1 Temmuz 2014 Salı

İSKELESİZ “ÇATI”


Son dönemlerde “çatı” kelimesi, Türkiye siyasetinde hatırı sayılır bir yer edindi. Her gün yeni “çatı”lar kuruluyor. Siyasi fırtınalar karşısında direnç gösterebilen “çatı”lar, kalıcı olacaktır.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), çatısı Öcalan tarafından belirlenen ilk siyasi partidir. Öcalan, “çatı” partisi fikrini defalarca dile getirmiş, nihayet bu düşüncesi HDP ile hayata geçirilmiştir.    

Halkların Demokratik Partisi (HDP),  geçtiğiniz hafta sonu Ankara Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda 2. Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirildi. Eş genel başkanlıklarına Selahattin Demirtaş ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) eski Genel Başkanı Figen Yüksekdağ seçildi.

Kongre esnasında konuşan tüm hatiplerin, benzer ifadeler kullanması dikkat çekiciydi. Özellikle de demokratik cumhuriyet”, “ortak vatan”, “demokratik ulus” ifadeleri sıklıkla dile getirildi. Kongre, Türkiye partisi olma iddiasındaki HDP’nin çelişkilerini yansıtması bakımından da önemliydi. “Ortak değer” ve “ortak vatan” söylemlerinin öne çıkartıldığı bir kongrede, “ortak millet” dedikleri Türkiye’nin ortak değerlerine gerekli saygı ve ihtimam gösterilmeliydi.  

Kongreye her zaman olduğu gibi yine Öcalan’ın gönderdiği mesaj damgasını vurdu. Öcalan’ın, HDP Kongresi’ne gönderdiği mesajındaki “Değerli yoldaşlar, 1970’lerin çıkışına dayalı olarak ortaya çıkan hareketimizin Türkiye devrimci demokratik ve sosyalist hareketlerinden hiçbir dönemde ayrı düşünmedik. Kendimizi hep bu çıkışın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirdik.” ifadesi, Öcalan’ın Türkiye’deki tüm devrimci, demokratik, sosyalist ve emekçi kesimlerle birlikte hedefine ulaşmak istediğinin bir kez daha malumun ilamı niteliğindeydi.  

Öcalan, “çatı” partisi dediği ve Türkiye’nin partisi olma iddiasındaki yeni HDP’yi, kendisinin de alt yapısı olan “sosyalist” tabana oturtmayı hedeflemiş görünüyor. HDP ile Aleviler, sol ve tüm sosyalist kesimleri kucaklamayı hedefleyen bir Öcalan, sekülerizmin gölgesindeki politikalar ile “Beyaz Türkler”den de oy almayı hedefleyen bir HDP. Seküler bir yapıdaki HDP, BDP tabanındaki inançlı Kürtlerin büyük bir bölümünü kaybetmesi muhtemeldir. Oysaki geçtiğimiz Mayıs ayında Diyarbakır’da düzenlenen Demokratik İslam Kongresi’nde okunan mesajında Öcalan, BDP’ye oy veren inançlı Kürt kesimleri BDP içerisinde tutmayı hedeflemişti.

BDP’yi etnik kimliğe dayalı siyasetten kurtaramamış bir Selahattin Demirtaş, Türkiye partisi iddiasındaki HDP’ye ne kazandırabilir? BDP'den HDP'ye geçişlerin mantığı neydi?  Bu zihniyet ile BDP-HDP arasında ne tür bir fark vardır?

Geçmişte, BDP'nin geldiği gelenekteki tüm siyasi partiler, devlet eliyle bir bir kapatılmıştı. Türkiye’nin bu yanlışı, PKK gölgesindeki partiler için âdeta bir nevi ab-ı hayattı. 2010 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu ile demokrasi ayıbı "parti kapatma" zorlaştırıldı. Yani parti kapatma dönemi bir nevi bitmiş oldu. Bu yasal değişiklik, yeni politikalar üretemeyen PKK gölgesindeki BDP için beslenilen kaynağın kuruması demekti.

BDP, “Çözüm Süreci”nin en büyük kazanımlarından olan “çatışmasızlığın” da getirdiği huzur ortamıyla zemin kaybetmeye başladı. -BDP, 30 Mart yerel seçimlerinde Diyarbakır ve Şırnak’ta ciddi oy kaybına uğradı- Siyasette üretemeyen, yeni söylemler söyleyemeyen BDP, çıkış için geçmişte devletin yaptığını, -çözüm olarak parti kapatan devlet- bu kez kendisi yaparak, HDP “çatı”sı altında siyaset yapmaya çalışacak.

Aynı kadro, aynı yönetim mantığı, aynı politikalar ve söylemler ile sözüm ona yeni paradigma değişikliği: HDP.

Yani, değişen sadece parti ismi ve amblemi oldu.

Yani,  PKK, kuruluşunda ortaya koyduğu hedeflere, aslına rücu ediyor.

Yani, Hoca Nasrettin’in ifadesiyle, “Ölme eşeğim ölme, yaz gelsin de yonca bitsin…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder