Algı: kısaca bir konu ya da bir bilginin zihne alınıp yorumlanması, seçilip düzenlenmesi manasına gelir. Kişinin, yaşadığı toplumun etkisi ile konu ve olayları algılayıp, karşı davranışlar oluşturması sosyal tepki ya da toplumsal tepki olarak adlandırılır. Bir toplumun algılarını yönetmek istiyorsanız, hedef toplumun kültürünü, değer yargılarını ve tutumlarını göz önünde bulundurmak zorundasınız.
Hızla değişen dünya düzeni, yeni farklı politik stratejileri beraberinde getirmektedir. Türkiye buna uygun stratejiler geliştirmelidir. Farklı politik stratejiler geliştirmek kadar, donanımlı ve birikimli gençleri yetiştirmek ise işin ayrı bir boyutu...
İktidar partileri de icraatlarını, topluma anlatmak istediklerinde, “toplumun algısını” göz önünde bulundurmak zorundadır. AK Parti iktidarı, toplumsal algı konusunda birçok başarılı çalışma yapmıştır. Fakat, “Kürt sorununun çözümü ile terörün sonlandırılması” gibi yüz yıllık kronikleşmiş problemlerde, toplumsal algıyı pek de iyi yönettiğini söyleyemeyiz.
Mesela, AK Parti’nin 2023 Vizyon belgesinde “ana dilde savunma hakkı” yer almasına rağmen, PKK tarafından Türkiye genelinde başlatılan açlık grevlerinden sonra bu hakkın verilmesi, tüm kredilerin PKK’nın hanesine yazılmasına neden olmuştur. PKK; “bakın biz istediğimiz ve dayattığımız için devlet bu hakları veriyor” propagandası ile kendisine yeni alanlar oluşturmuştur. Benzer bir durum “‘ana dilde eğitim” için de söylenebilir. Kanımca Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasından sonra, pilot bölge çalışması ile toplumun bu konudaki algısını daha iyi yönetebilirdi.
Yine Taksim-Gezi olaylarının başlangıcı ve sonrasında da AK Parti “toplumsal algı”yı maalesef çok da iyi yönetememiştir.
Türkiye, PKK’nın isteklerini Kürt halkının istekleri gibi görmemeli, demokratikleşmeyi, demokratik hakları kendi vatandaşlarına (Türkü, Kürdü, Alevisi, Lazı, Çerkezi, Arabı, Boşnağı...) layık gördüğü için vermelidir. Yoksa PKK dayatıyor diye değil.
KCK’nın “geri çekilme durdu, ateşkes sürüyor” açıklamasından sonra (ki bu açıklama devleti sıkıştırma ve taviz verdirmeye yöneliktir) PKK; baskı, şantaj ve tehdit ile özellikle “ana dilde eğitim ve statü elde etme” konularında elini güçlendirmek, kendi tabanına mesaj vermek için zayıf bir ihtimal olmakla birlikte, tüm riskleri de göze alarak yeniden kanlı eylemlerine dönebileceğinin mesajlarını vermeye başlamıştır.
Böyle bir ihtimal de 2014 Mart ayında yapılacak yerel seçimler için büyük bir risk olacaktır. Yerel seçimlerin PKK tehdidinin altında yapılması ise seçimlerin meşruiyetine gölge düşürecektir.
İmralı ile görüşmeler başlamadan önce, AK Parti’nin, Kürt sorununun çözümüne yönelik sosyal içerikli projeler konusunda kısmen de olsa eksiklerinin olduğu açıktı. Bu eksiklerinden dolayı da zaman zaman eleştirilerimiz olmuştu.
2 Nisan 2013 tarihinde açıklanan 63 kişilik “Akil İnsanlar” Heyeti, 4 Nisan’da Başbakan Erdoğan’la yaptıkları görüşme sonrasında 9’ar kişilik, 7’şer grup halinde toplam 83 gün görev yaptılar. Çalışmalarını Başbakanlık Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın koordinasyonunda yürüten Akil İnsanlar Heyeti, bu süre zarfında 122 bin kilometre yol katederek, Anadolu ziyaretleri kapsamında 37 ilçe ve 22 köyde de 60 binin üzerinde kişiyle görüştü. İşte bu çalışmalar ışığında elde edilen bilgiler, AK Parti’nin sosyal içerikli projeler konusundaki eksikleri giderecek mahiyette idi. Bu çalışmayı tabiri yerinde ise Türkiye’deki birçok sorunun sosyal bir network ağı ile “ana server”e aktarılması olarak da adlandırmak mümkündür.
Tabii “önce demokratikleşme” diyen BDP ve KCK, henüz paketin içeriği açıklanmadan paketi eleştirmeye başladı. Bu tavrın nedeni; Türkiye toplumunun 30 Eylül’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacak olan pakete yönelik algısını manipüle etmektir.
Dolayısıyla Başbakan’ın 30 Eylül günü açıklayacağını belirttiği demokratikleşme paketinin içeriği, kamuoyunda farklı beklenti ve değerlendirmelere neden olmaktadır.
Gündeme geldiği günden beri, demokratikleşme paketi toplumda nasıl algılanıyor? Toplumda hangi hassasiyetler, hangi değerler ön plana çıkıyor? Elinde çok geniş bir veri tabanına sahip olan AK Parti hükümetinin bu konuda toplumun algısını daha iyi yönetebileceğine inanıyorum.
(Bu yazı ilk olarak 24 Eylül 2013 tarihinde Haber 111 sitesinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder