saldırılar gerçekleştirildi. Kırşehir’de HDP’li olduğu gerekçesiyle bir esnafın dükkânının camları kırılarak, içeride bulunan kitapların ateşe verilmesi -itfaiyenin zamanında müdahalesi büyük bir faciayı önlemiştir- nasıl açıklanabilir?
Muğla’nın Seydikemer ilçesinde bir Kürt vatandaşın giydiği yerel giysiler nedeniyle, mahallelilerce dövülmesinin ardından, kendisine ilçe merkezinde bulunan Atatürk büstünün öptürülmesi olayı, hangi zihniyetin ürünüdür? İnsanlık onurunu ayaklar altına alan bu olayın, Kuzey Kore’deki faşist yönetim uygulamalarından bir farkı var mıydı?
Bölge illerine yolcu taşıyan otobüslere saldıranların, bölgedeki kamu ve sivil vatandaşlara ait araçları yakanlardan bir farkı var mı?
Ankara Beypazarı’nda çoğunlukla bölgedeki mevsimlik işçilerin kaldığı ev ve araçlarını ateşe verenler ne tür bir zihniyetin ürünü olabilirler?
Toplumun bir kesimi tarafından HDP’ye karşı gösterilen fevri ve hukuksuz tepkiler, barışa ve kardeşliğe değil; kin, nefret ve bölünmeye hizmet eder. Kin ve nefret Müslümanın şiarı değildir, en çok sahibine zarar verir. HDP’ye oy vermezsiniz, vermeyebilirsiniz, eleştirebilir, sevmeyebilirsiniz ama parti bina ve ofislerine zarar veremezsiniz. Bu ve benzeri saldırılar en çok da iktidarı sıkıntıya düşürür. PKK’nın terör ve şiddetini meşrulaştırmaya çalışma aracı olur. Saldırıların devamı, PKK’nın üç aydır serhildan/ayaklanma çağrılarını reddederek kulak asmayan, bölge insanını tahrik edebilir. Lütfen sağduyu!
Terör örgütleri ve terörizmle mücadele bir siyasi partinin değil, tüm siyasilerin, milletin ve devletin sorunudur. Ve terör örgütleriyle mücadelede, yöntem olarak sosyal ve psikolojik mücadeleyi ön plana çıkartacak yeni strateji ve politikalar belirlemek gerekir.
Unutmayın!
Şiddet şiddeti doğurur. Çatışma ve şiddet üzerinden ne Kürt sorunu, ne de PKK şiddetinden kaynaklı terör sorunu çözülemez. Siyasi parti binalarının karşıt görüşlü parti taraftarları tarafından basılarak ateşe verilmesi, 1980 öncesinin anarşi ortamını, anarşi ortamı da darbelere zemin hazırlar. İşte bugün yapılmak istenen şey budur. Terör ve şiddet üzerinden ülkede bir kaos ortamı oluşturarak, Türkiye’ye müdahaleyi (iç, ya da dış) meşru hale getirmeye çalışmaktır. Lütfen feraset.
Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, aklıselimi ve itidali kaybetmemeliyiz.
İtidal, itidal, itidal…