Son dönemlerde “çatı” kelimesi, Türkiye siyasetinde hatırı
sayılır bir yer edindi. Her gün yeni “çatı”lar kuruluyor. Siyasi fırtınalar karşısında
direnç gösterebilen “çatı”lar, kalıcı olacaktır.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), çatısı Öcalan tarafından belirlenen
ilk siyasi partidir. Öcalan, “çatı” partisi fikrini defalarca dile getirmiş,
nihayet bu düşüncesi HDP ile hayata geçirilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), geçtiğiniz hafta sonu Ankara Ahmet Taner
Kışlalı Spor Salonu’nda 2. Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirildi. Eş
genel başkanlıklarına Selahattin Demirtaş ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)
eski Genel Başkanı Figen Yüksekdağ seçildi.
Kongre
esnasında konuşan tüm hatiplerin, benzer ifadeler kullanması dikkat çekiciydi.
Özellikle de “demokratik cumhuriyet”, “ortak
vatan”, “demokratik ulus” ifadeleri sıklıkla dile getirildi. Kongre, Türkiye
partisi olma iddiasındaki HDP’nin çelişkilerini yansıtması bakımından da
önemliydi. “Ortak değer” ve “ortak vatan” söylemlerinin öne çıkartıldığı bir
kongrede, “ortak millet” dedikleri Türkiye’nin ortak değerlerine gerekli saygı
ve ihtimam gösterilmeliydi.
Kongreye her zaman olduğu gibi yine Öcalan’ın gönderdiği
mesaj damgasını vurdu. Öcalan’ın, HDP Kongresi’ne gönderdiği mesajındaki “Değerli
yoldaşlar, 1970’lerin çıkışına dayalı olarak ortaya çıkan hareketimizin Türkiye
devrimci demokratik ve sosyalist hareketlerinden hiçbir dönemde ayrı
düşünmedik. Kendimizi hep bu çıkışın ayrılmaz bir parçası olarak
değerlendirdik.” ifadesi, Öcalan’ın Türkiye’deki tüm devrimci, demokratik,
sosyalist ve emekçi kesimlerle birlikte hedefine ulaşmak istediğinin bir kez
daha malumun ilamı niteliğindeydi.
Öcalan,
“çatı” partisi dediği ve Türkiye’nin partisi olma iddiasındaki yeni HDP’yi,
kendisinin de alt yapısı olan “sosyalist” tabana oturtmayı hedeflemiş
görünüyor. HDP ile Aleviler, sol ve tüm sosyalist kesimleri kucaklamayı
hedefleyen bir Öcalan, sekülerizmin gölgesindeki politikalar ile “Beyaz
Türkler”den de oy almayı hedefleyen bir HDP. Seküler bir yapıdaki HDP, BDP
tabanındaki inançlı Kürtlerin büyük bir bölümünü kaybetmesi muhtemeldir. Oysaki
geçtiğimiz Mayıs ayında Diyarbakır’da düzenlenen Demokratik İslam Kongresi’nde
okunan mesajında Öcalan, BDP’ye oy veren inançlı Kürt kesimleri BDP içerisinde
tutmayı hedeflemişti.
BDP’yi etnik kimliğe dayalı siyasetten kurtaramamış bir
Selahattin Demirtaş, Türkiye partisi iddiasındaki HDP’ye ne kazandırabilir? BDP'den
HDP'ye geçişlerin mantığı neydi? Bu
zihniyet ile BDP-HDP arasında ne tür bir fark vardır?
Geçmişte, BDP'nin geldiği gelenekteki tüm siyasi partiler,
devlet eliyle bir bir kapatılmıştı. Türkiye’nin bu yanlışı, PKK gölgesindeki
partiler için âdeta bir nevi ab-ı hayattı. 2010 yılında gerçekleştirilen anayasa
değişikliği referandumu ile demokrasi ayıbı "parti kapatma" zorlaştırıldı.
Yani parti kapatma dönemi bir nevi bitmiş oldu. Bu yasal değişiklik, yeni
politikalar üretemeyen PKK gölgesindeki BDP için beslenilen kaynağın kuruması
demekti.
BDP, “Çözüm Süreci”nin en büyük kazanımlarından olan
“çatışmasızlığın” da getirdiği huzur ortamıyla zemin kaybetmeye başladı. -BDP,
30 Mart yerel seçimlerinde Diyarbakır ve Şırnak’ta ciddi oy kaybına uğradı- Siyasette
üretemeyen, yeni söylemler söyleyemeyen BDP, çıkış için geçmişte devletin
yaptığını, -çözüm olarak parti kapatan devlet- bu kez kendisi yaparak, HDP
“çatı”sı altında siyaset yapmaya çalışacak.
Aynı kadro, aynı yönetim mantığı, aynı politikalar ve
söylemler ile sözüm ona yeni paradigma değişikliği: HDP.
Yani, değişen sadece parti ismi ve amblemi oldu.
Yani,
PKK, kuruluşunda ortaya koyduğu
hedeflere, aslına rücu ediyor.
Yani,
Hoca Nasrettin’in ifadesiyle, “Ölme eşeğim ölme, yaz gelsin de yonca bitsin…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder