6-8
Ekim olayları öncesi ve sonrasında Kandil’in yapmış olduğu açıklamaların hemen
hepsinin partizan bir düşünce yapısıyla yapılmış faşizan ifadeler içerdiğini görürsünüz.
Her hafta KCK yetkililerinden birisi çıkıyor, alıyor eline kırık sazı başlıyorlar
demokrasiden, insan haklarından dem vurmaya. İmralı ise senkron bozukluğu olan
orkestranın şefliğini yapıyor. Orkestranın bu haftaki solisti ise Sabri Ok. Peki,
Kandil’deki seküler anlayışı temsil eden grup içerisinde yer alan Sabri Ok kimdir?
Alevi
kökenli, Adıyaman doğumlu olan Sabri Ok, PKK’nın sivillere yönelik düzenlediği
ilk eylem olan 1984’teki Siirt-Eruh baskınlarının planlayıcısı olarak bilinir.
1985 yılında yakalanarak Bursa Cezaevi’ne konulan Ok, cezaevinde kaldığı 20
yılın büyük bölümünde PKK’nın “cezaevleri sorumlusu” olarak faaliyet sürdürdü.
Bu süre zarfı içerisinde, Türkiye’deki cezaevlerinde başlatılan açlık grevi
eylemlerinin talimatlarını veren kişi olarak ön plana çıktı.
Bir
süre Bursa Cezaevi’nde birlikte kaldığı Nurettin Demirtaş’ın DTP’nin başına
getirilmesinde etkili olduğu ileri sürüldü. Siyasi yasağı nedeniyle DTP’ye üye olamadı ama
partinin “gölge genel başkanı” gibi hareket etti.
2005'te
tahliye olduktan sonra askere çağrıldı ve Manisa'da askerlik yaptı. Askerlikten
sonra Kandil’in de onayıyla Avrupa’ya giderek, KCK'nın Avrupa sorumluluğunu
üstlendi. Avrupa’da bulunduğu süre içerisinde Bozan Tekin ve Nedim Seven gibi
PKK’nın etkili isimlerinin kendisine yardımcı oldukları iddia edildi.
2008’in
Eylül ayında Norveç’in Başkenti Oslo’da başlayan ve 2011 Eylül ayında basına
yansıyan MİT-PKK görüşmelerinde, PKK adına Oslo’daki görüşmelere Kandil’den katılan iki isimden biriydi
Sabri Ok. (Diğeri Mustafa Karasu’ydu, Avrupa kanadından ise Zübeyir Aydar ve
Adem Uzun katılmıştı) Oslo’daki görüşmelere katıldıktan sonra Sabri Ok’un KCK
içerisindeki etkinliği daha da artmaya başlamıştı.
2011
yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen operasyonlarda PKK'nın şehir yapılanması “Kürdistan
Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)” yapılanmasının lideri
olduğu, DTP/BDP milletvekili ve
yöneticilerinin Sabri Ok'un emir ve talimatlarına göre hareket ettikleri iddia
edildi. Sabri Ok’un onayı olmadan KCK-Kandil’in bir konu
hakkında karar alamayacağı ve hareket edemeyeceği değerlendiriliyor. Öcalan’ın çok güvendiği isimlerden biri olan
Sabri Ok, PKK’nın son dönem stratejilerini belirleyen isim olarak da
bilinmektedir.
Evet,
23.11.2004 günü ANF (Fırat Haber Ajansı) ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi
Sabri Ok, Gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ok’un,
“Hiç kimsenin silah iradesi
elinde olan bizler adına konuşması doğru değildir… Hareketimizin gündeminde
silahsızlandırma ve silahlı güçlerimizin bir yerlere çekilmesi gibi bir şey
kesinlikle yoktur.”
ifadesi nasıl açıklanabilir? Yani yaşam kaynağımız ve varlık sebebimiz
olan silahı asla ve kat’a bırakmayız deniyor.
Sabri
Ok’un “Eğer Kürdistan'da çekilmesi
gereken bir güç varsa o da işgalci güç konumunda olan ordu ve polistir”
açıklaması, çözüm sürecini, barışı provoke etme amaçlıdır. 6-8 Ekim
olaylarından sonra kendi iradesini ortaya koymaya çalışan HDP’ye yönelik örtülü
bir tehdittir. Türkiye’deki savaş baronlarına “merak etmeyin, istediğimiz anda savaşı devam
ettirebiliriz” mesajıdır.
Sabri
Ok ve diğer PKK yöneticileri tarafından yapılmak istenen şey, Kürtler
üzerindeki PKK vesayetini devam ettirmektir. Türkiye'deki vesayetçi anlayış 90 yıl sürdü. Kürtler üzerindeki PKK vesayeti
kaç yıl devam eder bilemeyiz ama Kürtler üzerindeki PKK vesayetinin sona
ermesi, Kürtlerin kendi iradelerine sahip çıkmalarıyla son bulabilir.
İmralı
ile Kandil arasında bir görev paylaşımı var. Yani, hâlihazırda herkes kendisine biçilmiş
rolü oynuyor. Bu rol paylaşımında Öcalan’ın özgürlüğü hedefleniyor. Öcalan ise
devlet adına kendisiyle görüşen heyet ile -tabirimi mazur görün- kedinin
fareyle oynadığı gibi oynamaya devam ediyor.
Sabri Ok, 30 Eylül 2014 tarihli bir başka açıklamasında ‘Tespitimiz,
gerçekten de sürecin bittiği yönündedir. Tutumumuz da bu yönde olacaktır’
derken, Öcalan ise 01 Ekim 2014
tarihinde HDP milletvekilleri ile yapmış olduğu görüşmede, “Kobanê kuşatması, sadece Kürt halkının
demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye’yi de yeni bir darbe
sürecine sokacaktır” sözleriyle, son dönemdeki
olayların sorumluluğunu üstlenmiş oluyor.
PKK,
bugüne kadar başarıyla uyguladığı kara propagandayı uygulamaya devam ediyor.
Kendi propagandasına alet edebileceği argümanları elinden alınan Kandil,
devletin yapmış olduğu tüm iyileştirmeleri seçim malzemesi ya da “AK Parti’nin
seçim yatırımlarıdır” diyerek, bölge halkı üzerindeki etkinliğini kaybetmemeye
çalışıyor.
Fitilini
Öcalan’ın ateşlediği 6-8 Ekim olayları için, “6-8 Ekim olayları halkımızın serhıldan tarihindeki en görkemli
serhıldanlardır. Halkımızın iradesinin en güçlü biçimde ortaya konulmasıdır.” diyebilen bir akıl, insanlıktan nasibini
alamamış, kan ve gözyaşından beslenen zavallı bir akıldır.
Süreci
çok uzatmadan ve üçüncü unsurların müdahalesine müsaade etmeden bir an önce
sonuçlandırmak gerekir. Sürecin uzaması, Öcalan’ın elini güçlendiriyor.
Sürecin
alternatifi, yine sürecin kendisidir.