2010
yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliği referandumu ile Cumhurbaşkanı, artık
halk tarafından seçilecek. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, Türkiye
için bir devrim niteliğindedir. Halk tarafından seçilecek bir cumhurbaşkanı, aynı
zamanda yürütme organına bir yenilik ve bir hareket getirecektir.
1 Temmuz itibarıyla cumhurbaşkanlığı için yarışacak adaylar belirlendi. CHP ve MHP ortak aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu
gösterdi. HDP, Eşgenel Başkan Selahattin Demirtaş’ı gösterirken, AK Parti ise 12. Cumhurbaşkanı adayı olarak Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan isminde karar kıldı.
Çatı
aday olarak açıklanmasından sonra, Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında medyada
(özellikle sosyal) hakarete varacak derecede ortaya atılan iddiaları ahlaki
bulmuyorum. Bugüne kadar
dillendirilmeyen iddialar cumhurbaşkanı adayı olarak açıklandıktan sonra neden
dillendirilsin? Başta siyaset olmak üzere, birbirimizle yarıştığımız kulvarlarda,
Türkiye toplumu olarak ne zaman etik kurallarına riayet etmeyi
öğreneceğiz.
Türkiye
Cumhuriyeti’ne, cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmek bile, başlı başına bir
onurdur. Adayları beğenip beğenmemek, sevip sevmemek bir başka konudur. Hakaret ve küfür içermedikçe, beğenmediğimiz
ya da sevmediğimiz bir aday hakkında (olumlu veya olumsuz) düşüncemizi,
fikrimizi beyan edebiliriz. Bu demokrasinin de bir gereğidir. Ama teyide muhtaç
bilgi ve belgelerle, bir adayı yıpratmaya çalışmak, edebi değildir, ahlaki
değildir, doğru değildir.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanmasından
ardından, ilk turda seçilmese (seçilme olasılığı yüksektir) bile, ikinci turda
seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor. AK Parti tüzüğündeki üç dönem şartını da
göz önünde bulundurursak, parti yönetiminde, ciddi değişiklikler olacaktır. 12
yıllık iktidarında kendi parti kadrolarını yetiştiremeyen AK Parti, eskisi gibi
olmayacaktır. AK Parti’nin başına Mehmet Ali Şahin, Binali Yıldırım, Ahmet Davutoğlu
ve Abdullah Gül gibi isimlerinden birisinin geçmesi kuvvetle muhtemeldir.
20
Nisan 2014 tarihli “CUMHURUN SEÇİMİ” başlıklı yazımızda Tayyip Erdoğan sonrası
AK Parti hakkındaki çekincelerimizi “Kamuoyunda
en çok tartışılan konu ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda AK
Parti’nin geleceği konusu. Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra
ANAP’ın, Demirel’in Cumhurbaşkanı
seçilmesinin ardından ise DYP’nin dağılma ve siyaset sahnesinden kaybolmaları
gibi AK Parti’de de benzer bir süreç yaşanır mı beklentisi? AK Parti’nin başına
geçecek yeni isim, Tayyip Erdoğan’ın elde ettiği başarıyı elde edebilecek mi?” diyerek
dile getirmiştik. Bugün de aynı çekinceleri yaşıyoruz. Neden derseniz? Türkiye’deki seçmen profili
lidere odaklıdır. Türkiye seçmenini çoğu parti programlarından ziyade parti
başındaki lidere göre seçim tercihlerini kullanmaktadır. Bu nedenle, Recep
Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir lideri kaybedecek olan AK Parti’yi zorlu bir
süreç bekliyor.
Şimdiye
kadar AK Parti’ye karşı, girdikleri tüm seçimleri kaybeden CHP ve MHP’nin ayrı
ayrı aday gösterememesi, cumhurbaşkanlığı
seçimini de kaybettiklerinin kabulü niteliğindedir. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun
her iki parti tarafından çatı adayı olarak gösterilmesi, muhtemel bir yenilgi karşısında iki parti
yetkililerinin birbirini suçlamasıyla son bulacak gibi. Yeni bir seçim
mağlubiyeti karşısında, her iki partide de parti içi muhalefet sesini (özellikle
CHP’de) yükseltecek, belki de olağanüstü
kongre kararı alabileceklerdir.
CHP
ve MHP’nin en büyük yanılgısı, galiba yine yanlış hesap yapmalarıdır. Hesabın
mimarı Sayın Bahçeli mi bilmiyoruz ama %27,5 oy oranı olan CHP ve % 16 oy oranı
olan MHP’nin toplam oy oranları % 43,5 eder. Düz mantıkla, Sayın
İhsanoğlu’nun % 43,5 oranında oy
alabileceğini düşünmek, Türkiye’deki siyasi zemini bilmemek demektir.
HDP’nin,
“Halkların ve Değişimin Adayı” sloganıyla açıkladığı Selahattin Demirtaş, “Halkların
ve Değişimin Adayı” profiline ne kadar
uyuyor? Birkaç gün önce HDP Eşgenel Başkanı seçilen
Selahattin Demirtaş, jet hızıyla cumhurbaşkanı adayı olarak açıklandı. Selahattin Demirtaş’ın siyasi geçmişine
baktığımız da önce DTP, BDP ve HDP Genel Başkanlıklarının ardından, son alarak da cumhurbaşkanı adayı olarak
açıklanması dikkat çekicidir. Bu siyasi
geçmişe göre HDP’nin, Selahattin Demirtaş için
”Halkların ve Değişimin Adayı”
sloganı yerine, “Yaşasın Değişmeyen Değişim =S.Demirtaş” sloganını kullanması dikkat çekici olurdu. HDP,
Osman Baydemir, Altan Tan veya bir başka ismi neden aday gösteremiyor?
Sanırım bunun tek bir cevabı var. Aday
belirleme iradesi ve gücünün HDP ve tabanında olmamasıdır. En iyimser tahminle
HDP adayı ilk turda % 9-10 oranında oy alabilir.
İlk
kez halkın seçeceği Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı, ilk turda olmasa da ikinci
turda seçilmiş olacaktır.
Cumhurbaşkanı
seçimlerinin belirleyici gücü, yine Kürtler olacaktır.
Siyasi
değişimin sonucu olarak, bu yılın sonbaharında erken genel seçim heyecanı
yaşayabiliriz. Buna hazırlıklı olalım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder