25 Kasım 2014 Salı

''Kandil'deki ''OK!''

6-8 Ekim olayları öncesi ve sonrasında Kandil’in yapmış olduğu açıklamaların hemen hepsinin partizan bir düşünce yapısıyla yapılmış faşizan ifadeler içerdiğini görürsünüz. Her hafta KCK yetkililerinden birisi çıkıyor, alıyor eline kırık sazı başlıyorlar demokrasiden, insan haklarından dem vurmaya. İmralı ise senkron bozukluğu olan orkestranın şefliğini yapıyor. Orkestranın bu haftaki solisti ise Sabri Ok. Peki, Kandil’deki seküler anlayışı temsil eden grup içerisinde yer alan Sabri Ok kimdir?

Alevi kökenli, Adıyaman doğumlu olan Sabri Ok, PKK’nın sivillere yönelik düzenlediği ilk eylem olan 1984’teki Siirt-Eruh baskınlarının planlayıcısı olarak bilinir. 1985 yılında yakalanarak Bursa Cezaevi’ne konulan Ok, cezaevinde kaldığı 20 yılın büyük bölümünde PKK’nın “cezaevleri sorumlusu” olarak faaliyet sürdürdü. Bu süre zarfı içerisinde, Türkiye’deki cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerinin talimatlarını veren kişi olarak ön plana çıktı.

Bir süre Bursa Cezaevi’nde birlikte kaldığı Nurettin Demirtaş’ın DTP’nin başına getirilmesinde etkili olduğu ileri sürüldü.  Siyasi yasağı nedeniyle DTP’ye üye olamadı ama partinin “gölge genel başkanı” gibi hareket etti.

2005'te tahliye olduktan sonra askere çağrıldı ve Manisa'da askerlik yaptı. Askerlikten sonra Kandil’in de onayıyla Avrupa’ya giderek, KCK'nın Avrupa sorumluluğunu üstlendi. Avrupa’da bulunduğu süre içerisinde Bozan Tekin ve Nedim Seven gibi PKK’nın etkili isimlerinin kendisine yardımcı oldukları iddia edildi. 

2008’in Eylül ayında Norveç’in Başkenti Oslo’da başlayan ve 2011 Eylül ayında basına yansıyan MİT-PKK görüşmelerinde, PKK adına Oslo’daki görüşmelere Kandil’den katılan iki isimden biriydi Sabri Ok. (Diğeri Mustafa Karasu’ydu, Avrupa kanadından ise Zübeyir Aydar ve Adem Uzun katılmıştı) Oslo’daki görüşmelere katıldıktan sonra Sabri Ok’un KCK içerisindeki etkinliği daha da artmaya başlamıştı.

2011 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen operasyonlarda PKK'nın şehir yapılanması “Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye Meclisi (KCK/TM)” yapılanmasının lideri olduğu, DTP/BDP milletvekili ve yöneticilerinin Sabri Ok'un emir ve talimatlarına göre hareket ettikleri iddia edildi. Sabri Ok’un onayı olmadan KCK-Kandil’in bir konu hakkında karar alamayacağı ve hareket edemeyeceği değerlendiriliyor.   Öcalan’ın çok güvendiği isimlerden biri olan Sabri Ok, PKK’nın son dönem stratejilerini belirleyen isim olarak da bilinmektedir.

Evet, 23.11.2004 günü ANF (Fırat Haber Ajansı) ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ok’un,  “Hiç kimsenin silah iradesi elinde olan bizler adına konuşması doğru değildir… Hareketimizin gündeminde silahsızlandırma ve silahlı güçlerimizin bir yerlere çekilmesi gibi bir şey kesinlikle yoktur.” ifadesi nasıl açıklanabilir? Yani yaşam kaynağımız ve varlık sebebimiz olan silahı asla ve kat’a bırakmayız deniyor.

Sabri Ok’un “Eğer Kürdistan'da çekilmesi gereken bir güç varsa o da işgalci güç konumunda olan ordu ve polistir” açıklaması, çözüm sürecini, barışı provoke etme amaçlıdır. 6-8 Ekim olaylarından sonra kendi iradesini ortaya koymaya çalışan HDP’ye yönelik örtülü bir tehdittir. Türkiye’deki savaş baronlarına  “merak etmeyin, istediğimiz anda savaşı devam ettirebiliriz”  mesajıdır.

Sabri Ok ve diğer PKK yöneticileri tarafından yapılmak istenen şey, Kürtler üzerindeki PKK vesayetini devam ettirmektir.  Türkiye'deki vesayetçi anlayış 90 yıl sürdü. Kürtler üzerindeki PKK vesayeti kaç yıl devam eder bilemeyiz ama Kürtler üzerindeki PKK vesayetinin sona ermesi, Kürtlerin kendi iradelerine sahip çıkmalarıyla son bulabilir.

İmralı ile Kandil arasında bir görev paylaşımı var.  Yani, hâlihazırda herkes kendisine biçilmiş rolü oynuyor. Bu rol paylaşımında Öcalan’ın özgürlüğü hedefleniyor. Öcalan ise devlet adına kendisiyle görüşen heyet ile -tabirimi mazur görün- kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaya devam ediyor.

Sabri Ok, 30 Eylül 2014 tarihli bir başka açıklamasında ‘Tespitimiz, gerçekten de sürecin bittiği yönündedir. Tutumumuz da bu yönde olacaktır’  derken, Öcalan ise 01 Ekim 2014 tarihinde HDP milletvekilleri ile yapmış olduğu görüşmede, “Kobanê kuşatması, sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye’yi de yeni bir darbe sürecine sokacaktır” sözleriyle, son dönemdeki olayların sorumluluğunu üstlenmiş oluyor.

PKK, bugüne kadar başarıyla uyguladığı kara propagandayı uygulamaya devam ediyor. Kendi propagandasına alet edebileceği argümanları elinden alınan Kandil, devletin yapmış olduğu tüm iyileştirmeleri seçim malzemesi ya da “AK Parti’nin seçim yatırımlarıdır” diyerek, bölge halkı üzerindeki etkinliğini kaybetmemeye çalışıyor.

Fitilini Öcalan’ın ateşlediği 6-8 Ekim olayları için, “6-8 Ekim olayları halkımızın serhıldan tarihindeki en görkemli serhıldanlardır. Halkımızın iradesinin en güçlü biçimde ortaya konulmasıdır.” diyebilen bir akıl, insanlıktan nasibini alamamış, kan ve gözyaşından beslenen zavallı bir akıldır.

Süreci çok uzatmadan ve üçüncü unsurların müdahalesine müsaade etmeden bir an önce sonuçlandırmak gerekir. Sürecin uzaması, Öcalan’ın elini güçlendiriyor.


Sürecin alternatifi,  yine sürecin kendisidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder