Yaklaşan
cumhurbaşkanlığı seçimi, çözüm süreci, İsrail’in bir kez daha Gazze’yi vurması,
Irak, Suriye ve Orta Doğu’daki diğer gelişmeler gündemin sıcak maddeleri…
Cumhurbaşkanlığı
için yarışan adaylar, seçim çalışmalarına başladılar. HDP’den aday gösterilen
Eş Başkan Selahattin Demirtaş, CNN Türk’ten Şirin Payzın’ın moderatörlüğünü
yaptığı “Neler oluyor” programının canlı yayın konuğuydu. Selahattin Demirtaş’ı birileri Türkiye’nin
Celal Talabani’si olmaya inandırmış görünüyor. Demirtaş’ın hedefinde yeni bir
Celal Talabani olma amaç ve gayesi var sanki. Kanımca, Demirtaş; “Celal
Talabani bir Kürt olarak Irak Cumhurbaşkanı olduysa, olabildiyse; Selahattin
Demirtaş da Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olabilmeli” düşüncesiyle seçim çalışmalarını sürdürmeye
çalışıyor.
Program
içerisinde kendisine yönelik sorulan birçok soruya cesurca cevaplar veren
Demirtaş’ın, “Kürt sorunu ve çözüm süreci” ile ilgili bir soruya, “bizim
cumhurbaşkanlığımızda Türkiye bölünmeden, parçalanmadan çözecektir.” dedi.
Sık, sık
parti ismi değiştirmeyi bir gelenek haline getirmiş olan Kürt siyasetçileri,
yeni bir parti oluşumuna gitmeye karar verdiler. Barış ve Demokrasi Partisi
(BDP) önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği 3. Olağan Kongresi’nde isim
değişikliğine giderek, Bölgelerin Demokrasi Partisi adıyla siyasete devam
edeceğini açıklamıştı. Aynı gelenekten gelen partiler için isim ve amblem
değişikliği yeni bir vizyon olsa gerek…
BDP Kongre
Hazırlık Komisyonu Üyesi Kamuran Yüksek’in, "BDP, demokratik özerk
sistemin gelişmesi açısından hem toplumun örgütlendirilmesi, eğitilmesi,
bilinçlendirilmesi hem de demokratik siyaset alanına demokratik özerklik
sistemine kadro yetiştirecek ve bunu geliştirecek bir parti olacaktır"
ifadesi,
HDP Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, Diyarbakır’da minibüsçülerin büyükşehir
belediyesini protesto eden eylemlerinden sonra "bu saldırı bilerek,
istenerek bilinçli tertiplenmiştir. Kürt özgürlük hareketine karşı, Kürt halk
iradesine karşı, büyükşehir şahsında, belediyelerimize, halkın öz yönetim
organlarına karşı bir tezgâhtır, oyundur. O oyunu biliyoruz. Açığa çıkarıp boşa
çıkardığımızın üzerinden de özgür özerk Kürdistan'a ulaşacağız, ulaşmanın
mücadelesini sürdüreceğiz" ifadesi,
Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın, "Biz şimdi bizim olanı,
kendi kültürümüzü, kendi tarihimizi yaşatarak, genç kuşaklara aktaracak inşa
hareketini sürdüreceğiz. Açık söylüyoruz. Kızanlar kızsın, küsenler küssün. Biz
Kürdistan’ı baştan aşağı yeniden imar edeceğiz. Özerkliğimizi, öz yönetimimizi
inşa edeceğiz" yine bir başka konuşmasında, "Hiç kimsenin dinine,
diline bakmadan, farklılığı esas alarak Türkiye'de demokratik özekliği ilan
edeceğiz. Bu noktada şeffaflık ilkesi bizim için çok önemlidir" açıklaması, Selahattin Demirtaş’ın, “bizim cumhurbaşkanlığımızda Türkiye
bölünmeden, parçalanmadan çözecektir.” ifadesi ile bir benzerlik taşıyor
mu? Kendi parti yöneticileriyle çelişen
Demirtaş, bu iddiasıyla Türkiye kamuoyunu nasıl ikna edebilecek? Doğrusu
Demirtaş’ın bu açıklamasına inanmayı çok isterdim.
Türkiye,
Kürt sorununun silahla, güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceğine yıllar sonra
idrak edebildi. Devlet aklı çözüm konusunda güçlü bir şekilde irade beyan etti.
Kendi iç dinamikleriyle kendi sorununu çözmeye karar vererek, en son çıkartılan
yasayla da çözüm sürecini güvence altına alınmış oldu. Eğer üçüncü bir ülkenin
ya da güç devreye girmiş olsaydı, işte o korkulan tüm senaryolar fiiliyata
geçecekti. Yani Türkiye bir Irak, bir Suriye olabilirdi.
Oysaki
“Kürt Sorunu”nda, sürecin başladığı dönemden bugüne kadar “örtülü” olarak
yürütülen görüşmelerin yasal zemine oturtulması, çözüm sürecinin başladığı
günden bu yana devletin gerçekleştirdiği en kapsamlı düzenlemedir.
Gündemin
bir başka önemli konusu, kan üzerinden siyaset yapan, kan ile beslenen
İsrail’in, Gazze’ye düzenlediği saldırılar. Maalesef bütün dünya İsrail’in
beşikteki çocukların üzerine bomba yağdırmasını izliyor, bu vahşete seyirci
kalıyor. Böyle bir vahşet karşısında sessiz kalmak, tarafsız durmak; bizlere
merhum Cemil Meriç’in “Zulmün olduğu yerde, tarafsızlık namussuzluktur” ifadesini hatırlatıyor.
Ve tabi ki
Orta Doğu: Suriye ve Irak’ta devam eden
iç savaş, beraberinde Orta Doğu’da harita değişikliklerini de getirdi. ABD’nin
bölgeyi yeniden dizayn etmek için saldığı IŞİD virüsü, büyük bir tehdittir.
IŞİD, geçtiğimiz hafta, Irak’ın en büyük kimyasal silah tesislerinin kontrolünü
eline geçirdiğini BM’ye bildirdi. Bölgedeki güç dengeleri hızla değişmeye
başlıyor. Değişen güç dengeleri, beraberinde yeni çatışmalara neden olacaktır
maalesef.
Orta
Doğu’yu kontrol edebilen güç, tüm dünya üzerinde etkili olur. Geçmişte bu yaşandı,
bugün de aynı şey yaşanacaktır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder