Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Eylül 2014 tarihinde BM Genel
Kurulu’ndaki konuşması esnasında “dünya 5’ten büyüktür” çıkışından sonra,
Kobani üzerinden tabiri yerindeyse Türkiye’ye ilk golünü atan ABD, ikinci
gölünü KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın “Çözüm Süreci”nde ABD’nin gözlemci ülke
olmasını talep etmesiyle atmaya çalışıyor. ABD’nin son dönemlerde İran, PYD ve
Esed rejimiyle de görüşmesi, iç ve bölgesel sorunları bitmeyen ve bu
sorunlarına çözüm bulmaya çalışan Türkiye’ye yönelik tedip girişimidir.
Geçmişte H. Cemal, C.
Candar ve R. Çakır gibi gazeteciler üzerinden açıklama yapan KCK-Kandil, bu kez
Yurt Gazetesinden Nazan Özcan ve Veysi Polat’a konuşmuş. "Çözüm
Süreci"nin devlet tarafından yasalaştırılmasına rağmen, KCK Eşbaşkanı
Cemil Bayık: "Hükümet sorunu çözmek
istemiyor..." diyor. Bayık’ın bu iddiası, KCK'daki mantaliteyi bir kez daha gözler önüne
seriyor.
Cemil Bayık, “Ahmet
Karakaş’ın HDP binasında, gözler önünde boğazını kesmek istediler. Bu, Erdoğan
ve Davutoğlu’nun açıklamaları sonucu gelişti… Açıkça HDP’yi ve HDP’nin şahsında
aslında bütün demokrasi güçlerini hedef gösterdiler.” diyerek, HPD’nin iktidarca
topyekûn hedef gösterildiğini iddia etti. Aynı iddiayı, elinde silahı bir güç olarak
bulunduran PKK’yı Kürt Siyasi Hareketi (KSH) olarak değerlendiren Türkiye’nin du-a-yen
gazetecilerinden R. Çakır da dile getirdi. Çakır, hükümeti, “KSH
içinde en zayıf gördüğü halka olan HDP’yi hedef alarak inisiyatif almaya
çalışıyor. Bunun akılcı bir strateji olmadığı, hatta tehlikeli olduğu HDP
yöneticisi Ahmet Karataş’ın saldırıya uğramasıyla ortaya çıktı.” diyerek, bu konudaki uzmanlığını iyiden iyeye
bir kez daha pekiştirmiş oldu.
C. Bayık, Ahmet Karataş saldırısına değiniyor, saldırıyı
kınıyor. (Her ne saikle olursa olsun, HDP parti binaları ve üyelerine yönelik
hiçbir saldırı kabul edilemez. Benzer saldırıların devam etmesi durumunda
devletin otoritesi tartışılmaya başlanacaktır.) Peki, Cemil Bayık aynı
hassasiyeti, PKK yandaşları tarafından kurban eti dağıtırken önce bıçaklanan,
sonra boğazı kesilmeye çalışılan ve 3. kattan atıldıktan sonra üstünden araba
ile geçilerek katledilen lise öğrencisi Yasin Börü için gösterebiliyor mu?
C. Bayık,
Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin PKK-KCK için “terörist, terör örgütü” gibi ifadeleri
kullanmalarından duyduğu rahatsızlığı ise “Dikkat
edilirse, Ortadoğu’daki ve Kürdistan’daki gelişmeler bu hükümeti oldukça
zorladı, o da ne yaptı, parlamentoya bir yasa getirdi. Yasanın ismi ne? ‘Terörizmi
sonlandırma yasası’. Demiyor Kürt sorununu çözme yasası. Zihniyet aynı
zihniyet, bilinçaltları bütünüyle yansıyor. Onun için terörist başı, terörist hareket,
terörist örgüt diyor.” diyerek ifade ediyor.
Ama
aynı Cemil Bayık, “Bugün AKP, DAİŞ’tir, (Arapça ismi DAİŞ’tir) bugün Kobani savaşını
yürüten AKP’dir, bugün DAİŞ’i Kobani’ye saldırtan AKP’dir. Kobani’nin
düşürülmesi için yoğun çaba sarf eden AKP’dir… Kobani’ye de saldırmasının esas
amacı Kürtleri oradan çıkarıp kendine bağlı olan Sünni Arapları
yerleştirmekti.” diyerek, Irak ve Suriye’de
IŞİD zulmünden kaçarak yerlerinden ve yurtlarından edilen yüz binlerce
mülteciye kucak açan Türkiye ve AK Parti’ye her türlü hakareti marifet sayıyor.
Türkiye’yi IŞİD’e yardım etmekle itham etmeye devam ediyor.
Cemil Bayık, 2013 Newroz’unda Öcalan’ın “artık silahlar sussun, silahlı unsurlar sınır dışına çekilsin”
çağrısına rağmen, “Kuzey'de (Türkiye) her yerde gerilla vardır, hem de 2013 Nevroz
öncesindeki konumundan daha güçlü bir konumdadır. Hem nitelik hem nicelik
olarak. Türkiye’den çektiğimiz güçlerin bir kısmını da geriye gönderdik. Ve
yeni büyük katılımlar da var. Açık söyleyeyim, ayda bin civarında savaşçı
katılımı var” açıklamasıyla da
Kandil’in PKK’nın silahlı unsurlarının sınır dışına çıkarmadığını itiraf
ediyordu.
Cemil Bayık, Kürtlerin kültürel hakları yönündeki birçok
düzenlemeyi bile hâlâ asimilasyon aracı olarak görüyor. Hâlbuki TRT 6'yı,
seçmeli de olsa Kürtçe eğitimi, Kürtçe gazeteleri Kürtler için asimilasyon
aracı olarak görmek, Kürtlere yapılmış en büyük hakarettir.
Bayık’ın açıklamalarının tamamına bakıldığında, Türkiye’nin
Kürt sorununu kendi iç dinamikleriyle çözmesine, devletin hazırladığı yeni yol
haritasına (yeni yol haritasında mutlak eylemsizlik çağrısı, sekreterya ve akil
insanlardan oluşacak bağımsız gözlemci grubu gibi çok önemli başlıklar vardı) KCK-Kandil’in
henüz hazır olmadığı, sürekli bahane ve
oyalama taktikleriyle “Çözüm Süreci”ni sabote etmeye çalışarak, çözüm yerine
çözümsüzlüğü dayatmaya çalıştığı gözlenmektedir.
Özelde Cemil Bayık'ın, genelde KCK’nın talepleri, Lozan'da
1924’te Musul-Kerkük'ü Milletler Cemiyeti'ne götürmek isteyen İngiltere (talebinde
başarılı da oldu) ve dünyanın süper gücü ABD’nin ortak aklına benziyor.
Hatırlanacağı üzere Türkiye’nin bölgede plebisit (halk oylaması) talebine bile
razı olmayan İngiltere, görüşmelerdeki oyalama taktiği ile hedeflediği sonuca
ulaşmış, Musul-Kerkük meselesini Milletler Cemiyeti’ne götürmeyi başarmıştı.
Sonuç: Kazanan bir İngiltere
ve sömürülen bir Orta Doğu…
Ölüm, acı, kan ve gözyaşının hâkim olduğu kaybetmeye mahkûm Kürtler
ve Türkler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder