İki hafta önce kaleme
aldığımız “PKK’nın Kara Propagandası” başlıklı yazımızda: “PKK, başta Cizre olmak üzere Silopi, Nusaybin, Hakkâri, Silvan, Lice
ve Yüksekova’daki “demokratik özerklik” ilanlarını birer “özgürlük direnişi”
olarak görüyor. Bu il ve ilçelerdeki hendek kazma, resmi kurumlar ile
polis ve askere yönelik saldırıların diğer bölge, il ve ilçelerde de
gerçekleştirilebileceği algısı oluşturmaya çalışarak, çoluk çocuk, kadın
ihtiyar demeden sivilleri açıkça ölüme mahkûm etmek istiyor” tespitinde
bulunmuştuk.
TSK’nın
hava operasyonlarından ağır bir darbe alan PKK-Kandil, şehir yapılanması
YDG-H’nin çatışmaları yerleşim bölgelerine indirmeye çalışmasına, asker, polisve
sivil demeden çok sayıda insanın ölmesine sebebiyet vermesine, hâlâ ve ısrarla
“Kürtlerin özgürlüğü ve demokratik özerkliğin inşaası” olarak görüyor ve kirli propagandasını
bu yönde yapmaya devam ediyor.
28
Eylül’de PKK’nın Avrupa’daki yayın organlarından Yeni Özgür Politika
Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan örgütün silahlı kanadı HPG’ninAna Karargâh
Komutanı Murat Karayılan’ın, Hakkâri ve Şırnak başta olmak üzere bölge
illerindeki kırsal alanların birçoğunun PKK’nın denetiminde olduğunu, Hakkâri
Dağlıca bölgesindeki çatışmaların günlerce devam ettiğini, çatışmalarda şehit
düşen 16 askerin cenazelerin izinleri dâhilinde siviller eliyle devlete teslim
edildiğini iddia etmesi, kamuoyu nezdinde akıllarda soru işaretleri bırakmış ve
aynı zamanda birçok soruyu da beraberinde getirmiştir.
Murat
Karayılan’ın: “Halen bir cenaze de (Tolga Artuğ) gerilla alanında duruyor. Ama bu
uzman çavuşun cenaze töreninin yapıldığı basına yansıdı. Hâlbuki cenazesi
burada, en azından üzerinden çıkan evraklar Tolga Artuk’a ait. Biz bunu
kamuoyuna da açıkladık ama cenazeye sahip çıkan olmadı. Bazı STK’ler gelirse bu
cenazeyi verebiliriz; götürüp ailesine teslim edebilirler ve DNA tespiti
yapılabilir. Ama Türk devleti Artuk’un cenaze töreninin yapıldığını basına
yansıttı. Demek ki gömülen ya başka birinin cenazesi, ya da boş tabutu
gömdüler. Zaten o çatışmada çok sayıda ölü vardı ama sadece kendilerine
verdiğimiz 16 kişiyi ilan ettiler”
açıklaması, iddiadan ibaret olsa dahi, devlet bu iddiaları cevaplamak ve
boşa çıkarmak zorundadır.
Karayılan’ın
iddiasına konu olan şehidin babası Ercan Artuğ, defin işlemleri sırasında
oğlunun yüzünü gördüğünü belirterek, “Neden böyle yapıyorlar bilmiyorum. Acımız hâlâ taze bize bunları
yapmasınlar. Konuşacak halim yok. Hepsi yalan” ifadeleriyle terör
örgütünü yalanlamıştır. Baba Ercan Artuğ’un açıklamasından şunu çıkarabiliriz.
PKK-KCK, kendi amaçları ve hedefleri için her yolu meşru görüyor ve toplumu
manipüle etmek için kirli oyunlarını devam ettirecektir.
Bu
iddiaların muğlak kalması, başta şehit
aileleri olmak üzere, Türkiye kamuoyu
tarafından devlete biçilen itibar ve saygınlık zarar görecektir. İktidar, kamuoyunu anında ve zamanında doğru
bilgilendirerek bu ve benzeri algı operasyonları ile siyasi toplum mühendislik
faaliyetlerini boşa çıkartmalıdır.
Öcalan’ın
“silahlar sussun, siyaset konuşsun, silahlı unsurlar Türkiye sınırlarını dışına
çıksın” çağrılarına -ağababalarının da yönlendirmesiyle- kulak tıkayan Kandil’in, “Öcalan ile görüşme
ve müzakere şartıyla ateşkese hazır olduğunu” açıklaması, PKK’nın alan
hâkimiyeti için beklenilen taktiksel bir manevrasıdır. Türkiye’ye yönelik
silahlı faaliyetlerine son vermeden ve silahlı unsurlarını Türkiye dışına
çıkartmadan, devletin PKK’ya yönelik operasyonlarını sonlandıracağını düşünmek,
bölgeyi ve alanı PKK’ya teslim etmek demektir.
Çok
değil bundan birkaç ay önce bölge insanının yüzünü güldüren gelişmeler
yaşanıyorken, PKK’nın, çözüm sürecini sonlandıran eylemleri ve ne idüğü
belirsiz “özyönetim” dayatması ile birlikte şehir merkezlerine indirgemeye
çalıştığı çatışmalar sonucunda, komşu
komşuya gidemez, esnaf siftah yapamaz oldu, turizm tamamen durdu. “Çözüm
Süreci”yle birlikte yeşeren barış umutları, yerini korku ve endişeyle birlikte,
büyük bir hayal kırıklığına bırakmıştır.
KCK-Kandil
şunu iyi bilmelidir. 70. Dönem BM Genel Kurul toplantılarında Suriye’de devam
eden iç savaşın sonlandırılması için “Esedli geçiş süreci” formülünün ön plana
çıkmasıyla birlikte, Suriye’deki yapılanması PYD’nin kontrolünde bulunan
kantonlardaki etkinliğinin sürekliliği, PKK’nın Türkiye’ye yönelik silahlı
faaliyetlerini sonlandırmasıyla ilişkilidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder