Terörün amacı, genellikle siyasi olmakla
birlikte, dini, etnik, sosyal ve gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi
felsefik çatışmalar da olabilir. Terör, bazen
bölgesel, bazen ulusal bazen de küresel ölçekte olabilir. Dolayısı ile çözüm
önerileri sunulurken, ya da terörle mücadelede yol haritası belirlenirken, sorunun
ölçeği dikkate alınmalıdır.
Hayata geçirilecek terörle mücadele
projeleri, siyasi nüfuzu ve yaptırım gücü yüksek olan paydaşlar tarafından
benimsenmiş ortak noktalar temellinde olmalıdır.
Terörün boyutuna göre bazen uluslararası
işbirliğine gereksinim olabilmektedir. Ancak bu durum söz konusu olduğunda
ortak bir paydada buluşmak, uzun soluklu bir siyasi müzakereyi ve çözüme yönelik
uluslararası bir desteği gerekli kılmaktadır.
Terörizm genelde bir devlete yönelik
olur ve zora başvurularak, toplumda korku ve kaos ortamı oluşturur. Terör; temel argümanlarını savaştığı gücün
güvensizliği, iktidarsızlığı ve yetersizliği üzerinde kurgular ve topluma
dayatmaya çalışır. Dolayısıyla çözüm önerilerinin geliştirilmesinde bu
noktaların dikkate alınması önem arzeder. Toplumun moral gücünü ve
bileşenlerini tehdit eden terörizmin etkisizleştirilmesi hatta bertaraf
edilmesi, ancak toplum odaklı devlet yönetiminde gerçekleştirilebilir. Bu
bağlamda;
Terör ve terörizmle mücadelede, öncelikle
hukuki, devamında ise sosyolojik, tarihi, kriminolojik, teolojik, psikoloji ve
en önemlilerinden birisi olarak da ekonomik yöntemler geliştirilmelidir. Bunların
tamamı, toplum sosyolojisi ve psikolojisi kapsamında değerlendirildiği zaman, çözüm
odaklı ve tarafların mutlu kılınabileceği anlaşmalara varmak mümkün olabilecektir.
Söz konusu olan multi disipliner bir çalışmadır ve bir ya da birden fazla yöntemlerin
birlikte ele alınması gerekmektedir.
Öncelikli olarak terörizme temel konu olan etkenlerin,
objektif olarak ele alınması zorunludur. Terörün olduğu alan ve bölgelerin
tanımlanması (etnik yapı, ekonomik, sosyolojik, dini, tarihi, coğrafi vb.
konularda), terörden nemalanan kesimlerin ortaya çıkarılması, teröre neden olan sürecin tanımlanması, terörü
meşrulaştıran ve önüne engel olarak çıkan nedenlerin bulunarak, ortaya konulması
gerekmektedir. Bu, sorunun çözümünde atılacak en önemli adımlardan birisidir.
Paydaşların eşit olarak temsil edildiği gruplar objektif değerlendirmeler
yaparak bu konuları dikkatli bir şekilde analiz etmelidir. Sorunun doğru
tanımlanması, uygulamaya konulacak çözümün başarısı için önemli bir adım
olacaktır.
Terör ve terörizm sorununun çözümüne yönelik
çabaların hayata geçirilmesi, bölgesel ya da ülkesel bazda bir takım sosyolojik
ve hukuki dirençler ile karşılaşabilir. Bu anlamda çözüm için, uzun soluklu bir
çalışma gerekebilir. Süreç içinde, seçilmiş bilgilerin akışı ve somut belgelerin
yönlendirilmesiyle, kitlelerin hislerini, güdülenmelerini ve düşünce sistemlerini
etkileyerek kamuoyu oluşturacak bir algı yönetiminin dikkatle sürdürülmesi önem
arz etmektedir.
Toplumu çözüme motive etmek, toplum moralini yüksek tutmak ve kabullenmeyi sağlamakla
mümkün olabilir. Buna yönelik olarak,
ulusal ve bölgesel basın-yayın organları, sosyal medya ile bölge kanaat önderlerinin
önerileri de dikkate alınarak, toplumun genelini kapsayacak bir çalışma
başlatılabilir.
Terörün çözümüne yönelik çalışmaların
aleni olarak yürütülmesi, direnç mekanizmalarını harekete geçirebilir. Toplumdaki kimi marjinal kesimler, her türlü
öneriyi red etme çabası içene girebilirler. Psikolojide telkin yöntemi, bu tip reaksiyonların
giderilip, kabullenmelerin sağlanmasında sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Yani
toplumun akılcı yöntemlerle, zihinsel olarak hazırlanması...
Terörün az olduğu ya da hiç olmadığı toplumların
ortak özellikleri vardır. Bunlar genellikle sosyal yönden eşit bireylerden
oluşan ve ekonomik açıdan güçlü olan toplumlardır. Bireylerin kendilerini
değerli hissetiği toplumlarda; terör olayları yok denecek kadar azdır.
Devlet, cumhurun mutlu olması için her
türlü ortamı sağladığından, cumhurun devlete güveni vardır ve kendi hakkını arama
güdüsü bu tip toplumlarda münferit olayların dışına çıkmamıştır. İşte terörün
çözülmesinde devletin sosyal-eşitlik politikası yaklaşımı ile bireylere güven vermesi,
yukarıda ele alınan yöntemler
doğrultusunda çözüme yönelik somut adımların atılmasını sağlayabilecektir.
Tüm bu realiteler göz önünde
bulundurularak, terör ve terörizmle mücadelede:
-Devletin ve idarecilerin, toplumun
kendini değerli göreceği ve güveneceği eylem ve söylemler içinde olması ve
politik yaklaşımlarını, tüm toplumu kapsayacak şekilde (ötekileştirmeden)
sergilemesi çok önemlidir.
-Eğitim sistemi, toplumun değerleriyle
örtüşür bir modelde olmalıdır.
-Milli gelirden az pay alan bölgelere
ekonomik teşvik ve büyük yatırım paketleri hayata geçirilmelidir.
-Terörün kendisine hedef olarak seçtiği
bölgelerde, iç ve dış turizm faaliyetlerini arttıracak projeler devreye
sokulmalı.
-Şiddet içermeyen her türlü fikir ve
eylem, düşünce ve ifade özgürlüğü, Anayasal
güvence altına alınmalıdır.
-İşkence suçlarına kesinlikle taviz
verilmemelidir.
-Terörün sonlandırılması için çalışma yapan
sivil toplum kuruluşları ile diyaloga geçilmeli ve çözüm sürecinde paydaş
olmaları sağlanmalıdır.
-Devletin faaliyetlerinde şeffaf ve hesap
verebilir olması sağlanarak, “Derin” yapılanmalara olanak tanıyacak boşluklar
giderilmelidir.
-Birlik ve beraberliği pekiştirecek
sosyal içerikli projeler desteklenerek, ölçeği büyük etkinlikler
düzenlenmelidir.
Hayırla kalın efendim...
(Bu yazı ilk olarak 28 Ocak 2014 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder