11 Temmuz 2014 Cuma

ÖCALAN EV HAPSİNE ALINIR MI?

 Türkiye tarihi bir süreçten geçmektedir. İmralı ile başlayan yeni süreç, Türkiye kamuoyunda büyük beklentilerin oluşmasına neden oldu. Buna bağlı olarak Türkiye’deki tüm taraflar üzerine düşeni yapmak, bu tarihi fırsatı iyi değerlendirmek zorundadır. Beklentilerin noktasında, süreci idare edenlerin; Öcalan’ın çelişkilerle dolu olan "narsist” ve “oportünist" kişiliğini göz ardı etmemeleri ve buna göre strateji belirlemeleridir.

Unutmamak gerekir ki Öcalan, Orta Doğu’nun kaygan zemininde çok çabuk manevra yapabilen, ender kişiliklerdendir.  Güvenilmeyen bir şahsiyet olduğunu anlatabilmek için sizleri yirmi yıl öncesine götürmek istiyorum.  16 Mart 1993’te ilan edilen ateşkesin süresinin uzatılması için dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal, şimdiki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yi aracı olarak kullanıyor, Celal Talabani bu süreçte Öcalan ile görüşmüş,  görüşme sonucunu C. Çandar şu ifadelerle anlatıyor.  “… Talabani kısa bir süre sonra aradı, Cumhurbaşkanına söyleyebilirsin istediği olacak süre ve şart koymayacak, yine de onun ne yapacağı belli olmaz kefil olmadığını da Dayı’ya söyleyiver demeyi ihmal etmedi…” *

Abdullah Öcalan, İmralı’ya konulduktan sonra birinci önceliği olarak, hep kendisini ön plana çıkartmıştır. Bu süre zarfındaki avukat görüşmelerine bakıldığında;  “yok rutubet var, yok nefes alamıyorum, yok kaşıntım var, yok boğazım akıyor, ben burada bu şartlar altında rahat değilim, uyuyamıyorum vb.” Son süreçte ise ev hapsine çıkmanın yollarını aramaktadır.  Kısacası Öcalan çözüm sürecini tamamen kendi “özgürlüğüne” endekslemiştir.

15 Haziran 2012 tarihinde Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’a "PKK terör örgütü elebaşı Öcalan'a ev hapsinden bahsediliyor, böyle bir şey kısa vadede gündeme gelebilir mi?" şeklinde sorulan soruya, Sayın Arınç’ın "Bunları dile getiriyor, o da getiriyor, başka arkadaşları da getiriyor. Bu tek başına dikkate alınacak bir konu değil. Belki bir yol haritasıyla, yapılması gerekenler sıralamasında, terörün, terör örgütünün silah bırakmasıyla başlayacak bir sürecin içerisinde dikkate alınabilecek bir konu olabilir.” demesi;  önümüzdeki süreçte Öcalan’ın ev hapsine alınabileceği sinyallerini vermişti.

Yine Milliyet Gazetesi’nden Serpil Çevikcan’ın, 26 Haziran 2013 tarihinde BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ile yaptığı röportajda Demirtaş’ın: "Tecrit cezası almış hükümlülerin kısa süreli olarak kaldığı bir hücre. Onun değiştirilmesi gerekiyor.  İmralı'da zaten daha önce kaldığı daha büyük koğuşlar vardı. Oraya geçme ihtimali olabilir…"  demiştir. Bir yıl ara ile söylenen bu ifadelere bakıldığında Öcalan’ın ev hapsine çıkartılması ihtimalinin giderek güçlendiğini görüyoruz.

21 Temmuz 2013 tarihinde kendisiyle görüşen BDP heyeti (S. Demirtaş, P. Buldan) aracılığı ile yapmış olduğu açıklamada: “Çözüm sürecine daha fazla katkıda bulunmak istiyorum. Ancak maalesef ki, buradaki olanaklar son derece kısıtlıdır. Kendimi daha fazla katma isteğimi bu nedenle hayata geçirip yansıtamıyorum. Kendimi daha fazla ifade etme imkânlarının yaratılması konusunda hükümet somut adımlar atmalıdır. İmkânların kısıtlı olmasından rahatsızlık duyduğumu belirtmek isterim. Türkiye’nin etrafında bu kadar yangın varken çözüm konusunda rolümü oynayabileceğim koşulların yaratılması elbette olağan bir durum olmalıdır.” Bu talebini açıkça dile getirmektedir.  

En nihayet, 30 Temmuz 2013 tarihinde PKK’ya yakınlığı ile bilinen bir sitesinde çıkan haberde: Öcalan'ın; "1 Ekim'e kadar çözüm süreci için hükümet adım atmalı. Ben birinci aşamayı başarıyla tamamladım. İkinci aşamayı da başlattım; ancak hükümetten beklenen adımlar atılmıyor. Bu konuda ben elimden geleni yaptım. 1 Ekim'den sonra süreçten çekileceğim demiyorum; ama o tarihe kadar adım atılmazsa süreci geliştiremeyeceğimiz açıktır.”açıklaması, ev hapsi talebini deklere ettiği gibi; hem blöf, hem şantaj, hem tehdit ve hem de pazarlık içeriklidir. 

Devletin İmralı’daki Öcalan ile 2012 yılı sonlarına doğru başlattığı çözüm sürecinin sonraki aşamalarının en önemli ayaklarından biri "Öcalan'ın fiziki şartlarının iyileştirilmesidir. Yani bugünkü karşılığıyla "Öcalan'ın ev hapsi"ne çıkartılması ihtimalidir. Peki, bu nasıl gerçekleşebilir. Türkiye kamuoyu buna hazır mıdır?

Evet, tüm Türkiye kamuoyu henüz buna hazır olmamasına rağmen,  çözüm sürecinin diğer aşamalarına geçilebilmesi için Öcalan ev hapsine çıkartılma ihtimali var. Süreç de hızla o yöne doğru ilerliyor. Elbette Öcalan'ın bir de güvenlik sorunu olacaktır. Devlet bunu nasıl aşacak? 

Nasıl derseniz?

Şu anda İmralı'da bulunan Öcalan'ın ya mevcut şartları düzeltilecek. Daha açık bir ifade ile harekât alanı biraz daha genişletilecek. Böyle bir düzenlemeyi ise aynı yerde kaldığı gerekçesiyle, hem BDP, hem de KCK kabul etmeyecek ve bunu kendileri için yeni bir propaganda aracı haline getirebileceklerdir.

Geriye ise ikinci bir ihtimal kalıyor

İkinci bir ihtimal, olabilir mi?

Evet olabilir. Öcalan için "SAHİL KENTLERİMİZİN" birinde, güvenlikli bir alanda inşa edilecek yeni bir mekân. Bu "SAHİL KENTİMİZİN" belirlendiği, güvenlik endişesi gerekçesiyle de bu kentimizin Ege Bölgesi’nde olabileceği iddiaları yavaş yavaş dillendirilmektedir.

Çözüm sürecini idare edenlerin, 2013’ün sonlarına doğru böyle bir hazırlığı kamuoyu ile paylaşabilmeleri muhtemeldir. Süreç uzadıkça daha da kırılgan bir hâl alacağından, sürecin bir an önce kazasız, belasız sonuçlanması gerekmektedir.

Haydi hayırlısı...

*-C. Çandar, Mezopotamya Ekspresi. S.23

(Bu yazı ilk olarak 31 Temmuz 2013 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder