İstanbul
Yenikapı’da düzenlenen “Teröre Karşı Tek Ses”
mitingine Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz
ve Başbakan Ahmet Davutoğlu katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teröre ilişkin
birlik ve beraberlik mesajları içeren konuşması alandakiler tarafından coşkuyla
karşılandı. Erdoğan konuşması esnasında isim belirtmeden bir kez daha HDP’ye
yönelik sert eleştirilerde bulundu.
Başbakan
Davutoğlu da“1 Kasım’da çok çalışacaksınız,
onları baraj altında bırakacaksınız” sözleriyle HDP’yi hedef aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan
Davutoğlu’nun HDP’yi hedef alan sözleri, (siyasi parti ve liderlerinin
siyaseten birbirlerine yönelik makul eleştiriler demokrasinin gereğidir, bu manadaki
eleştirileri kast etmiyoruz) ne Türkiye’ye,
ne de AK Parti’ye bir şey kazandırmaz, aksine kaybettirir.
7
Haziran seçimi öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti yöneticilerinin, HDP ve Selahattin Demirtaş aleyhine
söyledikleri her söz, tabir yerinde ise AK Parti’ye yol, su ve elektrik
faturası olarak geri dönmüştür. Bu yönlü söylemler, geçmişte AK Parti’ye oy
vermiş inançlı Kürtlerin büyük bir kesiminin ya HDP’ye oy vermesine, ya da sandığa
gitmemesine neden olmuştu.
Zaman
zaman, bölgenin önde gelen bazı kanaat önderleri ve STK temsilcileriyle yapmış
olduğumuz görüşmelerde, bölge insanının geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK
Parti ile kurmuş olduğu “gönül köprüsünde” büyük bir tahribatın oluştuğunu gözlemliyoruz.
Bölgenin önde gelen isimleri, bu tahribatın kırılma noktasının Sayın Erdoğan’ın
Kobani’ye ilişkin sözleriyle başladığı, Çözüm Süreci ve Kürt Sorunu’na yönelik
açıklamalarıyla devam ettiği, Diyanet
tartışmalarına ilişkin sözleriyle sonuçlandığı dile getiriyorlar. Bölgedeki
baskın algının ve anlayışın, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildikten sonra
bölgeye yönelik politika ve söylemlerinin değiştiği yönünde olduğuna da dikkat
çekiyorlar.
Bölge
kanaat önderleri ve STK temsilcilerin bir başka kaygısı; lisans mezunu, 2014-2015 yıl KPSS P-3
türünden en az elli ve üzeri puan almış, yalnızca özel harekat biriminde
çalıştırılmak üzere beş bin özel harekat polis memuru ile Doğu ve Güneydoğu’da
bulunan 22 ilde beş bine yakın korucu kadrosunun istihdam edilecek olması.
İstihdam edilecek korucu kadrolarının bölgedeki işsizliğin azaltılması
noktasında kısmi bir rahatlatma getireceği ifade edilmekle beraber, devletin
istihdam için ekonomik yatırımları arttırması gerektiği noktasında hemfikirler.
Kendilerini kaygılandıran en önemli nokta ise istihdam edilecek yeni özel harekat
ve korucu kadrolarıyla birlikte, devletin
terörle mücadelede yeniden güvenlikçi politikalara dönmesi. Bunun sonucu
olarak ülkeye ve bölgeye barışın uzun yıllar gelemeyecek olmasından endişe duyuyorlar.
Özetle:
Seçim çalışmalarında kullanılacak dil ve üslubun, 7 Haziran seçimi öncesinde
kullanılan dil ve üslup ile aynı olması durumunda, 2 Kasım sabahı, mevcut
siyasi tabloda beklenilen değişiklikler olmayabilir.
Devletin
geçmişte bölge ile kurmuş olduğu “gönül köprüsü”ndeki tahribatı giderecek yeni
söylem ve politikalar geliştirmesi gerekiyor.
Terörle
mücadelede hep tartışma konusu olmuş "koruculuğa" -revize edilmeden-
yeni alımların olmasının, koruculuk sistemini ve korucuları bir kez daha
tartışmanın odak noktasına oturtacaktır.
1
Kasım seçiminin sonucunu "kararsız" seçmenlerden ziyade, sandığa
gitmek istemeyen veya gitmeyecek seçmen belirleyecektir.
Diğer
partilerin aksine, 1 Kasım seçimi için milletvekili aday listelerinde yüzde
kırka yakın bir değişikliğe giden AK Parti’nin aday listelerindeki tercihlerinin,
sandık sonuçlarına olumlu bir etkisi
olabilecek midir?
7 Haziran secimi öncesinde yazmış olduğumuz bir yazıda AK
Parti için: “AK Parti’nin, 7 Haziran’da ‘Dimyat’a pirince giderken, evdeki
bulgurdan olma’ riskiyle karşılaşabileceği endişesini taşıyanlardanım” öngörüsünde
bulunmuştuk.
Söylem ve üslup değişmediği takdirde korkarım ki benzer bir
akıbet ile bir kez daha karşılaşabiliriz.
Sonuçta, önümüzdeki yıllarda neyi hedeflerse hedeflesin,
kendi iç sorunlarını çözememiş, iç barışı tesis edememiş bir Türkiye’nin tüm
hedefleri söylemlerde kalır.
Niyet hayır, akıbet hayır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder